GANİ MÜJDE / Peynir GEMİSİ
Her şey sevgili Meryem anamızın başının altından çıktı sevgili okurlarım.
İnsan Fatima köyünden iki çobana görünüp Papa'nın suikaste uğrayacağını sır olarak verir de Abdi Bey'i, Uğur Mumcu'yu, Çetin Emeç'i unutur mu?
Keşke onların katillerini de söyleseydiniz be sayın Meryem ana...
Bak, ana dedik bağrımıza bastık. Annem şimdi başka bir kadına "ana" dediğimi duysa beni evlatlıktan reddeder.
Ama küstüm size işte... Üstelik verdiğin sır bize değil, katillere yaradı...
Adam katil ve hapishane kaçkını olarak gitti, aziz olarak geri döndü...
Ağca'nın aziz olması, mesih olması beni ilgilendirmese de halkımı çok ilgilendiriyor.
Şimdi ister misiniz Kartal Cezaevini yatıra döndürsün benim güzel halkım.
"Gııı içerüde Mehmet Ali Amca diye bir evliye yatıyormuş. Ulemalardanmış üstelik. Hastası olanlara, çocuksuz kalanlara, vakitsiz aybaşı görenlere pek iyi geliyormuş gıııı. Tüüü tü tü tü... Aziz Allah celleşanehu..." deyip kapı önlerine çaputlar bağlarlarsa hiç şaşmam.
Kartal yakında Hıristiyanlığın hac merkezi de olabilir Ağca sayesinde.
Efes Meryem ana bir, Kartal Cezaevi ya da yeni adıyla Kartal katedrali iki...
Kapıda küçük küçük İsa ve Ağca tasvirleri de satılır artık...
Mühim yetkililer de gasp suçundan yargılanan Ağca'yı sorgular geçmiş aydınlansın diye...
* * *
- Gel bakalım Sayın Mehmet Ali Ağca hazretleri?
- Boncorno...
- Bize İngilizce sökmez evlat... Şimdi seni bülbül gibi konuşturacağız. Cinayetin arkasındaki her şeyi ve herkesi itiraf edeceksin. Anlat bakalım Abdi İpekçi suikastı sırasında niçin orda değildin?...
- Hayır ordaydım...
- Peki niçin tetiği çekenleri iyice göremedin?
- Tetiği ben çektim zaten efendim...
- Yaa demek öyle. Peki niçin silahında kurşun yoktu?
- Vardı...
- Madem silahın doluydu niçin havaya ateş ettin?
- Havaya değil arabaya ateş ettim.
- Zavallı minibüs şoföründen ne istedin be adam?
- Ben minibüse değil Abdi Bey'e ateş ettim...
- Duyamadım. Tekrar edin perfavore...
- Abdi Bey'e ateş ettim.
- Abdi Bey niye sana ateş etti?
- Ben ona ettim...
- Niye karavana attın o zaman?...
- Karavana atmadım resmen öldürdüm işte...
- Sen resmen öldüremezsin. Birini resmen öldürmek için devlet memuru olmak gerekir.
- Aslında ben de...
- Aslında aşk da yok. Duygu Asena'nın romanı... Onu mu okudun son olarak?...
- Bilmiyorum.
- Sende hiçbir şey bilmiyorsun be adam. Bu adamın bize söyleyeceği bişey kalmamış Yakup bey. Alın şunu atın tekrar hücreye. Cep telefonu isterse Kelsim hatlısını verin. Bizi ararsa bile yüzde yirmibeş indirim yapıyorlar.
Ben bu editörü boşarım arkadaş...
ÇARŞAMBA günü Doğan Karadoğan adlı okurumun bana gönderdiği Naomi fotoğrafından yola çıkarak "Ben bu kadını boşarım arkadaş" başlıklı bir yazı yazmış, yazıya söz konusu olan fotoğrafı da Milliyet 2000'e e - postayla atıvermiştim.
Fakat gelin görün ki bir karışıklık olmuş ve yazım bir karikatürle birlikte karşınıza gelmiş. Fotoğraf burada, yazı ise Çarşamba günkü Milliyet'te.
Yazıdan bir şey anlamayanlar isterlerse bu fotoğrafı gördükten sonra yazıyı yeniden okuyabilirler. Yazıdan bi haber olanlar ise sadece fotoğrafa bakabilirler.
Şşştt çok bakmayın. Süt israfı yüzünden kavga edip ayrıldık ama her an barışabiliriz yengenizle haberiniz olsun... Şşşt bakma dedim abi...
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr