SON zamanlarda büyük ilgi ve zevkle okuduğum kitaplardan biri “Ken Follett”in “DEVLERİN DÜŞÜŞÜ...”
896 sayfalık “tuğla” denilen türden kalın bir kitap...
Ama iyi akıyor, kolay okunuyor.
......................
KİTAPTA ABD’nin -tarihe iz bırakan başkanlarından- Wilson’un danışmanıyla bir -Rus asıllı Amerikalı- kadın arasındaki şu konuşma (canlandırma) ilgimi çekti.
- Danışman: “Başkan, kendi ideallerine sadık kalan gerçekçi bir politikacıdır.”
- Kadın: “İktidar merkezinde olmak ne kadar heyecanlıdır.”
- Danışman: “Heyecanlı olduğu doğru, ama pek de iktidar merkezi denilemez. Bir demokraside başkan, oy verenlerin kuludur.”
- Kadın: “Halkın istediği her şeyi yapmadığı kesin.”
- Danışman: “Evet, öyle.
Başkan Wilson, ‘bir liderin halkına karşı denizcilerin rüzgârla ilişkisi gibi davranması gerektiğini’ söyler; Rüzgârı bir yöne ya da öbürüne gitmek için kullanır ama asla rüzgâra karşı gitmeye çalışmaz.”
......................
BU satırlar Türkiye’de “başkanlık sistemine geçiş” tartışmaları yaşanırken “alacakaranlığa düşen bir ışık huzmesi” gibi...
Amerika’da başkanlıkla yönetimin hâlâ süren “duyarlı çizgisini” yansıtıyor.
Parçalara ayırarak büyüteç altına koyalım.
1- Başkan “tek egemen”, “tek ve en üstün irade” değil.
Halkının “hizmetkârı.”
2- Ancak sadece tribünlere oynayan, tribünler tarafından yönlendirilen bir -edilgen- siyaset figürü de değil.
Bir hareket alanına sahip.
3- Denizcilerin rüzgârı kullanarak iskele (sol), sancak (sağ) rotalara dümen kırabildiği inisiyatif tanınmış başkana.
Ama halkını, kamuoyunu karşısına alarak dikine gidemez.
Yani...
Amerika’da “otoriter başkanlık olduğu” söylenemez.
Elbette Başkan Wilson’un “bilge kişiliğinden, demokrasiye ve insan haklarına, özgürlüklere inancından” kaynaklanan yönetim üslubunun da kişisel damgası burada önemli.
Wilson “BM’nin (Birleşmiş Milletler’in)” ilk hali olan “Cemiyet-i Akvam”ın fikir babasıdır.
“Ulusların kaderlerini tayin etme hakkını kutsayan” ünlü “Wilson ilkeleri” çok sayıda devletin bağımsızlığını sağlamıştır.
Demokrasi, insan hakları ve özgürlük için sadece ülke sınırlarında değil küresel çapta mücadele etmiştir.
Ve...
Kendi iki dönemlik başkanlık sürecinde bu görüşlerini, özellikle iç politikada Beyaz Saray’ın daha sonraki başkanlarına “gelenek” olarak da miras bıraktığının altını çizelim.
Wilson’un da devraldığı ve içine sindirerek uyguladığı denge/kontrol ilkesi, gücünün sınırlarını belirleyen hukuk sınırları olan Beyaz Saray gelenekleri var.
Wilson’un Amerika tarihindeki bir diğer değerli izi de ülkesini I. Dünya Savaşı’na sokmamak için uzun süre gösterebildiği dirayettir.
......................
Türkiye çok zorlu bir süreçten geçiyor.
Cumhuriyet tarihinin II. Dünya Savaşı’nın yanı sıra en “hasar riski yüksek” süreci.
Türkiye’nin mozaiğini oluşturan hepimizin omuz omuza vermesi zamanıdır.
Bu beraberliği sağlamakta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kucaklayıcı olması tarihi misyondur.
Atatürk’ün “Yurtta barış, cihanda barış” söylemi bakın neredeyse 100 yıl sonra gene geleceğimizin teminat rotası olarak telaffuz edilmekte.
Ve...
“Cihanda barış” için İsrail ve Rusya’yla iki önemli adım atıldı...
“İçte barış” adımları da eşlik etmeli.