Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Yıllar önce bir milletvekilimiz TRT’de görevli bir kadın kameramanın ayak bileklerine bakarak tahrik olduğunu ve bu kameramanın Meclis’e sokulmaması gerektiğini söylemiş, ayak bileğini “edepsizce" teşhir eden kadın kameraman da karga tulumba Meclis’ten atılmıştı.
       Olay üzerine günlerce kadınların ayak bileklerine bakarak tahrik olmayı denedim.
       Kalabalık meydanlarda önümden geçen kadın bileklerinden yola çıkarak kurduğum fantezilerin hepsi mantık duvarlarıma toslayarak, otomobil camı gibi patlayıp gitti.
       Oysa ben 70’ine merdiven dayamış o milletvekiline göre daha tahrik olabilecek bir yaştaydım. Ya bende bir anormallik vardı ya onda...
       ***
       Çoğu yağlı, hatta bir kısmı kepekli saç telleri bende hiçbir cinsel çağrışım uyandırmıyordu. Bir kadının saçlarından tahrik olmuyordum.
       Oysa televizyonları açıyordum, koca koca adamlar bunun kavgasını yapıyorlardı 60 milyonun önünde.
       Vapurlara biniyordum. Saçları görünen kızlar tek başına gazete okuyordu.
       Saçları görünmeyen kızlar ise sevgilileriyle el ele tutuşmuş kıkırdaşıyorlar hatta kalabalıkta olabileceği kadar oynaşıyorlardı.
       Bu iki tablo da benim için tahrik edici değil, insanca ve sevindiriciydi aslında.
       Fakat kadının ayak bileğinden, saç telinden tahrik olan insanlarla aynı ülkeyi paylaşıyordum. Ben mi normal değildim onlar mı, anlayamıyordum.
       ***
       İngiliz taraftarlar Taksim’de yürürken etrafı tahrik etmişler yazıyor gazetelerde.
       Tahrik kelimesinin ardında net bir şey yok.
       Herkes uydurduğu bir masalı söylüyor çevresine.
       “Türk bayrağını edep yerlerine sürüp bizi tahrik ettiler."
       “Kadınlarımıza laf atılınca tahrik olduk."
       Sanki bu ülkede kadınlara, kızlara ilk kez laf atılıyor.
       Kaldı ki İngilizler, kızlara laf atsalar bile bizim eli bıçaklı serseri takımının, ne söylediğini anlayacak, İngilizcesi yok.
       “Gecenin o saatinde Türk bayrağını nerede bulup da oralarına buralarına sürmüşler" diyen yok. (Bu arada o saatte Taksim’de polis yok.)
       Belli ki İngilizlerin alkollü bir şekilde bağıra çağıra Taksim Meydanı’nda yürümeleri birilerini tahrik etmiş. Gelenleri, eğlence dozunu aşan bir grup turistten çok işgal birlikleri olarak gören birileri tahrik oldukça olmuş.
       Ertesi gün Radyo Sport’ta halk konuşuyor. “Spor için kimsenin ölmesi doğru değil. Taşkınlık yapanı tutuklar atarsın içeri" diyen yok.
       İngilizlerin elinde bayrak gören yok ama herkeste bir bayrak edebiyatıdır gidiyor. Cinayete azmettirenler çığ gibi.
       Koca bir gazete ölenlerin ardından “Two size" diye başlık atıyor.
       Engin Ardıç, “Bizimkilerin eli armut mu toplayacaktı yani" yazabiliyor köşesinde.
       İngilizlerin gırtlağına saplanan bıçağın sapına yeni yeni eller yapışıyor her geçen gün.
       “İki insan kaybedeceğimize maçı kaybetseydik keşke" diyen gerçek lider, sağ duyulu, insan gibi insan Fatih Terim’in sesi neredeyse duyulmaz oluyor.
       Büyük bir çoğunluğun cinayet işlemek için bir nedeni var bu ülkede, çünkü herkes aşırı tahrik oluyor...
       Onlar tahrik oluyor, biz rezil oluyoruz...

Süleyman Demirel’in tost – iti

     
  • Çankaya’dan madem ki gidiyoruz giderken çimlere basılacak, çiçekler kopartılacak...
  • Kendileri kaşındılar. Fazilet’in başına bela olunacak.
  • Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası toplanacak, bir şişe rakı açılacak, “Gidiyorum Bütün Aşklar Yüreğimde" şarkısını çalmaları istenecek.
  • Nazmiyanım first leydiliğe alışmıştı, şimdi ev kadını olmaya dayanamaz. Durumdan haberdar edilmeyecek.



    Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr