Oldum olası gıcık oluyorum şu nargileye.
Hiç denemediğim için insana nasıl bir haz verir bilemem ama sağlığı olumsuz etkilediği net.
Uzmanlar, ‘Sigaradan daha az zararlı değil’ diyor.
Bu uyarılara rağmen, son zamanlardaki tüketimde dikkat çekici artışı anlamak için çevrenize bakmanız yeterli.
Gençler arasında çok yaygın maalesef. Yapılan bir araştırmaya göre bizim memleketteki nargile içicilerinin yüzde 41’i, 18-21 yaş arasıymış.
Çok yazık!
Eskiden nargile sadece nargile kafelerde bulunuyordu.
İçmek isteyen oralara giderdi, zaten bu kadar yaygın da değildi.
Sonra bir baktık hemen hemen her mekanda nargile sunumuna başlandı.
Bu kadar göz önünde olunca da nargile içimi arttı tabii ki. Ve bu furyaya, biraz merak edenler ve biraz da özenenler katılınca, içen sayısı tavan yaptı... Eee her mekanda nargile olunca, doğal olarak rekabet başladı. Ve her işletmenin önünde, ‘Buyrun nargile‘ anonsları yapan hanutçular işin içine girdi. Ve gel zaman git zaman nargile içenler arasında, tabir caizse, ‘nargileci tip’ diyebileceğimiz bir format oluştu.
Paçaları bileğin birkaç parmak üzerinde biten dar pantolonlar, çorapsız giyilen ayakkabılar, çıplak bilekler.
Hani son yıllarda yaygın olan İtalyan modası var ya, işte o modanın nargile kafelere uyarlanmış, bir nevi ‘moda içinde moda’ hali.
Giyim kuşamın yanısıra sanki Kurtlar Vadisi platosundaymışçasına takınılan hal, tavır ve hareketler, her an olay çıkarırım bakışları ve elde sallanan tesbih de bu modanın vazgeçilmez aksesuvarları.
Haa bir de saç-sakal tıraşınız belirlenen parametrelere uygun olmak zorunda.
Bu nargile kafeleri ve bu nargileci formatını çağdaş ve sempatik bulmuyorum.
Ve ayrıca bütün sigara paketlerinin karartılıp, tüketimi daha da caydırıcı olsun diye, üzerlerine iğrenç fotoğrafların konulmasının mecburi kılındığı bir dönemde, adım başı nargile kafe açılmasına ve bu kafelerde servis edilen nargilelerin de son model bir araba gibi albenili olmasına nasıl göz yumuluyor anlayamıyorum.
Uygulamada ciddi sıkıntılar var!
Türkiye, kapalı alanlarda ve 18 yaş altı gençlere nargile ürünleri sunulmasını yasaklamış ve dünyada nargile şişelerine resimli sağlık uyarılarının konulmasıyla ilgili yasal düzenleme yapan ilk ülke. Ancak başta büyük şehirler olmak üzere, her konuda olduğu gibi uygulamada ciddi sıkıntılar var.
Bodrum standını Büyükçekmece Belediye Zabıtası bastı
Bodrum Tanıtma Vakfı (BOTAV), 2020 turizm sezonunun daha canlı geçmesi için projeler geliştiriyor, görüşmeler yapıyor, yerli ve yabancı fuarlara katılıyor. Herkesin el ele vererek katkıda bulunması gereken önemli bir misyon.
‘Ben’ yerine ‘biz’ demek, şahsi çıkarlarımızı gözeterek değil, ilçenin çıkarlarını gözeterek hareket etmek, bu misyonun en kıymetli destekçisi.
Şimdi anlatacağım olay, bu tanıtım çalışmaları kapsamında Bodrum Belediyesi ve Bodrum Ticaret Odası’nın birlikte katıldığı, dünyanın en büyük dört turizm fuarından birisi olan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı ‘EMİTT’te yaşanıyor.
Bodrum’da hepimizin yaka silktiği ‘yüksek sesle çalınan müzik’ sorunsalı, İstanbul TÜYAP Fuar Merkezi’nde de hayat bulmuş. Dünya genelinde değişime uğrayan ama Bodrum’un bir türlü vazgeçemediği, hatta kimilerinin hala savunduğu, ‘Söz konusu Bodrum ise müzik yüksek sesle çalınmalı’ anlayışı, Bodrum Belediyesi’nin başına deplasmanda da iş açmış. Bodrum Tanıtım Standı’nda yüksek sesle çalınan müzikten, konu komşu ve diğer tüm katılımcılar öyle rahatsız olmuşlar ki, çareyi Beylikdüzü Belediyesi’ne şikayet etmekte bulmuşlar. Ve tabii sonrasında zabıta ekipleri Bodrum standına gelmiş ve, ‘Yüksek ses nedeniyle hakkınızda şikayet var’ diyerek müziğin sesini kısmalarını istemiş.
***
Bodrum’da zabıta ve yüksek ses arasında şöyle bir ilişki, hatta gelenek vardır:
Zabıta, şikayet kaynaklı veya kontrol amaçlı geldiği mekanda ses ölçümü yapar.
İşletmeler ses seviyesini izin verilen desibele indirir.
Zabıta gider ve ses seviyesi eski haline getirilir.
Bu gelenek fuarda da uygulandı mı acaba?
Tehlikenin boyutu her geçen gün büyüyor!
Evrensel bir sorun haline geldiğini düşündüğüm nargile mevzusu, beş altı yıl kadar önce Bodrum’a da sirayet etti.
Bir iki yıl kadar, nargile kafe konseptinde değil de, bazı işletmelerin mönüsünde yer alan sıradan bir kalemmiş gibi ve ‘nargile sunum uygunluk belgesi’ olmaksızın sürdürdü hayatını.Ve halen bu belge olmaksızın devam edildiğini düşünüyorum.
Herhalde sistem işledi ve talep oldu ki, bu kez ana arterlerde ful makyaj, anlı şanlı nargile kafeler belirmeye başladı. Bunların uygunluk belgeleri var mı bilmiyorum.
Bugüne baktığımızda, Bodrum’un en işlek caddelerinde boncuk misali yanyana dizilmiş nargile kafeler görmek mümkün.
Kısa zaman sonra Neyzen Tevfik Caddesi’nin adı ‘Nargileciler Caddesi’ olarak değişirse sakın şaşırmayın.
Bodrum’un çevresel ve kültürel özelliklerine son derece ters ve uyumsuz olan bu salgının, en azından çok göz önünde olmayan bölgelere taşınması, Bodrum’un sarsılan ve şimdilerde tekrar kazandırılmaya çalışılan itibarına, mutlak bir katkısı olacağını düşünüyorum.