İletişim, çevremizdekilerle sözlü veya beden dilimizi kullanarak etkileşim kurmamıza yarayan bir kanal.
Bu kanallardan hangisini kullanıyor olursak olalım, sahip olduğumuz “temel niyet” iletişimin akışını belirleyen en önemli faktör. Sözcükleri ne kadar doğru seçersek seçelim, beden dilimizi ne kadar iyi kullanırsak kullanalım samimiyet ve nezaketi (ki bunlar iletişim becerisinin vazgeçilmezleri) işin içine katmazsak, inşa etmeye çalıştığımız iletişim ağı kanalında ekran kayması, karıncalanması ve hatta kanalın kararma ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.
Kanala dahil olmak istediğinizde kullanılan dil ve iletişim becerisinin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu unutmamak ilk şart.
Gerçek iletişim, inşası zor bir zanaat. Mesela, yüzme bilmeden azgın dalgalara gebe engin bir denizde kulaç atmaya çalışırsanız, boğularak can vermeniz kaçınılmazdır. Ya da birini kurtarayım derken boğmanız... İp cambazı olduğunuzu düşünün. Aynı ip üzerinde yürüyeceğiniz insanla senkron tutturmanın zorluğunu... Yapılacak en ufak bir hatada, ömür boyu ödeyeceğiniz bir bedele sürüklenme riskini...
Başka riskler de var tabii! Mesela; siz kanaldayken, akış gayri ihtiyari bir şekilde gündem dışına çıkıp, başka boyutlara kayabilir. İletişim, etkileşim olmaktan çıkıp çile yumağı gibi ayağınıza dolanır.
Bazı insanlar sürekli konuşup hiç dinlemezken kimileri hep son sözü söylemeyi tercih ediyor. Kimileri sürekli sizi eleştirirken, kimileri sessiz kalıyor. Kimileri, performansınızı düşürüp şevkinizi kırmak için bilerek ‘zor’ tavırlar sergiliyor. Kimileri, her şeyi ve her zaman sizden daha iyi bildiğini ispat peşinde. Kimileri, daha ağzınızdan çıkan ilk sözü anlamadan, dinlemeden ağzınıza geri tıkmada usta. Başım ağrıyor dersin, onun başı sizden daha fazla ağrıyordur. Yorgunum dersin, o her zaman en yorgun olandır. İşiniz çok olamaz, çünkü o her daim işi en çok olandır. İyi bir dinleyici olamazsanız, iletişim konusunda sınıfta kalırsınız. Bunu da unutmayın!
İletişim kurmaya çalışırken karşılaştığımız çeşit çeşit insan grupları var.
Karşılarındakine güvenmeyen, belki de eksik olan özgüvenlerini saklamak için her şeyden ve herkesten şikâyet eden, şikâyetçiler...
Her türlü felaketin onun başına geldiğini iddia eden mağdurlar...
Ne kadar alttan almaya çalışırsanız çalışın, ne kadar geri çekilirseniz çekilin o kadar üstünüze gelmeyi seven saldırganlar. Genellikle düşünmeden, anlamadan ve dinlemeden patlayan muhalefet ustaları. Öfke yönetiminden nasibini almamış agresifler. Sadece kendi yaptığı şeyin önemli olduğunu düşünen benciller. İstemedikleri bir şey yapmaları istendiğinde, yapmamak için ellerinden geleni yapan bahaneciler.
Arka planda, narsizme tutsak olmuş empati yoksunları. Karşısındaki insanın duygusal olarak yorgun hissetmesine neden olan felaket tellalları. Zor insanlar, negatif insanlar, toksik insanlar...
İletişim kurmakta güçlük çeken insanları uzmanlar, “zor insanlar” olarak adlandırıyor. Zor insanlar, toplumdan topluma, kişiden kişiye göre farklı olarak tanımlansa da temelde benzer davranışlar gösteriyor. Tüm zor insanların inatçı ve kaprisli oldukları görülmüş. Ve maalesef, bazıları sürekli bu şekilde davranmayı kıymetli bir meziyet sanıyor. Müthiş bir duygusal olgunluğa sahip değilseniz baş etmeniz imkânsız. Aslında mücadelenin en kolay yolu, onlardan uzak durmak. Naçizane tavsiyem, bırakın kendileriyle savaşmaya devam etsinler. Cemal Süreya’nın dediği gibi, “Hayat kısa, kuşlar uçuyor”...
Şimdi dayanışma zamanı
Bodrum Belediyesi, pandemi tedbirleri kapsamında yapılan kısıtlamalardan dolayı ekonomik sıkıntılar yaşayan vatandaşlara bir nebze olsun destek olabilmek için harekete geçti. Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın talimatıyla hazırlanan çalışma kapsamında; Bodrum’da yaşayan ve gelirini kaybettiği için su ve elektrik faturalarını, ev kirasını ödeyemeyen vatandaşlara destek olunacak. “Şimdi Dayanışma Zamanı” diyen Belediye, bu dönemde faaliyetlerini durduran esnafa, işini kaybeden vatandaşlara ve ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatacak.