Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminden -medyaya yansımamış- iki ziyaret.
Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un eşi statüsüyle Hillary Clinton 2 kez Çillerlerin yemekte -özel- konuğu oldu.
İstanbul Boğazı Yeniköy’deki Çiller yalısında dost sohbeti havasında -birbirlerine “Tansu” ve “Hillary” diye hitap edecek kadar- yakınlaştılar.
Bu yılın başlarında Tansu Çiller Amerika’nın Boston kentindeydi.
Hillary Clinton’un da Boston’da olduğunu medyadan öğrenince görüşmek istedi.
Hillary Clinton’un “kampanya direktörünü” aradı.
“Oğlunun Boston’da ticari işlerinin olduğunu ve kampanyaya mütevazı bir mali katkıda bulunmaktan mutlu olacağını” söyledi.
“Mrs. Clinton’la görüşmem mümkün olursa büyük zevktir” diye ilave etti.
Aldığı cevap şöyle:
“Çok teşekkür ederiz. Ancak yasalarımıza göre seçim kampanyalarına ABD vatandaşı olmayanlardan mali katkı kabul edemiyoruz. Mrs. Clinton seçim kampanyası programına göre bir başka eyalete gitmek üzere uçmakta...”
Aynı şahıs birkaç saat sonra Çiller’e dönüş yapıyor.
“Mrs. Clinton bu güzel jestinizden memnun oldu. Sizinle baş başa görüşmekten sevinecek. Eğer yarın bulunduğumuz eyalete gelirseniz saatini ve yerini kararlaştıralım.”
Tansu Çiller, bu -uzun sayılabilecek- seyahate çıkması mümkün olmadığı için “en samimi ve yürekten temennilerinin bildirilmesini, Clinton başkan seçildikten sonra kendisini özellikle ziyaret etmek istediğinin de söylenmesini” rica ediyor.
......................
Bu anıları Türkiye için yararlı olabileceğini düşündüğüm için yazdım.
Önce...
Durumu iyi okuyalım.
Şöyle ki...
.....................
Hillary Clinton -son kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki- en büyük olasılıkla başkan seçilecek.
Peki...
Geleceğin ABD Başkanı gözüyle bakılan Clinton ne diyor:
“Suriye’de IŞİD’e karşı mücadeleyi Kürtler ve Araplarla yürüteceğim.”
Daha yeni Ankara’ya gelmiş olan Başkan Obama’nın -biri de ABD Dışişleri’nin ikinci adamı olmak üzere- ne dediler?
“Suriye’de IŞİD’e karşı mücadeleyi Kürtler ve Araplarla sürdürmeye devam...”
Ve... Washington’dan da bunları tamamlayan ama durumun ciddiyetini yükselten açıklama:
“Suriye’deki Kürt güçlerini silahlandırıyoruz ve silahlandırmaya devam edeceğiz...”
Üstelik verdikleri silahlar arasında “uçaksavarlar” var.
IŞİD’in savaş uçakları mı var ki PYD / YPG’ye “uçaksavarlar” veriyor Amerika?
Üstelik... Amerika, PYD coğrafyasında üsler kurdu, bir de askeri lojistik için havaalanı.
Orada ABD’nin özel savaş birliklerinin oldukları da artık sır değil.
Yani...
Türkiye’ye “PYD’ye karşı bir askeri harekâtı aklınızdan bile geçirmeyin” mesajı mı?
“Bunlar Obama’dan sonra değişebilir” diye “iyimser” yorumların beklentileri karşılamayacağı görünmekte.
Çok radikal değişimler, sürprizler olmazsa Hillary’nin Beyaz Saray’a gelmesinden sonra da ABD Ankara’yı sıkıntıya sokmaya devam edecek.
.....................
Şimdi...
Bir soru:
Türkiye’de, ABD’nin yakın gelecekte başkanı olacağına inanılan Hillary ile böyle yakın dostluk ilişkisi olan biri/birileri var mı?
Benim bildiğim “yok.”
O halde Türkiye’nin ABD ile ilgili ilişkileri böylesine gerilimli ve netameliyken AK Parti iktidarı Tansu Çiller’den ABD ilişkileri için neden yararlanmasın?
ABD gibi büyük ülke başkanlarının “flying ambassador” dedikleri, tam tercümesi “uçan ya da uçaktaki büyükelçi” sıfatlı özel temsilcileri vardır.
Dış politikanın önemli konuları dışişleri, milli savunma, genelkurmay bürokrasilerinin dışında “özel ve kişisel ilişkilerle kapılar açmak için yararlanılır.”
Tansu Çiller’in mali bir beklentisi olamaz.
Siyaset defterini çoktan kapattı.
Ama...
Türkiye’ye yararlı olabilecekse “devletin özel temsilcisi”, gerekirse ve yasalar elverişliyse “büyükelçi” olarak şu çok sıkıntılı dönemde -seçilirse- ABD’nin yeni başkanı Hillary ile en azından “ön yargı kalkanını” indirecek bir insanımızdır.
Hatta insani ilişkilerin sıcaklığında daha ılımlı rüzgârlar da estirebilir. (Bu tür çok özel ilişkilerle diplomasi Yunanistan ve İsrail’in geleneksel yöntemleridir.)
Başbakanlık, Dışişleri bakanlığı yapmış, siyaset deneyiminin yanı sıra ekonomi profesörü, çok iyi İngilizce bilgisiyle kendini ve ülkesini ifade edebilecek donanım.
Bu satırların yazarını tanıyanlar “devlet politikalarına yön vermek, atamalarda etkili olmak” gibi bir yapıda, iddiada, vehimde olmadığını bilirler.
Bizim işimiz gazetecilik. Ama gazetecilikten önce de ülkesini çok seven, üzerine titreyen bir vatandaşım.
Tansu Çiller’le bu konuyu konuşmuş da değilim.
Sadece bir sade vatandaş olarak mütevazı ve pragmatik katkısı olabilir umuduyla...