Yazın daha çok eğlence amaçlı gelen misafirleri konuk eden Bodrum, kışın daha farklı bir profili ağırlıyor. Büyük şehrin karmaşasından kaçıp bedensel ve beyinsel detoks ihtiyacı için geliyor bu kitle. Amaç; gece hayatına akmak değil, bedeni ve ruhu dinlendirmek. Sabahlara kadar kontrolsüz çalınan müzikle yorulmak değil, kuş cıvıltılarıyla uyanmak...
Malumunuz, yazın Bodrum’da yüksek desibelli ve sabahlara kadar çalan çok ciddi bir müzik problemi var. Ve bu problem, salgın bir hastalık gibi tüm yarımadaya yayılmış durumda. Müzik, istediğiniz yerde istediğiniz tarzda ve makul desibelde dinlenince ‘ruhun gıdası’dır. Ama maalesef Bodrum’da içine hormon karışmış bu gıda, vücudunuza sinsice girip toksik bir madde gibi zehirleyebilir sizi.
Kimileri için tatilin anlamı eğlenmek, kimileri için de dinlenmektir. Hal böyleyken, sapla samanın birbirine karışmasına engel olmak veya tedbir almak gerekmez mi? İnsanın kimyasını bozacak kadar yüksek desibelde çalınan müzik ve huzur vaatleri, aynı cümle içinde kullanılırken bile tuhaf geliyor. Atalarımız boş yere “Bir ipte iki cambaz oynamaz” dememiş.
Eğlence çileye dönüşmemeli
Elbette müzikli mekânlar olmalı ve hatta sabahlara kadar müzik çalmalı. İnsanlar eğlenmeli, dans etmeli. Ama, bu mekânlar ya yerleşim yerlerinin olduğu bölgelerde olmamalı ya da ciddi anlamda saat uygulamasına tabi tutulmalı.
Birileri eğlensin diye kontrolsüzce çalınan müzik, çevre evlerde yaşayanları rahatsız edip hayatlarını negatif biçimde etkilememeli.
Birilerinin ‘eğlencesi’ diğerlerinin ‘çilesi’ olmamalı. Yani ‘şartlar eşit’ olmalı. Unutmayın, Bodrum’da yaşayanlar tatilde değil!
Metazori olmasın!
Müzik problemini çözmek çok zor bir iş değil. Mesela, ön plana çıkardığı ‘eğlence’ vurgusuyla popüler olmuş adalar, müzik problemini çoktan halletmiş. Açık hava kulüpler, genelde yerleşim yerlerinin uzağında. Yakın olanlarsa eğlencelerine gece yarısından sonra kapılarını pencerelerini kapatıp dışarıya ses gitmeyecek şekilde devam ediyor.
Yerleşim alanlarına yakın plajlarda da müzik yayını yok. Olsa bile arka planda usul usul çalıyor. Lafınızı duyurabilmek için avaz avaz konuşmanıza gerek yok. Ha yok illa, ben plajda bangır bangır çalan müzik isterim diyorsanız, onlarda var. Ama yerleşim yerlerinden uzakta. Gününüzü nasıl ve hangi şartlarda geçirmek istiyorsanız planınızı ona göre yapıyorsunuz. Karar sizin, seçim sizin. Metazori yok!
Fazıl Say’ın isyanı
Geçen yaz, bu yüksek sesle müzik problemi, dünyaca ünlü müzik adamı, piyanist ve besteci Fazıl Say’ı bile canından bezdirdi. Sosyal medyada “Kısın müziklerinizi, gündüz de, akşam da! Kimsenin 470 metre uzaktaki adamın duyacağı desibelde müzik çalmaya hakkı yok. Muhabbete gelmişiz, edemiyoruz. Söyleneni duymuyoruz, bağırarak konuşmak zorunda kalıyoruz. Devrim yapalım, kıstıralım şu müziği” şeklinde bir mesaj attı. Tabii, kimileri tarafından yanlış anlaşıldı, eleştirildi. “Bir müzik adamı bile böyle çağrılar yapacak duruma geldiyse halimiz çok vahim” demediler de, “Talihsiz açıklama” dediler. Oysa Fazıl Say, çağrısında son derece haklıydı. Bu çileyi anca yaşayan bilir ve anlar. Ağzına sağlık sevgili Fazıl.
Haberiniz olsun!
Geçen Aralık ayı Bodrum Belediyesi Meclisi toplantısında, Başkan Ahmet Aras, merkezde bulunan Neyzen Tevfik Caddesi’ndeki eğlence yerlerinden yayılan ses kirliliğinin, çevre konutlarda yaşayanları, otellerde konaklayan misafirleri ve marinadaki tekne sahiplerini çok rahatsız ettiğini, bu sebepten aynı bölgeye bundan sonra bar ruhsatı verilmeyeceğini söyledi. Mevcut işletmelerin ruhsatları iptal olana, kapanana kadar ya da kurallara uygun davrandıkları sürece faaliyetlerine devam edebileceklermiş. İyi de zaten bugüne kadar bu ses problemini yaşatanlar, mevcut işletmeler değil mi?
Halihazırda mevcut ve ses kirliliğinin de menbaı olan işletmeler, ruhsatlarının arkasına sığınarak yola devam edecek ve aynı gürültüyü yapacaklarsa, ne anladık biz bu işten.
Bundan sonra bar ruhsatı vermeme kararı da enteresan. Milletin barlarla derdi yok, beyin yakan müzikle derdi var. Gelelim, kurallara uygun davranma meselesine...
Ekipler, ses denetimi yapıp desibel aşımı yapanların ruhsatlarını iptal edecekmiş.
Peki ama yakın çevrede oturanlar, işletmelerin kural ihlalleri sebebiyle, yıllardır mağdur olmadı mı? Zabıta gerekli uyarıları yapıp gittikten hemen sonra, bu işletmeler sesi sonuna kadar açıp kendi bildikleri gibi devam etmediler mi?
Belediye, denetim konusunda iddialı konuşuyor. Bekleyip görelim, bakalım ne değişecek.
Bir başka karar ise Cumhuriyet Caddesi, eskinin namıdiğer Barlar Sokağı hakkında verildi. Cadde, eski hareketli günlerine dönsün diye, barlar ve kulüpler burada toplanacakmış. Hangi yıllara döndürmek isteniyor bilemem. 1970 ve 80’li yıllarda Barlar Sokağı’ndaki eğlencenin güzelliğini, özgünlüğünü, özgürlüğünü ve kalitesini anlata anlata bitiremeyen birçok tanıdığım var. Keşke o yıllara geri dönülebilse, ama bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki, o zaman taşları daha doğru oynamak gerekmez mi? Bu Barlar Sokağı ta yeni limana kadar, Bodrum merkezde, Fransız Riviera’sı ile yarışabilecek tek yer olma özelliğine sahip. Ama ne yazık ki hak ettiği değeri bir türlü bulamıyor. Kimlik problemi var, karar problemi var, aidiyet problemi var, işletme problemi var... Ve bunlar yetmezmiş gibi bir de park problemi var. Barları ve kulüpleri burada toplamanın bir artısı olacağını düşünmüyorum. Şöyle bir bakıverelim emsallerine, acaba onlar ne vaat ediyor da yaz kış akın akın turist ağırlıyor? Hem ayrıca bu bölgede yaşayanların günahı ne... Bunca yıldır çektiniz sıkıntıyı, biraz daha sıkıverin dişinizi demeye çalışıyorsanız, zaten yıllardır sıka sıka ağızlarda diş kalmamış.