İslami Huzur örgütü Hizbullah'ın patates eker gibi toprağa ektiği cesetler bir bir gün yüzüne çıkartılırken boş durmayan Türk medyası da topraktan iki "ceset" daha çıkarttı: Yılmaz Güney ve Barış Manço...
* * *
Yıllar önce sinema okulunda öğrenciyken hocam Lütfi Akad sınıfa girmiş ve "Bugün size bir miras bırakmak istiyorum çocuklar" demişti... Miras sadece Türk sinemasına özel bir çerçeve düzeni yaratmaktı. Yani dünyanın neresinde seyredilirse seyredilsin bu Türk filmi denilecek bir çerçeve düzeni.
Ve hemen ardından eklemişti Lütfi Hoca. "Ben bugüne kadar bu resim düzenini bulamadım, sadece Yılmaz Güney yaklaştı ama onun da ömrü yetmedi. Bu yüzden şimdi bunu miras olarak size bırakıyorum."
Ve yıllar sonra Londra'daki sinema müzesindeki Türk sineması bölümünde sadece onun filmlerini görmüştüm ve gözlerim dolmuştu.
Şimdi bu insanı yeniden topraktan çıkartılarak lumpen, bölücü, katil ve hatta vatan haini olarak tartışmak ne Balatlı Arif'in kitabında yazar ne de benim kitabımda...
Hayatını sinemaya adamış Yılmaz Güney öncelikle sinemacıdır.
Hatalarıyla, günahlarıyla, çalkantılı özel hayatıyla...
Ama en önce sinemacılığıyla...
Piri Reis belki karısını döven berbat bir adamdı ama tüm dünya onu yıllar önce yaptığı haritalarla hatırlıyor.
Tchaikowsky de sapık ilişkilerle ömrünü tüketmişti ama ondan geriye kalan bıraktığı eserler oldu. Bugün Tchaikowsky'yi prezervatif satın alırken değil dört mevsim dinlerken anıyoruz...
Yılmaz Güney'i ben Ağıt filmindeki, Acı filmindeki, Umut filmindeki, Seyithan filmindeki Yılmaz Güney olarak hatırlamak istiyorum.
* * *
Ya Barış Manço'ya ne demeli?
Pazar kahvaltılarımızın neşesi, ilk aşklarımızın şarkı sözü yazarı Barış Manço şimdi reklam peşinde koşan bir kadına meze oldu içki masalarında.
Biz Barış Manço'yu bıraktıkları ve milyonlarca çocuğu ile hatırlamaya hazırlanırken, ölürken kimin yanında olduğu ile cebelleşiyoruz...
Barış Manço'nun cesedi de milyonlarca seveninin ve çorbaya alıştırdığı çoluk çocuğun önünde topraktan çıkartıldı bu aralar.
Diş fırçalamaya onun programını seyrederken alışan çocukların gözü önünde Barış Manço'nun zamparalık hikayeleri tartışılıyor ve son gece kiminle ne yaptığı...
Şahsen ben bu haberleri zaplıyorum.
Onun da bir insan olduğunu toplumun yüzüne çarpan eşi Lale Manço'ya katılıyor ve Barış abimi Gökova'ya inerken ilk kez dinlediğim şarkısı ile hatırlıyorum.
Dün yine yapayalnız dolaştım yollarda
Yağmurlarda ıslanan bomboş sokaklarda
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni
Unutmadım unutamadım ne olur anla beni
"Hizb - illah"çıların tost - iti
* İslamiyet için savaşılacak. Birkaç hoca ve imam daha öldürülecek.
* Bahçeye gömdüğümüz cesetlerin yanına Maktullah domates ekmiş. Çok lezzetli olduğunu söylüyor. Akrabalara tavsiye edilecek.
* Örgütten kim yakalansa bülbül gibi konuşuyor kardeşim. Bundan sonra militanlara sadece Arapça öğretilecek.
* İmamlar cenaze namazımızı kılmıyor. Madem öyle. Budist olunacak.
Kılıcını kapıp kanal kanal dolaşan Cüneyt abime vereceğim son cevaptır...
1- Bugüne kadar hiçbir Amerikan filminin ulaşamadığı seyirci rakamlarına ulaşan Kahpe Bizans'taki tarih gerçek olmayan masal bir tarihtir...
2- Filmin başında bu durum özellikle altı çizilerek belirtilmiştir, üstelik her okuma yazma bilenin anlayabileceği bir şekilde...
3- Kahpe Bizans tarihle değil, tarihi sadece kavga, dövüş ve itiş kakış sanan tüm dünyada çekilmiş tarihi filmlerle dalga geçmektedir. Bir ülke gençliğine tarihindeki cellatları değil, bilim adamlarını ve sanatçılarını yani İbn - i Sina'yı, Kanuni Sultan Süleyman'ı, Piri Reis'i, Hezarfen Ahmet Çelebi'yi, Matrakçı Nasuh'u öğretmek gerekir.
Gençliğin tarihe ilgisi ve saygısı böyle kazanılır.
4- Bir ülkenin tarihini sadece karateci kahramanlarla anlatırsak gençlik ve tarih bilinci daha çok yara alır. Tarihi sadece savaşlardan ve cenklerden ibaret sanmak ve tarihi gençliğe böyle öğretmek savaşa, kavgaya, teröre, cinayete açık bir genç kuşak yetişmesine neden olur ve o ülkede doğal olarak ikide bir çukurlardan ceset çıkartılır...
5- Magazin basınının ilgisinin entelektüeller üzerinde estirdiği olumsuz hava geçip de film yeniden seyredildiğinde daha iyi anlaşılacaktır ki Kahpe Bizans çok komik bir filmdir ama bu filmi tarihi gerçeklik düzleminde tartışmak çok daha komiktir ve bu komediye bir vuruşta dört yüz Bizanslıyı deviren sevgili Cüneyt abimin aracı olması ise en komiğidir.
6- Ağaçlar ayakta ölür...
Yazara E-Posta: g.mujde@milliyet.com.tr