Gani Müjde

       Sevgili Fenerbahçeliler.
       Fenerbahçeli bir Milliyet yazarı olarak içinde bulunduğunuz durumu anlıyorum.
       Birçoğunuzun mahallenin maskarası olmaktan kurtulmak için estetik cerrahların kapısını aşındırdığının farkındayım.
       Eyüp Sultan'da, Telli Baba'da, Oruç Baba'da tel bağlayanların, çaput iliştirenlerin, dua edenlerin sizler olduğunu biliyorum.
       İnsan işinden istifa edebiliyor, karısından boşanıyor, hatta mastürbasyondan veya siyasi partisinden vazgeçebiliyor ama takımından vazgeçemiyor.
       İşte bu kötü gidişe dur demek için Fenerbahçe başkanlığına adaylığımı koyuyorum.

       Büyük bir gündü büyük...
       Uzun yıllardır Avrupa Birliği'ne aday ülkeler arasında aday adaylığının adaylığını bekleyen Türkiye'nin başvurusu kabul edilmiş ve Türkiye aday adayının adayı olarak Avrupa Birliği'ne kabul edilmişti.
       Artık Avrupa'ya çıktığımızda edep yerlerimizde eroin arayan gümrük memurlarına "Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun? Avrupa Birliği'ne aday adayının adayı olan bir ülkenin vatandaşlarıyız biz. Ayrıca Galatasaray Bologna'ya iki tane salladı" deme hakkımız olacak.
       * * *
       BU müthiş gelişmeyi öncelikle annemle paylaşmak istedim. Telefonu açtım. "Anne duydun mu artık Avrupalı olduk" dedim...
       Bir an sessizlik oldu.

       Meclis'te Apo asılsın mı tartışması başladı ya ben de eksik kalmayım dedim.
       İdam cezasına karşı olmak yerine "Avrupa Birliği'ne ayıp olur" diyen sahte liberaller, "Asmazsak tosunlar suratlarını asar" diye dövünen MHP'liler, "madem muhalefetteyiz asılsın bari" diyen DYP'liler beni öldürüyor gülmekten...
       Eğer Apo'nun idam dosyası Meclis'e gelirse oturum, Kamer Genç'in başkanlık yaptığı oturumlar kadar eğlenceli olacak sanırım.
       * * *
       Aslında bana sorarsanız (ki sorar gibi olduğunuzu duyuyorum) herkes Apo'nun eceliyle ölmesinden yana ama verilmiş sözler de var.
       Bu yüzden Apo'yu asmayalım.

       David Copperfield kusura bakmasın ama onu görmeye gidemedim...
       Evet belki biraz cimriyim ama inanın David Bey'i izleyemememin parayla alakası yok.
       Her ne kadar 50 milyon lira bilet ücretini duyduğumda yüzüm barajda çüküsüne top gelen futbolcu gibi olduysa da biraz zorlanıp evden birkaç parça eşya satıp bu parayı denkleştirebilirdim.
       Fakat ben tek başına hiçbir yere gitmem.
       Şimdi doğal olarak sevgilimle gideceğimi var sayarsanız bir 50 milyon da onun için ödemem gerekir.
       Etti yüz milyon...

       Deprem sadece insanlara ve binalara zarar vermiyor.
       Depremin en büyük zararı kurumlara...
       İşte köklü üniversitelerimizin en değerli bilim adamlarını televolelere düşüren deprem kavgasına son vermek için Milliyet'te minik bir açık oturum yaptık.
       Yer: Milliyet gazetesi spor salonu (en sağlam zemin oradaymış).
       Katılanlar: Jeofizikçiler, fizik mühendisleri, sismologlar.
       * * *

       En seksi erkek Işıkara'nın (aynı zamanda da profesör veya doçent ama aklımda sadece bu unvan kalmış) yaptığı "İstanbul'da yeni bir deprem bekliyorum" şeklindeki açıklaması İstanbulluları korkuttu.
       Ancak bu açıklamadan daha korkuncu Işıkara'nın basın toplantısına bavuluyla katılmasıydı.
       Her ne kadar 68 kaçkını Şener Üşenmezsoy ve Aykut Barka "İstanbul'un fay hattı sahil yolunda denize uçan bir kamyon tarafından kırıldı. İstanbul'da büyük bir deprem olmaz artık" deseler de bir deprem beklendiği muhakkak.
       Bu arada devlet yetkilileri de yaptıkları açıklamalarla vatandaşa "Depremle birlikte yaşamayı öğrenmeyi" tavsiye ediyorlar...
       Rahşan Hanım'la 45 yıl yaşamış Bülent Bey için, Nazmiye Hanım'la 50 yıl birlikte yaşamış Süleyman Bey için depremle birlikte yaşamak kolay olabilir ama bu konuda halkın da eğitilmesi gerekiyor sanıyorum.
       Ve bu yüzden de yüzde 95'i fay hattı üzerinde yaşayan ve Aziz Nesin'in de dediği gibi yüzde 60'ı

       Bir keman taksimi başladı tanıdık ve bildik...
       Buzukinin sesi karıştı kemana ve seslerin hu'su çarpıp durdu Lütfi Kırdar'ın kırağı düşmemiş tavanına...
       Küçük bir kadın, teninde Ege'nin berrak ve tuzlu suyu, ceplerinde binlerce ada, sığırcık kuşları, mor salkımlı begonviller ve defne yaprakları ile çıktı sahneye...
       Sezen'in başladığı türküye Haris Alexiou katıldı az sonra.
       Onlar büyürken sahne küçüldükçe küçüldü.
       Koca Ege Denizi'nin suyu çekildi yavaş yavaş.

       Gazetelerde okumuşsunuzdur.
       Meymenetsizin biri internet aracılığı ile dünyaca ünlü top modellerin yumurtalarını satıyormuş.
       Böylece çocuklarınız ünlü top modellere benzeyecekmiş.
       Yok ya...
       Bi kere her çocuğun babasına benzeme ihtimali de var.
       Yani Kamer Genç'in şeyleriyle Cindy Crawford'un yumurtasını birleştirseniz doğacak çocuğun Cindy'e benzeyeceğini kim garanti edebilir ki?