İstanbul'da yaşamıyorsanız olaya Fransız hatta Endonezyalı kalmış olabilirsiniz ama İstanbul köprülerinden manyetik bir etiketin yardımı ile otomatik olarak geçmeyi sağlayan gişeler hizmete açıldı. (OGS)
Yalnız küçük bir sorun var.
Gişelerden geçen yok.
Çünkü gişelerden geçmesi gereken herkes ülkemizde "teknolojinin ve elektronik bankacılığın öncüsü" Ziraat Bankası'nda kuyrukta.
Niye her banka değil de Ziraat Bankası, şimdi konuya bir es verip onu anlatmak icap edebilir.
* * *
Yarın mahkemenin tarihi karar günü.
Yarın mahkeme ile birlikte Mudanya medya meydanı muharebesi de sona erecek.
Ve mahkemeden bu kararlardan biri çıkacak.
Havaların da etkisinden olsa gerek uzun süredir içimde nedenini bulamadığım bir sıkıntı vardı.
Fethullah Hoca'ya Apo'nun koğuş arkadaşlığı gözükürken bu boşluğun nedenini bulmak için terasa çıktım.
İnsanlar pazar günü olmasına rağmen önemli bir işleri varmış gibi hızlı hızlı yürüyorlardı.
Sıcaktı, arabalarda Ciguli'nin Binnaz şarkısı çalınıyor, bıçaklı bir adam köşedeki müzik stüdyosunu basmış Ciguli'yi arıyordu.
İçimde tarifsiz bir boşluk vardı.
Oysa sevilecek bir adamdım ve seviliyordum.
Masum insan vardır ama, masum telefon konuşması yoktur.
Şu sıralar basın ve yayın organlarında masum insanların telefonlarının dinlenmesi üzerine itiraz yazıları çıkıyor.
Olmaz öyle şey.
En masum görünen telefon konuşmalarında bile devleti yerle bir edecek sırlar gizlidir.
İşte iki ev kadını arasında geçen örnek bir telefon konuşmasının bir devleti yıkmaya götürecek sırlar içeren sonuçları...
(Parantez içindeki notlar telefonu dinleyen derin devlet tarafından alınmış notlardır).
İmralı'da sürüp giden davanın "camdan kalpler" bölümünde yer alan Apo tarihe geçecek cümleler söylemeye devam ediyor.
Çeşitli kişi ve kurumlara yönelik yaptığı açıklamalarla işte bir Apo destanı.
İşte medyaya hiç yansımamış Apo cümleleri.
İşte Yağmur yağıyooor, seller akıyoooor
Serok Apo camdan bakıyoooor...
MAHKEME HEYETİNE
Yıl 1970...
İspanya'da Franko ve faşizm var, sokaklarda ise kimse yok...
Boş Madrid sokaklarında garaja gitmekte olan bir otobüsün önüne atlıyor kadın.
Ve doğurmakta olan kiracısını hastaneye götürmesini istiyor şoförden.
Şoför mırın kırın edene kadar kadın otobüste doğuruveriyor.
İspanya'nın en büyük sinemacısı ve yüzakı Pedro Almadovar'ın filminde doğan çocuğa Viktor adını koyuyor annesi.
Hiç gelmeyecek sanıyordunuz değil mi?
Dökümlü siyah giysilerinizi belinizin üzerine kondurdunuz mu göbek denen illetin CHP gibi kendiliğinden eriyip gideceğini düşünüyordunuz.
Rejime başlayacak bir pazartesi ararken yaz mevsiminin ilk pazartesisi ile karşılaşmak hoş olmasa gerek.
Şimdi acil olarak diyet listeleri taranacak ve üç ayda, bir kilo iki yüz elli gram zayıflamayı garanti eden "şok rejimler" uygulanacak.
Ama boşverin.
Kartal'daki okul cinayetiyle birlikte bir sürü problem tartışıldı.
Ama hiç kimse çıkıp da insanımızın aşk anlayışını tartışmadı.
Bizim dönemimizde okul kapılarında leblebi unu satılırdı, şimdi leblebi gibi mermi satılıyor ülkemizde ve aşk başına iki cinayet düşüyor kara toprağa...
Ülkemizin tek aşk ve sahte otobüs bileti uzmanı olarak insanların ayrılıklar arasında kullandıkları manalı cümleleri sizler için derleyip toparladım.
Keşke hiç ayrılık olmasa, keşke hiç aşk cinayetleri olmasa, keşke hiç aşk olmasa, keşke hiç keşke olmasa...
* * *