Özlem; sözlük anlamı: Bir kimseyi ya da bir şeyi bir daha görme, ona kavuşma isteği.
Sosyal mesafe diye yeni bir kavram girdi hayatımıza.
Her iki laftan birinin içinde, “Sosyal mesafemizi koruyalım” geçiyor.
Çevremizdekilere en çok sorduğumuz soru haline bile gelmiş olabilir.
Biraz şaka yollu, biraz meraklı, biraz da ciddi...
Geçenlerde Murat Bardakçı köşesinde, “sosyal mesafe”nin Türkçesi, “uzak dur!” veya “kimseye yaklaşma!”dır diye yazmış.
Annenden, babadan, dedenden, ninenden, bebenden kısaca tüm sevdiklerinden uzak dur.
Öpme, koklama ve sakın sarılma...
Kuru bir selamla yetin!
Tokalaşmayı, öpüşmeyi, sıkıca sarılmayı, kucaklaşmayı severiz biz.
Kanımızın sıcaklığından mı, yoksa böyle gördüğümüz için mi bilemem ama sebep her ne olursa olsun, ben bunları yaşamayı özledim.
Tüm sevdiklerimi hasretle kucaklamayı özledim.
Babama kocaman sarılmayı, doya doya öpmeyi özledim.
Arkadaşlarımla, tanıdıklarımla, bazen sade bir kahve, bazen bir kadeh şarap, bazen demli bir çay eşliğinde yaptığımız sohbetleri, dostlarımla dertleşmeyi özledim.
(Tamam Allah’a çok şükür teknoloji sayesinde birbirimizin yüzünü görür olduk ama sanal dünyaların o kadar da sıcak olmadığını da gördük.)
Sabah yürüyüşü sonrası Bodrum Marinadaki Del Corso Cafe’de kapuçinomu içerken, mekanın müdavimi ağabeylerimle sohbet etmeyi özledim.
Churchill’de muhteşem manzara eşliğindeki şahane kahvaltımı yaparken, mekanın sahibi Aydın Bey’in, büyük bir titizlikle çiçekleriyle uğraşmasını izlemeyi özledim.
06 Pilav ve Kavurma’da Yaşar Bey’in yaptığı kavurmayı yemeyi özledim.
Balık lokantası Memedof’un eşsiz lezzetlerini, Mehmet Ağabeyin çaktırmadan uzaktan etrafı kontrol eden bakışlarını yakalamayı ve garson Murat’ın her koşulda çınlayan kahkahasını özledim.
Musto’nun İtalyan dönerini ve Elif’le yaptığımız şarap sohbetlerini özledim.
Ayten Kuaför’de Ayten Hanım’la Bodrum’u konuşmayı, Yasemin saçımı yaparken onunla kıkırdamayı özledim.
Köfteci Bilal’in köftesini, ev yemeklerini özledim.
Red Pan Pizza’nın Red Pan usülü tandırını, Denizciler Kahvesi’nde emekli deniz kaptanlarının ve eski süngercilerin sohbetlerini dinlemeyi, Belediye Kahvesi Mahfel’de çay içip boş boş etrafa bakmayı özledim.
Özlemenin gerçek anlamını öğrendim.
Ve sanırım/umarım tüm dünya insanları da yaşanılan aynı süreçte özlemin ne olduğunu ve özlemin anlamının derinliğini öğrendi.
Aidiyet duygusu
İnsan, temelinde yalnızlık istemeyen, yalnızlığı sevse bile ona mecbur kalmayı sevmeyen bir sosyal varlık.
Ve bu sebepten etrafında diğer insanlar olmadan sosyalleşmesi pek mümkün değil.
İnsan psikolojisinin kurucusu kabul edilen Abraham Maslow’un yapmış olduğu çalışmaya göre, insanların doğuştan gelen bazı ihtiyaçları var ve bu ihtiyaçlar zamanla davranışlarına da yansıyor.
Maslow, bu ihtiyaçları en alttan üste kadar, belirli bir hiyerarşiye göre sıralamış.
İşte bu ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramında sosyal ihtiyaçlardan da söz ediyor.
Bu kurama göre, insanlar tek başına yaşayamazlar, yaşamlarını sürdürebilmek için başkalarının varlığına gereksinim duyarlar ve başkalarıyla birlikte yaşama, başkaları tarafından kabul görme, arkadaşlık, dostluk, sevme ve sevilme gibi sosyal ihtiyaçlar insanlar için oldukça önemlidir.
Fizyolojik ve sosyal ihtiyaçlarının giderilmesi hali, kişinin diğer ihtiyaçları için de bir kaynak oluşturur.
İnsanlar sosyal ihtiyaçlarını gideremezlerse, kendilerini aidiyet duygusundan yoksun, yalnız ve terk edilmiş hisseder.
Aile kurma ve etrafındaki kişilerle duygu alışverişinde bulunma gibi davranışlar, insanların sosyal ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.
Dostluk kıymetli bir hazine
Bu virüs bize, özgürlüğün, sağlığın, dostluğun her şeyden kıymetli bir hazine olduğunu öğretti.
Arkadaşlık, dostluk derken hayatıma şu ya da bu şekilde giren insanları düşündüm. Kimileri dost oldu, kimileri arkadaş, kimileri yıllardır yerini korudu, kimileri iz bıraktı, kimileri içimi sızlattı.
İyi dostun tarifi ne kadar zor değil mi?
Her gün aranan mı, görmediğinde özlenen mi, gördüğünde mutluluktan uçtuğun mu, düştüğünde kaldıran mı, acını seninle yaşayıp, mutluluğunu paylaşan mı?
Yıllar içinde ne kadar çok insanla karşılaşıyoruz ve zamanla birçok ilişkinin içinde buluveriyoruz kendimizi.
Bazıları yoruyor, bazıları kırıyor, bazıları incitiyor ve hatta zaman zaman haksızlığa uğramış hissine kapıldığımız bile oluyor olmasına ama öte yandan hayatımıza giren özel kişilerin dostluklarının da tarifi olmuyor, tabiri caizse tadından yenmiyor.
Yaş ilerledikçe, yıllar geçtikçe, dost edinmek zorlaşıyor.
Hal böyleyken siz en iyisi dostlarınızla kalın ve değerlerini bilerek dost kalın.