Ekim ayıyla birlikte, sinemaseverler için, Filmekimi başta olmak üzere heyecanlı bir dönem başlıyor. Bir yandan vizyon filmleri, diğer yandan yurt dışındaki saygın film festivallerinden allı pullu, ödüllü filmler bizi salonlara çağırıyor. Tüm bu yoğunluk içinde benim için bu sezonun sürpriz filmi, Zeki Demirkubuz imzalı ‘Bulantı’dır. ‘Bulantı’yı Zeki Demirkubuz’un filmografisi içinde değerlendirmek, bir başyapıt mıdır, değil midir tartışmasını yapmak film eleştirmenlerinin işi olsa da, bir seyirci ve daha önemlisi bir kadın olarak, yönetmene teşekkürü bir borç biliyorum.
Erkekleri irdeliyor
‘Bulantı’, şehirli erkeğin yalnızlığının ve dolayısıyla mutsuzluğunun resmini çiziyor. Şehirli kadın mutlu mu? O da değil ama biz Zeki Demirkubuz sayesinde, sayısı her geçen gün artan, 50’li yaşlarına gelmiş, okuyup yazmış, entellektüel, belli gelir düzeyindeki erkek profilini masaya yatırıyoruz. Erkek karaktere dair şimdi yazacağım detaylar, filmde açıkça ortaya konmamış, ama bana hiç yabancı gelmiyor. Dolayısıyla, kendimce çıkarımda bulunuyorum; Tahminen, bu erkek, 30’lu yaşlarındayken, yaşına yakın, modern, iyi eğitimli bir kadınla evlenmiş. En az 10 yılı aşkın bir evlilik döneminde bir de
Funda Arar - Febyo Taşel, hem Müslüman hem de Süryani bayramlarını kutluyor. Bu özel günlerin birbirinden farklı olmadığını belirten çift, aileleriyle vakit geçirmeyi seviyor
Bayramda sevenler buluşur, dostlar kavuşur, hal hatır sorulur, sohbet edilir. Ben de çok sevdiğim müzisyen dostlarım Funda Arar ve Febyo Taşel’e bayram ziyaretine gittim. Ev hallerini de çok sevdim. İki yaşını bitiren minik Aras, neşeli ve huzurlu bir çocuk. Çiftse her zamanki gibi rahat ve mütevazı. Çay ve pastalar eşliğindeki sohbetimizden geriye kalanlarsa şöyle...- Bayram programı yaptınız mı?
Funda Arar:Bayramda iki konserimiz var. Diğer iki gün evdeyiz. Ailelerle beraber olacağız. Kurbanımızı keseceğiz.
- Gelenekleri sürdürebiliyor musunuz? El öpmeler ve harçlık almalar oluyor mu?
F. A.: Harçlık almalar pek kalmadı ama şimdi belki Aras alır. Daha anlamıyor paradan, harçlıktan. Ama biraz büyüyüp, bakkaldan bir sakız alayım yaşına gelirse o zaman muhakkak harçlık bekleyecektir.
- Bu arada sizde bayram da çok. Febyo’nun Süryani olması dolayısıyla kaç bayram kutluyorsunuz?
F. A.: Bizde bayram hiç bitmez.
Febyo Taşel: Tabii bayağı oluyor. Yılda
Sinemamız sezonu açtı. Açılış, geçen sezonun da iddialı işlerinde imzası olan BKM yapımı ‘Kara Bela’ ile oldu. Filmin gala gösterimiyse farklı bir deneyim olarak aklımızda kaldı; çarşamba akşamı Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda, ilk kez bir film ‘Kara Bela’ seyirciyle buluştu.
Yazdan kalan son günlerde, söz konusu olan Burak Aksak’ın yazıp yönettiği bir film olunca, açıkhavada sinema iyi fikirdi.
Sezonun kazanan filmi
Burak Aksak’ı kült dizi ‘Leyla ile Mecnun’ takipçileri bilir. Aksak, dizinin senaristlerinden. Ocak ayında ‘Bana Masal Anlatma’ filmiyle ilk kez sinemada yönetmen koltuğuna oturdu. Film, hem gişede başarı elde etti hem de yeni nesil bir komedi türünü beyazperdeye taşıdı. Televizyon ekranı için deyim yerindeyse ‘absürt’ bir anlatım dili olan Aksak, sinemada daha sıcak ve daha net bir anlatımı tercih etti. Masalsı aşk hikayesi ve sıcak mahalle komedisi geçen sezonun kazanan filmlerinden biri oldu.
Sezona ‘Kara Bela’yla başlarken, daha önce de tahmin ettiğim gibi komedi rüzgarının tüm yılı kaplayacağına emin oluyorum. Çokça komedi filmi arasında seçim yapmak gibi bir zorluk olur mu derseniz, komedi filmlerinin yüzde doksanı BKM yapımı olunca, onların deyimiyle ‘mizah
Ülkemin üzerine yine kocaman bir karanlık çöktü. Yaşar Kemal’in dediği gibi; “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yoruldu.”
Bu ülkede yaşayan, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye çalışan bir vatandaş, iki evlat yetiştiren bir anne olarak, her şeyden önce insan olarak, dilimde tek bir sözcük, gönlümde tek bir dilek var: BARIŞ.
Tek çıkış yolunun ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ olduğunu her dakika biraz daha idrak ediyorum. Bunu inanarak söylüyorum.
Böylesi bir dönemde işimi yapmaya çalışırken, kültür sanattan söz açarak bir soluk olmaya çalışırken, ‘İnsanlar ölüyor, sen hâlâ kültür sanat diyorsun’ diyenlere aynı çağrıyı tekrarlıyorum: Sanat; iyiye, güzele ve barışa giden yoldur. Duygularımızı ve düşüncelerimizi özgürce ifade ettiğimiz sürece var olabiliriz, aksi takdirde yıkılırız, yok oluruz.
Tarih boyunca karamsarlığın, acının ve kaybın en derin olduğu zamanlarda çıkış noktası hep sanat olmuş. Bazen sıfırlamak, yeniden başlamak, yeni bir söz söylemek gerekmiş.
Bir isim koymamışlar...
İşte tam da böyle bir akım, ‘Zero’ (Sıfır), Almanya’da savaş sonrası ortaya çıkmış. Avrupa’da savaşı, savaş sonrası travmayı yaşayan gençler; düşünen, felsefe ve edebiyatla ilgili olan bir avuç genç
Eylül ayı geldi. Her ne kadar sanat etkinlikleri için artık tüm yıla yayılıyor desek de, bu aydan itibaren 14. İstanbul Bienali ile artan hareketlilik dikkat çekiyor, daha çok sayıda yeni sergi ve sanat etkinliği ajandalarımızda öne çıkıyor.14. İstanbul Bienali bugün kapılarını açıyor. Açılış öncesi, İstanbul Modern’de İstanbul Kültür Sanat Vakfı ekibi, Oya ve Bülent Eczacıbaşı ile öğle yemeğinde buluştuk. Bülent Bey, Bienali anlatırken bu kez çok daha farklı bir deneyim olacağına vurgu yaptı. Bienali izlemek artık günlerinizi alacak diye anlattı. Bu yıl, milyon olmasa da çok daha fazla sayıda izleyiciye ulaşılacağına dair beklentisini dile getirdi. İlk yılda 40 bin izleyiciyle başlayan serüvenin geçen bienalde 340 bin kişiye ulaştığı düşünülecek olursa, bu yıl en azından yarım milyon kişinin görmesi hayal değil. Sponsorlar sayesinde bienalin son yıllarda ücretsiz görülebiliyor olması da bir etken elbette.
Dünyayla aynı listede
İstanbul Bienali, dünyadaki şehir bienalleri arasında önemli bir yere sahip. 120 yıllık Venedik Bienali, 60 yıllık Sao Paula Bienali ve 30 yıla yaklaşan İstanbul Bienali aynı listede öne çıkıyor. İstanbul’un en saygın uluslararası sanat etkinliğine dünyadan
1 Ocak’ta vizyona girecek ‘Kocan Kadar Konuş: Diriliş’ filminin oyuncuları, CADDE için samimi açıklamalarda bulundu
“Tiyatro her yerde. Biz sokaklarda, parklarda da tiyatro yaptık.” Bu sözler, tiyatronun usta ismi Zihni Göktay’a ait. Geçen sezondan bu yana ‘Cibali Karakolu’nu oynuyor.
‘Cibali Karakolu’, Muammer Karaca ve Nejat Uygur’dan sonra bir başka ustanın, Zihni Göktay’ın ellerinde efsaneleşiyor. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nun programında Şehir Tiyatroları’nın Yaz Oyunları’nda, seyirci ‘Cibali Karakolu’nun yanı sıra ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ ve ‘İstanbul Efendisi’yle buluşuyor.
Biletler yok satıyor. Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, seyircinin gösterdiği ilgiden çok memnun. Özel tiyatro patronu gibi her gün gidip bilet satışlarını, hasılatı kontrol ediyor. Çünkü onlar Şehir Tiyatrolarını ve seyircisini korumak istiyor.
Üstü şekerli politika
Ödenekli tiyatro olmanın zorluğunun farkındalar. Zihni Göktay, “Hiçbir devlet parasını ödediği tiyatronun kendisine kötü sözler etmesini istemez, o yüzden biz de tiyatronun politik olan kısmını üstü şekerli, zülfiyare dokunmadan yapıyoruz.
Bu yüzden bugüne kadar başımıza bir iş gelmedi, bundan sonra da geleceğini sanmıyorum” diye anlatıyor. 52 yıllık tecrübesiyle konuşuyor.
Diğer yandan tiyatronun sosyal çarpıklıklara ilişkin muhakk
Bu köşede yazılarıma başlarken, sanat hayattır dedim. Şimdilerde de en fazla, içinden sanat geçen duygularımızın ifadesi olan etkinliklerle nefes alıyorum. Nefes almak deyince, bu hafta İstanbul’a nefes aldırmak için yola çıkan ve uluslararası nitelik kazanan Klarnet Festivali’nin hazırlıklarına tanıklık ettim.
Klarnet sanatçısı Serkan Çağrı bir hayal kurdu ve 2012 yılında, yan yana anıldığı klarnetin büyüsünü festivale dönüştürmek istedi. Önce Edirne’de bir kent festivali olarak başladı sonra İstanbul’a taşındı. 2015’te dördüncü yılında Uluslararası Klarnet Festivali, şehir hatları vapurları, Kabataş, Kadıköy ve Eminönü iskelelerinden, Taksim tramvayı, Marmaray, Taksim metrosuna, İstinye Park’tan, Ortaköy meydanı, Nişantaşı ve Sultanahmet meydanına, neredeyse tüm şehre yayıldı.
Festival, klarnet eşliğinde birçok türden müziği ve müzisyeni bir araya getiriyor. Bu yıl ana konserler Cemal Reşit Rey’de olacak. 19 Eylül’de Yunanistan’ın güçlü sesi George Dalaras ve Serkan Çağrı özel bir konser verecek. Rebetiko’dan Türk müziğine kadar çok hoş bir repertuar hazırlıyorlar. 17 Eylül’de Barış Manço anısına ‘Usta’ya Saygı’ konseri yapılacak. Barış Manço’nun şarkılarını, Cansu, Doğukan Manço,