Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ÜZERİNDE güneş batmayan imparatorluk döneminde Kraliçe Victoria 63 yıl tahtta kaldı.
Victoria iyi dans eden, yabancı dil bilen şehzade Murad’la yeğenlerinden birini evlendirmek istemişti.
En çok bu tarafıyla bilinir Türkiye’de.
Ben başka bir yönünü yazmak istiyorum.
....................
Yönetim felsefesini simgeleyen söylemi şuydu:
“No complain, no explain.”
Okunuşu “No kompleyn, no ekspleyn” olan bu kafiyeli iki kelime “Şikâyet yok, izahat yok” diye çevrilebilir.
Döneminin Avrupa kralları, imparatorları tarafından da benimsenmişti bu söylem.
Ama...
Büyük bir kısmı tarafından -kasıtlı- yanlış yorumlanarak!..
Yani...
“Yönetimimden kimsenin şikâyet hakkı yok, benim de izahat zorunluluğum yok” diye.
.....................
Krallar, kraliçeler, imparatorlar Avrupa’sı 20. yüzyılda yerini diktatörlere bıraktı. Onlar da bu söyleme dört elle sarıldı.
“Demir yumruk” yönetimlerinde, “halkın şikâyete hakkı yoktu. Diktatörler için de yaptıklarının hesabını vermek izahata bulunmak zorunluluğu” olamazdı.
Milyonlarca masum Avrupalı onların bu “kibir çukurunda” can verdi.
Diktatörlerin sınır tanımaz ihtirasları yüzünden çıkan savaşlarda kan nehirleri aktı.
.....................
Oysa Victoria’nın söylemi çok daha derin anlamlıydı.
“Devlet adamında olması gereken sorumluluk bilincini” yansıtıyordu.
Kraliçe Victoria şu mesajı vermişti:
“Devleti yönetenin şikâyet hakkı yoktur. Onun görevi sorunları çözmektir.”
Başaramadığı zaman da neden başaramadığını izaha yeltenmek gibi bir lüksü de olamaz.
.....................
Ortadoğu haritasına bakın.
Çölün kumuyla petrol karasının oluşturduğu o bataklıkta 10 milyonlar bedbaht.
Topraklarından sürgün.
Devlet sınırları teyel dikişler gibi atmış.
Zehir hormonlu çeteler ve 1500 yıl geride kalmış kafaların terör örgütleri (!!) cirit atıyor.
Irak ve Suriye gibi devletler küçük toprak parçalarına sıkışmış çaresiz haldeler.
Bedenlerinin geri kalanlarını bu çakallara teslim etmişler.
Amerika’dan Rusya’ya, İran’dan Çin’e kadar büyük devletler kendilerine vekâleten 10 binleri, yüz binleri birbirine kırdırıyor. Aynı Peygamber’in insanlarını mezhep savaşlarıyla çatıştırıyor.
.....................
Neden?
Çünkü II. Dünya Savaşı’ndan sonra sınırları cetvelle çizilmiş yapay devletlerin -Lübnan hariç- tamamı kralların, diktatörlerin, şeyhlerin yönetimindeydi.
Onlar da Victoria’nın söylemini tersinden okumuş, çağımıza klonlanmış birer Hitler, Mussolini, Stalin kopyalarıydı.
“Şikâyet edilemez, izahat istenemez” Saddam Hüseyin bakın Irak’ı ne hale getirdi.
Onunla aynı zihniyetin “kan grubundan” diktatör Hafız Esad’ın oğlu Beşar Esad da Suriye’yi çakallara teslim etti.
Milyonlarca insanı sefil halde.
Çoğu mülteci...
Ya sürünüyorlar, ya denizlerde boğuluyorlar.
İtelenip kakalanıyorlar.
Batı gazetelerine göre sırada Suudi Arabistan var.
.....................
Bu coğrafyada İran sağlam durabiliyor.
Çünkü öyle cetvelle çizilmiş falan değil.
Binlerce yıllık geleneği ve deneyimi olan büyük bir devlet.
Kökünde Pers İmparatorluğu var.
Ayrıca dini lider vesayetinde de olsa iyi kötü seçimle gelen, hesap sorulabilen iktidarlar tarafından yönetilmekte.
.....................
İçeriden ve dışarıdan bütün tuzaklara kanlı ve karanlık tezgâhlara rağmen Türkiye de -büyük ölçüde- bu bataklığın dışında kalabildi.
Çünkü...
Türkiye’nin de tarihinde güçlü devletler var.
500 yılı aşkın köklü Osmanlı İmparatorluğu’nun gelenek ve deneyimlerinde “yeniden doğmuştur” Cumhuriyet.
Yüzyıla yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti her şeye rağmen ve hâlâ laik demokrasisi sayesinde ayakta.
.....................
Şimdi yeni bir sürece girmek üzereyiz. Bir ayağımızı Suriye’ye attık. Diğer ayağımızın ucu zaten Kuzey Irak’ta...
Daha ileri adımlar konuşulurken elbette Türkiye’nin bekasını öne alarak. Kraliçe Victoria’nın söylemini hatırlamakta, düşünmekte yarar var.