Uzun metraj belgesel dalında Oscar ödülü “muhalefet lideri Navalny’nin, Rus gizli servis tarafından zehirle öldürülme girişimini” yansıtan filme verildi.
Zehirle suikast olayları art arda patlıyor.
……………..
Geçen ayın başlarında New York Times bir başka zehirle suikast açıklaması daha yapmış, Nobel Ödüllü şair Neruda’nın zehirlenerek öldürüldüğüne dair kanıtları yayımlamıştı.
Açıklamaya göre “Neruda’nın azı dişlerinden birinde öldürücü clostridium botulinum bakterisinin” izleri bulunmuştu.
………………
Neruda, “Latin Amerika tarihini değiştiren şair” olarak tanımlanır. Milli şairimiz Nâzım Hikmet’in yakın dostuydu.
Nâzım Hikmet de Stalin Rusya’sının gizli servisi tarafından birkaç kez öldürülme girişimine maruz kalmıştı.
Uzun metrajlı en iyi belgesel dalında Oscar Ödülü “Navalny” filmine verildi. Tutuklu Rus muhalif Aleksei Navalny’nin “2020’de -neredeyse- ölümcül zehirlenmesini” ve konu alan film, hedefine “Putin’i” koyuyor.
Kendisini zehirleyenin adını da veriyor.
“FSB olarak bilinen Sovyetler dönemi KGB’nin halefi Federal Güvenlik Servisi’nde kimyasal savaş uzmanı Konstantin Kudryavtsev…”
Almanya’da açık kaynaklı bir araştırma grubu olan Bellingcat ile birlikte çalışarak “sızıntı telefon kayıtlarını, Rus ajanlarının onu zehirlemeye çalıştığını ortaya koyan bir raporu ve videoyu” hazırlamış.
Navalny kıyafet değiştirerek “suikast ekibinin parçası olduğunu söylediği bir adamdan telefonda aldığı itirafı” bu videoda yansıtıyor.
“Putin’in ve FSB Başkanı’nın onayı olmadan böyle bir suikast girişiminin gerçekleşemeyeceğini” iddia ediyor.
Hapisteki muhalif Alexei Navalny’nin eşi Yulia Navalnaya ve kızı Dasha, pazar günü Oscar’da “Navalny”nin yaratıcılarıyla
450 bin İran Riyali’nin karşılığı 1 Amerikan Doları.
WSJ (Wall Street Journal) dün bu rakamı vererek ekonomik çöküşteki İran’ın geleneksel düşmanı Suudi Arabistan’la anlaşmasının
-bir bakıma- “zorunluk olduğuna” işaret etti.
…………………
Gerçekten, geçen cuma günü Çin’in ve Suudi Arabistan’ın, Pekin’de “anlaştıklarını” açıklamaları, “Ortadoğu’da dengelerin değişmekte olduğunu, Çin’in Ortadoğu’ya ağırlık koyduğunu, ABD’ye karşı potansiyel alternatif rolünü” işaretliyor.
Türkiye de bölgede bir oyun kurucu aktör olarak bundan böyle ABD, Rusya ve İran’ın yanı sıra Çin’i de dikkate almak durumunda.
BÜYÜK SÜRPRİZ
Geçen aralık ayında Çin lideri Xi Jimping Riyad’a gelmişti.
14 Mayıs’ta sandıklara gidiyoruz.
Resmi Gazete’de yayımlandı, kesinleşti.
15 Mayıs 2023 sabahı için WSJ’de (Wall Street Journal) yayımlanan bir yorumu yansıtıyorum.
“Kazanan hepsini alır.”
Bu söylem efsane müzik grubu ABBA’nın “The Winner Takes it All” adlı şarkısından.
1980’de yerkürenin en popüler şarkısı olmuştu.
Birkaç mısranın çevirisi şöyle:
“Bütün kartlarımı oynadım
İzin günümdü.
Dünya Kadınlar Günü için bugün yazıyorum.
Çok sevdiğim Anadolu insanının tertemiz kalbini yansıtan bir anıyla başlayayım.
Sanatçı Rojin turnededir.
Sahneye çıktığında ön sıralarda bir
hareketlenme görür.
Ak sakallı, uzun boylu, heybetli bir amca elinde dağ çiçeklerinden bir demetle sahneye ilerlemek istiyor.
Güvenlikçiler tarafından engelleniyor.
Türkiye’nin önümüzdeki seçimleriyle ilgili dün okuduğum ilginç yorumlardan biri de şöyle:
…………………
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasetin ve seçim karşılaşmalarının kara kuşak sahibi ustası…”
Kemal Kılıçdaroğlu için ise “uzun yürüyüşüyle iktidara gelen Gandi” benzetmeleri yapılıyor.
“2010’da çıktığı yolculukta bütün genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmesine karşın 2019’da 6 büyük kentten 5’inde belediye başkanlıklarını kazanmasıyla birlikte Kılıçdaroğlu’nun yıldızı parladı” deniyor.
Sonuç, bizdeki yerleşik söylemle, “Erişir menzili maksuduna aheste giden” durumu, Gandi’nin uzun yürüyüş imajıyla örtüşmekte.
…………………
Yukarıdaki benzetmeler
Siyasette “Meral Akşener depreminin” hasarı ve sonrasındaysa “getirisi” neler oldu ya da olabilecek?
Bazı karşılaştırmalar yapalım.
16 Aralık 1811 ile 11 Nisan 1812’nin sonları arasında bir dizi şiddetli deprem ABD’nin Mississippi Vadisi’ni salladı.
Kasabalar yıkıldı.
Ve en şaşırtıcı olan da şu ki -tabiat kanunlarına aykırı olarak- “Mississippi Nehribir süre geriye doğru aktı.”
………………..
2011 yılında Japonya’da gerçekleşen deprem dünyanın dönüş hızını artırmış ve 1 günü 1.8 mikro saniye kısaltmıştır.
………………..
Öyle görünüyor ki 14 Mayıs’ta seçim sandıklarına gideceğiz.
Yönetimin önündeki “deprem sorununun” altını çiziyorum.
Pwc “Executive Roundtable” raporundan satırlar sunayım.
………………
Deprem yaşanan 11 il ve çevresinin nüfusu 14 milyon.
Türkiye nüfusunun yüzde 16’sı.
Bu bölge, Türkiye milli gelirinin yüzde 9’unu üretmekte.
Yani…