Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Bir keman taksimi başladı tanıdık ve bildik...
       Buzukinin sesi karıştı kemana ve seslerin hu'su çarpıp durdu Lütfi Kırdar'ın kırağı düşmemiş tavanına...
       Küçük bir kadın, teninde Ege'nin berrak ve tuzlu suyu, ceplerinde binlerce ada, sığırcık kuşları, mor salkımlı begonviller ve defne yaprakları ile çıktı sahneye...
       Sezen'in başladığı türküye Haris Alexiou katıldı az sonra.
       Onlar büyürken sahne küçüldükçe küçüldü.
       Koca Ege Denizi'nin suyu çekildi yavaş yavaş.
       Bir yürüme mesafesinde oldu Pire.
       Ve bir kadeh tokuşturma uzaklığında Selanik...
       * * *
       Yıllar önce yaptığımız bir Marmaris yolculuğu sırasında sevgili dostum Cengiz Onural'ın bıktırana kadar bize dinlettiği, hiç bilmediği Yunanca ile şarkılarının sözlerini tercüme ettiği Haris Alexiou karşımızdaydı artık.
       Üstelik artık onu anlayabiliyorduk.
       "Ne senden öncesi, ne senden sonrası" derken aynı gözyaşları akıyordu etrafa belli etmeden silmeye çalıştığımız.
       Çünkü Türkçe söylüyordu Haris ve Sezen'in Rumca söylediği şarkılara Rumca eşlik ediyordu salondaki Türkler...
       Ege'nin türküleri söyleniyordu aynı dilden...
       Alexiou'nun şarkılarına salonda bulunan Rum vatandaşlarımız eşlik ettikçe daha bir gurur duyuyordum Türk olmaktan ve Türkiye vatandaşı olmaktan.
       * * *
       İzmir göçmeni Haris Alekxiou ile Selanik göçmeni Sezen Aksu aynı dilden konuşuyordu sahnede...
       Yugoslav göçmeni bir mizah yazarı ise, gözleri dolu izliyordu gurbetin ve göçlerin şarkılarını...
       Yıllar önce iki şarkı söyleyip zengin müteahhitlerin masalarında meze olmayı seçen şarkıcılar arada bir magazin programlarında hatırlanmak üzere tarih olmuşken aynı yıllarda mikrofonlarla tanışan iki kadın şarkıcı tarih yazıyordu sahnede.
       Tam bu sırada küçük bir yelkovan kuşu uçuyordu kıyıdan kıyıya.
       Dalgalar Kos'tan geçerken eteklerine topladıkları yakamozları usulca bırakıyordu Bodrum Körfezi'ne.
       Simi'nin küçük evlerindeki ekmek fırınlarından çıkan dumanlar bulut olup dolanıyordu Datça semalarında.
       Can Baba yattığı yerde dumandan olsa gerek öksürüyor. Rodos'ta bir kuş havalanıyordu öksürük sesine.
       Mülteci bir yosun parçası kopuyordu Kaş'tan ve bir süre sonra Meis kıyılarında akranlarıyla buluşuyordu.
       Çeşme kıyılarında uzun süredir adını bilmediğimiz bir rüzgar esiyordu usul usul.
       Ve sahnede iki kadın birbirlerinin ellerini tutarak haykırıyorlardı:
       "Neydi bir arada tutan şey ikimizi."

Erol Evcil'in tost - iti

       * Zeytin kralı olarak polisten bir kraliyet mensubuna karşı kibar davranması talep edilecek.
       * Mümkün olduğu kadar konuşulmayacak. Çok sıkıştırırlarsa Gülben'in şarkıları söylenecek...
       * Talebimi reddeden poliste işkence gördüğümü ispat etmek için topallanarak yürünecek. Hatta arada bir de titrenecek...
       * Tansu Hanım'la konuşulacak. Şerefli katiller kategorisinde değerlendirilmem istenecek.

Gani Müjde Bey'in hiçbir yerde göremeyeceğiniz imza günü

       Bayram sabahını bekleyen çocuklar gibi beklediğim imza günüm geldi çattı sevgili okurlar...
       Ayın 14'ünde (maşallah) TÜYAP Kitap Fuarı Parantez Yayınları'nda imza günüm var. Sadece benim değil elbet. Aynı saat ve yerde mizah tarihinin üç aptal çavuşlarından diğer ikisi de yani Can Barslan ve Metin Üstündağ da orada olacaklar.
       Ben yeni kitabım "İsim, Şehir, Hayvan, Bitki"yi ve paraya kıyıp aldığınız bütün kitaplarımı imzalayıp Kahpe Bizans'la ilgili sorularınızdan işime gelenlere cevap vereceğim.
       Saat 14.30 civarında başlamayı düşündüğüm imza günüm geçen yıllardaki gibi kalabalık olursa David Copperfield'i çağırıp kendimi ikiye böldürteceğim. Gelmişken Copperfield abiden geçici bir süre yok etmesini istediğim devlet büyüklerim, idari ve mülki amirlerim olacak elbet...
       Bu arada David Bey belki sevgilisi Claudia Schiffer'le birlikte gelir de siz de üç tane hıyar seyretmekten kurtulursunuz.



Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr