Deprem kaskımı giymiş, tam uykuya dalıyordum ki belki Naomi Hanım'a rastlarım umudu ile son bir zaping yapayım dedim. Kısmetime Demirel çıktı. Baba üniversite gençliğini karşısına almış söyleşiyordu.
Ana muhalefet gençlik bastırıyor, Baba ise Ali Kırca'dan bile destek göremediğinden nereden düştük bu kuyunun içine yarabbi makamında önündeki kağıda notlar alıp duruyordu.
* * *
- Sevgili Cumhurbaşkanım siz 40 yıldır atın üzerindesiniz ama atın bir yere gittiği yok. Rodeocular gibi atın üzerinde durmak marifet midir?
- Şimdi sevgili mini mini birler çalışkan ikiler, gençler ve daima genç kalanlar. Binalaneyh soru yanlış sorulmuştur. Bu sorunun muhatabı ben değilim. Malboro sigaralarıdır. Ben attan anlamam, ben çobanım. Benim ihtisasım atlar üzerine değil koyunlar üzerinedir.
- Sizi Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterdiler ama siz olmak istiyor musunuz?
- Aslına bakarsanız benim böyle bir talebim olmadı. Tam emekli olup, Evren Paşa gibi kendimi resim sanatına verecekken Tansu Hanım aradı. Allah sizi başımızdan eksik etmesin dedi. Tabii ki burda partinin başını kastetmiyor. Ardından Ecevit aradı. "Evden arıyorum, telefon parası bana girmesin siz beni arayın Sayın Cumhurbaşkanım" dedi. Aradım uzun uzun konuştuk ve sonunda "değiştirin Anayasa'yı başınıza bela olacağıma beş yıl daha Cumhurbaşkanı olayım" dedim. Şimdi çalışıyorlar işte...
- Siz 100 metre koşucusu musunuz yoksa maratoncu mu?
- Siyaset atletizme benzemez.
- Neden?
- Şimdi atletler start yerinde dört ayak üstünde eğilip popolarını yukarı kaldırırlar. Siyasetçinin işi değildir bu. Hiçbir siyasetçiyi bu şekilde göremezsiniz. Siyaset böyle duran vatandaşları kollama bilimidir binalaneyh...
- Ben Van 100. Yıl Üniversitesi'nden arıyorum.
- Van'ın otlu peyniri meşhurdur. Demiryaka Mahallesi Muhtarı'nı da çok iyi tanırım. İki öküzü vardır.
- Benim sorum başka efendim. Van'da aç insanlar var.
- Ben de açım... Bu bir rejim meselesidir. Rejim yaparsanız aç kalırsınız.
- Bunlarınki rejimden değil efendim. Çöpleri karıştırıyorlar.
- Her duyduğunuza inanmayın. Ben valiye sordum yok böyle bişey dedi.
- 40 yıldır bizi yönetiyorsunuz. Dedemi siz yönetmişsiniz, annemi de siz?
- Anneni hatırlamıyorum. Vali bana böyle bişey söylemedi.
- Hastane kapısından dönenler var efendim.
- Ben valiye sordum. Böyle bişey yok dedi...
- Cezaevlerinde düşünce suçluları hala var efendim. Eşber Yağmurdereli içerde.
Ama Osman Yağmurdereli dışarda. Ayrıca Eşber Bey'in içerde olduğu da doğru değildir. Ben valiye sordum, yok öyle bişey dedi...
- Memleket ilerliyor mu sizce?..
- Elbette bakın kokoreççiler bile internet kullanıyorlar artık.
- Ama o reklam. Gerçek değil ki?
- Valiye sordum gerçek dedi...
- Ama Sayın Cumhurbaşkanım sizden hep yuvarlak cevaplar alıyoruz.
- Cumhurbaşkanlığı makamı rast makamı değildir evladım. Ben göreve talip değilim ama beni bu göreve uygun görmeyenin anasını ağlatırım.
- Ona hiç şüphemiz yok efendim...
Erbakan'ın tost - iti
* Önce Adnan Hoca sonra ben. Hocaların başı belada. Fatih Hoca uyarılacak.
* Kartal Cezaevi istenecek. Kaldığım hücrenin satanistlere yakın olmaması kaydı ile tabii...
* Tam kongre arifesinde beni tutuklayarak parti içindeki ağırlığımı artıran sevgili Diyarbakır DGM'sine hapishanede yaptığım el işi bilekliklerden hediye edilecek.
* Artık bir nevi Mandela oldum. Havalandırmalarda güneşleneyim yüzüm yansın daha fazla benzeyeyim...
Gani Bey'in Akdeniz seferi
Önce Türkiye'de bir baltaya sap olamayanların paralı okulu diye burun kıvırdım, sonra işin içinde TÜYAP olduğunu görünce şaşırdım ve daveti kabul ettim. Geçen hafta Doğu Akdeniz Üniversitesi ve TÜYAP'ın davetlisi olarak Kıbrıs Kitap Fuarı'na gittim. Önce üniversiteye sonra öğrencilerine hayran olup döndüm.
Akdeniz'in ortasında bir ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi var haberiniz olsun.
Kampüsleriyle, yabancı hocalarıyla ve de çatır çatır nitelikli eğitimiyle var. Gurur duydum ama daha önemlisi ilgili ve bilgili öğrencileriyle gurur duydum. Rektör Özay Bey çölde bir vaha yaratmayı başarmış...
13 bin nüfuslu okulda İstanbul Kitap Fuarı kadar kitap imzaladığımı, yüzlerce kitabımın üç saatte tükendiğini ve standımın önünde kitap bekleyen kalabalığın anons yapılarak dağıtıldığını söylersem ilginin ne ölçüde olduğunu daha iyi anlarsınız herhalde.
Ankara'da iki yıl denenen sonra da ilgisizlik nedeni ile ertelenen TÜYAP kitap fuarlarından sonra İstanbul'dan başka bir yerde kitap fuarı olmayacağına inanmıştım ki, Kıbrıslılar bu tezimi çürüttüler. Bunu fuara katılan bütün yayıncı ve yazarlar söylediler zaten. Bravo Kıbrıs'a... Avrupa Topluluğu'na bizden önce girecekleri kesin. Anavatanı oralarda kollarlar inşallah...
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr