Yıl 2010.
Bodrum eski Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Çarşı Mahallesi’nde yeni düzenleme yapıyor ve “El değmişken yer kaplamalarını da değiştirelim, her yeri mermer yapalım” diyor.
Karşı çıkanlar, itirazlar.
Ortalık karışıyor karışmasına ama günün sonunda yerler mermer döşeniyor.
İlk zamanlar pırıl pırıl parlıyor zeminler.
Gelgelelim mermer, yapısından dolayı kolayca lekelenen ve zor temizlenen malzeme olduğundan yıllar geçtikçe tabir caizse leş gibi oluyor.
Evlerimizin içindeki mermerleri bile temiz tutmak için kaç takla atıyoruz.
Hal böyleyken sokaktakiler nasıl temiz kalsın.
İlk olarak Jamaika’da bir otelde başladığı söylense de “All inclusive”, yani “Her şey dahil” sisteminin, 1930’lu yılların başında, İngiliz tur operatörleri tarafından bulunduğu ve uygulamaya başlatıldığı görüşü daha yaygın.
1990’lı yıllarda da Türkiye’de başlatılan ve sadece tatil köyü veya otel sahiplerinin yararına olan, bu uygulamanın ki belki o dönem ülkeye daha fazla turist çekmek için en iyi olanıydı, stratejik olarak revize edilmesi gerektiği apaçık ortada.
Bakınız bu sistemin öncülerinden ve en büyüklerinden biri olan Thomas Cook’un haline!
Günümüzde, her şey dahil sistemiyle gelen turistlerin çoğu, sadece havaalanı, konaklama tesisi ve yine havaalanı üçlemesinden sonra ülkemizi terk ediyor. Yerel kültürü, gelenek görenekleri, müze veya tarihi yapıları görmeden ülkelerine geri dönüyor.
Hayvan dövüşlerinin dünyanın birçok ülkesinde, ancak ağırlıklı olarak da Asya’da yapıldığını duyuyoruz, okuyoruz.
Bahis veya eğlence amaçlı yarıştırılan ya da dövüştürülen hayvanlar, ülkeleri ve hatta kıtaları farklı olsa bile, türlerine göre benzerlik gösterebiliyor.
Kilometrelerce uzakta aynı kaderi paylaşıyor olmaları, ne zalim bir tesadüf değil mi...
Hayvan dövüşleri, maalesef bizim ülkemizde de var.
En yaygın ve bilinenler, ‘horoz ve köpek dövüşleri...’
Tabii benim bilmediğim, duymadığım başka hayvan dövüşleri de vardır elbet.
Zira konu eziyet olunca, pek yaratıcı oluveriyor insanoğlu!
İlçelerde yaşayanlar bilir; bazı belediyeler, kamu ilan ve duyurularını hoparlörlerden anons eder.
Futbol maçları, vefat haberleri, belediyenin düzenlediği aktivitelere davet, yağmur ve rüzgar uyarlıları gibi anonsları gün içinde duyabilirsiniz.
Bodrum’da yaşıyorsanız, kış aylarında sıkça “Bölgemize yağacak şiddetli yağmurun sebep olabileceği olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması halkımıza önemle duyurulur” anonsu yapılır.
Bu anons aslında, “Sel geliyor, dereler taşacak, sular mazgallardan fıskiye gibi fışkıracak, evinizi, işyerinizi, caddeleri, sokakları su basacak, arabalarınız, motorlarınız sürüklenecek aman haberiniz olsun” anonsudur.
Haremtan Tepesi, Bardakçı Koyu’ndan yukarıya tırmanınca ulaşılan, Bodrum’un en görkemli manzarasının bulunduğu, tüm kentin çok rahatlıkla görülebildiği bir nokta. Bu noktada 8 tane de yeldeğirmeni var. Hem de 200-250 yıllık tarihi olan değirmenler. Hani Mikonos’ta herkesin hatıra fotoğrafı çektirdiği, yamacında günbatımını izlemek için akın akın gelinen, kentin gururu olan ünlü değirmenler var ya! İşte onlardan. Sahip olduğu güzellikler, birilerinin gururu ve sembolü haline gelirken, birilerinin utancı haline gelebiliyor maalesef.
Bizim değirmenlerin pervanelerinin tamamı kırılmış, kapıları yerlerinden sökülmüş. Bir kısmının içi çöplüğe, bir kısmının içi ise tuvalete dönmüş. Öyle pis koku yayılıyor ki, değirmenin içine girmek mümkün değil. Düşünsenize, tur rehberleri değirmenlerin bu içler acısı hali sorulduğunda, utançlarından, turistlere durumu nasıl açıklayacaklarını, ne diyeceklerini bilemez hale gelmişler. Konuyu turizm yetkililerine defalarca ilettiklerini ancak yıllardır kalıcı