19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Çakır'ın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmesini sindiremeyen profesörler ve öğretim üyeleri Samsun Atatürk heykeli altında toplanmışlardır...
- Cumhurbaşkanı'nın rektörümüzü veto etmesini protesto edelim arkadaşlar.
- Çankaya'nın şişmanı rektör düşmanı...
- Osman Çakır, Çakırcalı Efe gibi dağa mı çıksın hakkını aramak için...
- Yaşaaaa nurollll...
Polis arabaları gelir...
İçlerinden Memoli'ye hiç benzemeyen yağız Türk polisleri iner.
Daha ne olduğunu sormadan coplarla üniversite öğretim üyelerine girişirler...
- Vurun lan vurun Sokrates yarattı demeyin...
- Durun bize vuramazsınız.
- Niye vuramazmışız?
- Çünkü biz profesörüz, öğretim üyesiyiz...
- Lan oğlum öğretim üyesi değil Ordinaryus Lefter olsan ne fark eder. Biz seni öğrenciyken de döverdik...
- Üstümdeki cübbe kutsaldır.
- Bizim de copumuz kutsaldır...
- Durun vurmayın. Bu gösteri bizim yasal hakkımız bi kere...
- Biz yasalardan anlamayız. Bizim işimiz yasaklarla...
- Ankara'ya yürümek istiyoruz. Bu suç mu?
- İsterseniz biz sizi polis minibüsünün arkasına bağlar Ankara'ya kadar sürükleriz, hadi dağılın şimdi.
- YÖK dağılsın. Biz niye dağılıyoruz...
- Sizi dağıtalım sonra gider YÖK'ü de dağıtırız...
- Vurmasanıza kardeşim. Hazreti Ali bile bana bir harf öğretenin kölesi olurum dememiş mi?
- Bana kimse harf marf öğretmedi abi. Ben vururum... Ayrıca 'Ali mali' dedi bu alevi galiba ona daha çok vurun...
- Ayıptır be öğretim üyesine el kalkar mı?
- Elimizle değil copumuzla vuruyoruz... Geri çekilin geri geri geri...
- Yahu vurmasanıza. İnsan bir uyarır kardeşim.
- Copla uyarıyoruz ya hemşerim... Bi vurdum mu vurduğum yeri 15 gün hatırlarsın...
- Memlekete bak demokrasi kalmamış...
Bu sırada heykel canlanır.
Atın üstündeki Atatürk dayak yiyen öğretim üyelerinden birini atının terkisine alır, polislerin üzerine sürer atını...
- Yeter artık be... Ben gençliği bunlara emanet ettim. Bu kadarı da olmaz ki. Terörist değil ya bu adamlar. Bir açıklama yapıp kendileri dağılırlar zaten. Böyle bir şiddete ne gerek var...
- Şşt lan Haydar heykel canlandı be... Bak konuşuyor bile.
- Kimdi oğlum bu atın üstündeki?
- Fatih Sultan Mehmet...
- Abooovv o zaman kaçalım kaçalım...
Bir yıldız kaydı: Boran Kaya
TELEVİZYONLARDAN görür sinir olurdum ama tanımazdım. İlk kez karşıma Levent Erim ve ekranların sevimli Abuzer'i Melih Ekener ile gelmişlerdi. Bir şov hazırlamak istiyorlarmış ve benim de fikrimi almak istemişlerdi. Ben hazır bir şovu izleyeceğim sanırken bir tartışmanın ortasına düşmüştüm. Daha birinci dakikada önce Melih'le sonra da Levent'le kapıştı Boran.
İkinci dakikada da şapkasını yere fırlatıp gitti...
Geçimsiz olduğunu söylerlerdi yıllardır; beni yeteneği ilgilendiriyordu sadece.
Çünkü bütün starların huysuz, geçimsiz, ruh hastası, paranoyak, ben merkezci, kendine çok güvenen, kendinden çok korkan insanlardan, yani normal insanlardan oluştuğunu hayat bana öğretmişti. Ve o gün anladım ki Boran bir stardı...
Beni çok da yanıltmadı.
Gencecik bir tiyatrocunun altından kalkmasının mümkün olamayacağı "İner misin Çıkar mısın" yarışmasını yıllarca gayet başarılı bir şekilde sundu. Üstelik reytingini hep yükseklerde tutarak...
Beni iki ay önce aradığında kendisini unutturduğunu söyledim. Beni her ay başında ara mutlaka dedim. Çünkü Boran'daki agresif, komik filimlerde ve dizilerde en çok aradığımız özelliklerden biriydi. Şu sıralar tezgaha koyduğumuz Robotürk adlı bir projede ona önemli bir rol vereceğimi duyanlar "abi zor adamdır, çok zorlanırsın" demişlerdi. Ben de "iyi oyuncular her şeyi zorlarlar, hayatı bile demiştim"... Boran bunlardan biriydi.
İki hafta önce yine aramıştı. "Sana yakında güzel haberlerim var Boran" demiştim...
Ben ona güzel bir haberle dönecekken o bana kötü bir haberle döndü...
Bir yıldız kaydı dünyadan...
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr