TV ekranında daha önce görmeye alıştığımız “ekran yüzlerinden” biri değil.
Tane tane, net ve kısa cümlelerle konuşuyordu.
Ekonomiyle hiç ilgisi olmayan sıradan bir yurttaşın bile rahatlıkla anlayacağı dille anlatıyordu.
Konusu “ülkelerin ekonomilerine not veren uluslararası reyting kuruluşunun, darbe girişiminden sonra Türkiye raporuydu, Türkiye’nin notunu düşürmesiydi.”
“Kim bu zat?” diye merakım tırmanıştayken ekranda “Adnan Bali - İş Bankası Genel Müdürü” yazısı göründü.
Rahatladım.
Atatürk’ün kurduğu ve geleneklerini en sağlam ve saygın biçimde yüzyıla yakın süredir günümüze kadar getiren İş Bankası’nı içimden alkışladım.
Siyaseti bünyesine sokmamış (*) siyasi aidiyetler, eş dost akraba kayırmalarından hep uzak kalmış sadece liyakate odaklı, hiyerarşik yapısı sağlam İş Bankası şu alacakaranlık günlerde de ağırlığını koyuyordu.
....................
Genel Müdür Bali önce “reyting kuruluşu raporunun ekonomiden çok siyasi olduğuna” işaret etti.
Reyting kuruluşlarının raporlarında hiç olmaması gereken “siyasetle, darbe girişimiyle” ilgili satırları örnek verdi.
Sonra raporda yer alan “ekonomi kırılganlığı” iddiasına ve “döviz durumunda yüksek borç” ifadesine geçti.
Belirtilen borcun en az 50 milyar dolarının “yükümlülük” olduğunu söyledi.
“Bunlar Türkiye bankacılık sistemine güvenerek döviz hesabı açtıranların parasıdır” dedi.
Geri kalanında “kısa vadeli” ve “uzun vadeli” ayırımını yaptı.
“Rezerv rakamlarımızı” okudu.
Sonuç...
“Türkiye’nin ekonomik notunu düşürmenin ve yatırım yapılamaz ülkeler arasına koymanın” ekonomik verilerle mümkün olmadığı, Adnan Bali’nin gerçekçi ve akılcı tahliliyle apaçık görünmekte.
Elbette ciddi bir darbe girişimini atlatan devletin her biriminde sarsıntılar yaşayan Türkiye’de her şey “gül gülistan” değil.
Ama...
Bu reyting kuruluşunun “işgüzarlıktan” öte uluslararası bazı odaklardan yönlendirildiği kuşkusu veren raporunda yansıtıldığı gibi bir durum yok.
....................
Şöyle bir söz vardır:
“Ne söylendiği kadar, kimin söylediği de önemlidir.”
Televizyonda konuşan iktidar mensubu biri, devlet bankası yöneticisi, ipi devlet elinde olan bir bankanın genel müdürü değil.
Yüz yıla yakın süredir siyasetin dışında kalmış, içeride ve dışarıda saygınlığı kökleşmiş, öyle “Çık konuş” diye ekrana gönderilebilecek bir kurumun genel müdürü değil.
Konuşması kişiliği kadar köklerinden de kaynaklanan özgüveni yansıtıyor.
.....................
Bu bir bankaya “güzelleme” sanılmasın.
Sadece, geçmişinde olduğu gibi, Türkiye’nin bu en duyarlı gününde de “güven psikolojisini” bir kez daha yansıttığı için teşekkür.
Öte yandan...
Kişisel anılarla duygusallığımı da belirteyim.
İş Bankası’nı Atatürk kurmuştur.
İlk genel müdürü Celal Bayar döneminde annem ve babam da 20’li ilk yaşlarında İş Bankası memurlarıydı. (Babam çok genç yaşta Trabzon Şube Müdür muaviniydi.)
Annem ve babamın nişan yüzüklerini de o tarihte Celal Bayar takmış.
Adnan Bali bana bunları da düşündürttü.
......................
Not:
1- İş Bankası hissedarları arasında CHP de vardır. Ama banka yönetiminde bu azınlık hissesi hiçbir zaman siyasi etki yapmamıştır.
2- Daha önceki yazımda “darbeyi kıranları” yazmıştım. Onlar arasında çok önemli rolü olan Birinci Ordu Komutanı Org. Ümit Dündar’ı da özellikle anmalıyım.
3- Rusya’daki askeri kalkışımda parlamento önündeki tanka çıkan Jivkov değil, Yeltsin’di.