Başkanlık sistemine geçen Türkiye’nin önünde elbette “dikensiz gül bahçeleri” uzanmıyor.
Ama...
Yorumcuların, kanaat önderlerinin “Ayvazovski’nin kapkara bulutlar altında denizin yeşil siyah dalgalarla beyaz köpükleri uçurduğu fırtınalı deniz tablolarını” andıran tasvirlerini de “abartılı” buluyorum.
......................
40 yıl önceki 1970’li yılları, genç nesillere anlatmakta, o günleri yaşamış nesillere de hatırlatmakta fayda var.
......................
Sol ve sağ terör örgütleri her gün 40-45 insanımızın hayatını elinden alıyordu.
Terör cinayetleri artık -neredeyse- olağan hale gelmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yemin için TBMM’ye giderken görüntüler...
Önde motosikletli polisler...
Üzeri ve kaputu kırmızı güllerle kaplanmış siyah limuzin makam aracı...
TBMM önünde tören kıtası, kapıdan karşılanışı, Genel Kurul salonuna girişinden itibaren AK Parti, MHP ve İYİ Parti milletvekilleri tarafından ayakta selamlanışı... (İYİ Parti milletvekilleri ant içme sırasında oturdular.)
Dakikalarca alkışlanışı...
...................
Filmi 16 yıl öncesine sardım.
Recep Tayyip Erdoğan -okuduğu şiir nedeniyle- 3 ay kadar hapis yatmıştı.
Dünden itibaren Türkiye’de “Başkanlık Sistemi” başlamış bulunuyor.
Recep Tayyip Erdoğan da “Cumhuriyetin 1. Başkanı’dır.”
Gerçi MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin isteği üzerine “Cumhur-başkanlığı Sistemi” gibi bir ifade kullanılmıştı.
Ama...
Gerçek bunun “Başkanlık Sistemi” olduğuydu.
Kamu hukuku literatüründe -zaten- “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” diye bir tanım ve uygulama yok.
Bununla beraber, “Yeni sistem Türkiye’ye özgü olacak” denilerek inşa edildiği için literatüre girebilirdi.
Gene de -teoride- tartışılacaktı.
Boğaz’ın şıpırtılarını dinleyerek, güneşin kızıllığı sulara yansırken “Güzel Türkiye’m” diye düşündüm.
Çırağan Sarayı 1909’da Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın (dönemin Millet Meclis’i) toplandığı mekândı. Hanedandan şehzade Murat ömrünün yarısını orada Abdülhamid tarafından “zorunlu ikametle” geçirdi.
Yani... Bir tür meskende hapis...
İşgal yıllarında İngiliz birliklerinin kışlası oldu. Yıllarca öyle kaldıktan sonra saray kısmı onarıldı, yanına da Çırağan Kempinski Hotel inşa edildi.
Dünyanın en iyilerinden biri.
.......................
Haftanın ortalarında Boğaz’la yanak yanağa olan Çırağan Kempinski’nin rıhtımındaydık.
Pazartesi günü Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı ve Cumhur-başkanlığı sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olarak yemin edecek.
Bakanlarını açıklayacak.
30 yabancı devletin başkanlarının da katılacağı 5 bin konuğa Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde davet verecek.
Görkemli bir davetle tarihte yeni sayfa açacak.
Hakkını teslim edelim.
Girdiği her seçimi kazanan ve dünyanın en uzun süredir yöneten iki başkanından biri olarak tarihte yeni bir sayfa açıyor.
Türkiye’ye ve demokrasimize hayırlı olmasını diliyorum.
Habertürk gazetesinin dün “son sayısı”ydı.
Habertürk yayınını artık “dijital ortamda” sürdürecek.
Ben hâlâ “kâğıda basılı gazetelerde” demir atmış olanlardanım.
Kâğıdı parmaklarımda hissetmeyi, mürekkep kokusunu seviyorum.
....................
Dünyada “kâğıda basılı gazete tutkunları” çok.
İnternet gazeteciliği yaygınlaşırken, New York’ta genç bir Musevi “kâğıda basılı gazete alanında” atılım yaptı.
Her ülkenin en çok satılan ya da en saygın bir gazetesini seçti.
Film, 40’lı yaşlarda, uzun boylu, yakışıklı, gözlüklü profesörün bir konferansta konuşmasıyla başlar.
Profesör “ölüm cezasına” karşıdır.
“Her ne suç işlenirse işlensin, bunun cezasının idam olmaması gerektiğini” söyler. “Çağdaş hukukta idamın yeri olamaz, insanlar, insanların hayatını alamaz. Milyonda bir ihtimalle bile olsa ya yargı yanlış karar vermiş ve aslında suçsuz olan kişi idam edilmişse, bu adli yanlışlığın tamiri, telafisi mümkün değildir” der.
Dinleyenlerin sorularıyla konferans devam eder.
Salondan birisi profesöre şöyle bir soru yöneltir:
“Bildiğim kadarıyla evlisiniz ve bir de kızınız var. Bir sapık eşinize ve kızınıza tecavüz etse, onları öldürse bile yargılanıp idama mahkûm edilmelerine karşı çıkar mısınız?
İdam karşıtlığınız eşiniz ve kızınızın kurban olması halinde de geçerli midir?”
Profesör
Muharrem İnce “ters köşeye yatırdı.”
Ben de “CHP’de tansiyon düştü. Yerel seçimlere kadar kurultay yok” diye yazanlardanım.
Öyle ya...
İnce, “Kurultay toplama işinde olmam. Beni cumhurbaşkanı adayı gösteren Sayın Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday çıkmak gibi bir vefasızlık yapmam” demişti.
Kılıçdaroğlu da “Muharrem İnce değerimizdir” söylemiyle ortamı yumuşatmıştı.
Altan Öymen ve Murat Karayalçın gibi CHP’nin eski başkanlarının/abilerin devreye girmeleri suların durulmasına katkıda bulunmuştu.
Ve...
Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi, İnce ve eşini yemeğe davet etmişti.