Ahmet Necdet Sezer’in tasarruf genelgesi

31 Mayıs 2000


       Sevgili Köşk personeli... Har vurup harman savurma dönemi geçmiş, tas vurup tasarruf yapma dönemi başlamıştır.
       Aşağıda Köşk çalışanları için yazılmış tasarruf genelgesi vardır.
       Buna harfiyen uymanızı rica ederim.
       Not: Kağıdın arkasındaki terör raporu sizi ilgilendirmez. Tasarruf olsun diye bana gönderilen kağıtların boş olan arka yüzüne basıldı bu genelge...
       * * *
       Kırmızı ışıklarda durulacak fakat durma sırasında benzin harcanmaması için arabanın kontağı kapatılacak. Arabanın içindeki personel (ben de dahil) dışarı çıkacak böylece arabanın koltuklarının yıpranmaması sağlanacak. Dışarıda ayakta durma işlemi sırasında isteyen eskimesin diye ayakkabısını da çıkarabilir.

Yazının Devamı

Basındaki MİT ajanları

3 Mayıs 2000


      Yalçın Doğan
       Bana istediğim kadar zam yapmadığı ve beni sürekli Çeçenistan’a gönderip yokluğumda üç kelimelik Yıldırım Akbulut İngilizcesi’yle Naomi Hanım’a asıldığı için yazdığımı sanmayın ama Yalçın Doğan’ın kesinlikle MİT ajanı olduğunu sanıyorum.
       Ne zaman odasına girsem konuşmasına “Bir iki ses kontrol. Püfl püfl" diye başlamasından şüpheleniyordum zaten ama geçen gün odasına çağırıp “Hayrola ne yedin de ishal oldun" deyince neyle karşı karşıya kaldığımı daha iyi anladım.
       Maaşıma dolgun bir zaman yapana kadar sayın amirim Yalçın Doğan Bey’in MİT ajanı olduğu yolundaki iddiamı sürdürmek niyetindeyim.

      Hıncal Uluç

Yazının Devamı

Halkım törelere uygun eğleniyor

1 Mayıs 2000


       Mümtaz şahsiyetlerimizin "yumuşakların" revaçta olduğu mekanlarda ceket yakma eylemi cuma hutbesinde bile eleştiriledursun peçete saçma eylemi full color devam ediyor.
       Kızların masalarda ter - i revan içinde oynadığı, "memleketim" ve "çıktık açık alınla" şarkılarında kurt başlı ellerin havaya kaldırıldığı, kötü sesli ama ille de eşcinsel şarkıcıların sahnede arzı endam eylediği ve başlarında mutlaka "li"li bir isim bulunan meyhanelerimizin (zilli meyhane, killi meyhane, azimli meyhane gibi) en muteber eğlencesi bu...
       Piyasada adedi 100 bin liraya satılan peçete destesini bir milyon Türk lirasına alarak şarkıcının tepesinden aşağıya dökerek kağıt ve ağaç israfı; yakmak...
       Ben bir tuvalet kağıdı rulosunun tek yaprağı ile üç hacet idare ederken, insanların sonuçta ağaçtan yapılma bir nesneyi terli ve kötü şarkı söyleyen eşcinsellerin başından aşağıya yere boca etmesi elbette hoşuma gitmiyor.
       (Yazarın notu: Yazar cinsel kimliklerini o şekilde ifade eden eşcinsellere karşı bir tavır

Yazının Devamı

O çocuk Emrah’ın değil... Benim hiç değil...

29 Nisan 2000


       Kamuoyunu son günlerde cumhurbaşkanlığı seçimi ve evli bir çiftin şantajcı bir jigolo ile yaşadıkları maceralardan daha çok meşgul eden dava nihayet sonuçlandı.
       Bilirkişi yüzde 99.9 babası dese de,
       Emrah "ben o zamanlar küçük, hatta küçücük bir Emrah'tım hatırlamıyorum" diye kıvırsa da, Reha abim, "eğer çocuğu evlatlığa kabul etmezsen ben seni evlatlıktan reddediyorum" diye aba altından sopa gösterse de,
       Mahkeme kararı Emrah'ın aleyhine çıkmış olsa da o çocuk Emrah'ın değiiiiiil...
       Benim hiç değil...
       Bütün raporlar çocuğun yüzde 99.9 Emrah'a ait olduğunu söyleseler de benim görevim yüzde 0.01'lik bölümü araştırmak...

Yazının Devamı

23 Nisanlarda ben hep seyirci oldum...

26 Nisan 2000


       Büyük bilgisayar firmalarından birinin müdürü, firmasının bilgisayar fuarındaki standını ziyarete gitmiş.
       Bu arada müdürü, fuardaki bilgisayar satıcılarından biri sanan genç bir adam standa yaklaşarak "beyefendi" demiş. "Beş yaşında bir çocuğum var. Ona bir bilgisayar almak istiyorum. Pentium mu, yoksa AMD işlemci mi tavsiye edersiniz. Çocuğuma kaç hızlı modemi olan bir bilgisayar alayım?"
       Bilgisayar firmasının müdürü bir süre susmuş. Sonra adamın sırtını sıvazlayarak "Beyefendi zaten çocuğunuzun bundan sonraki hayatı bilgisayar başında geçecek. Siz en iyisi gidip çocuğunuza bir bisiklet alın oynasın. Çocukluğunu yaşasın" demiş...
       ***
       İşte bu duygularla televizyondan 23 Nisan törenlerini seyrediyorum.
       Çocuk olmayan çocukların törenlerini...

Yazının Devamı

Ben kalender meşrebim güzel çirkin aramam

24 Nisan 2000


       Bu aralar herkes kafasındaki cumhurbaşkanını açıklıyor. Recai Kutan viski içip Boğaz'daki gemileri seyretmesin derken (Ne mahsuru varsa), ordu mazisi temiz olsun istiyor. Bahçeli, Çankaya'ya kurt bir politikacı yakışır derken, Mesut Yılmaz'ın tercihi ise gözlüklü yavaş konuşan biri...
       Ama tuhafıma giden İsmail Cem meselesi.
       Kime "İsmail Cem olsa keşke" dediysem aynı yanıtı aldım.
       "Bırak yahu adamın daha çok işi var."
       Ne yani cumhurbaşkanlığı işi olmayan insanların makamı mı?
       Anlamadım yani...

Yazının Devamı

Bunu yazan Saddam Hüseyin, okuyana ve beğenmeyene küseyim

22 Nisan 2000


Basında ilk kez Saddam Hüseyin'in yazdığı aşk romanı....
       Biliyorsunuz Saddam Hüseyin aşk romanı yazmaya başlamış.
       Bunu öğrenir öğrenmez daktilo kılığına girerek Saddam Hüseyin'in sarayına sızdım ve yazdığı aşk romanını dünya basınından önce ele geçirdim. İşte romandan sahneler.
       ***
       Bağdat'a füze yağıyordu.
       Monika, Cihat'ın eline yapıştı... (Monika bildiğimiz Monika, Cihat ise Saddam'ın romandaki sahte adı) "Ya Cihat hadi artık tüyelim. Saksafoncu Amerikan emperyalizminin 20 megatonluk bombalarıyla bile bize ulaşamadığı sığınağa gidelim."

Yazının Devamı

Yıkılmadım ayaktayım

21 Nisan 2000


Gani Müjde Leeds'ten İngilizce olarak bildiriyor
       İngiliz televizyonlarında bir kola reklamı oynuyor...
       Yol inşaatında çalışan işçilerden biri elindeki kola kutusunu buruşturup yere attıktan sonra bir tekme patlatıyor kutuya.
       Kutu biraz ileride çalışan başka birinin ayağına geliyor. O bir tane patlatıyor kutuya. Diğeri voleyi atıyor derken ana yolu kesiyor işçiler.
       İşaret kukalarından da birer kale yapıp çift kale maça başlıyorlar.
       Ve nihayet gol geliyor.

Yazının Devamı