Gani Müjde

       Mustafa Denizli'ye sen diye hitap etmemi mazur görün lütfen...
       Mustafa en iyi arkadaşlarımdan biridir. Yıllar önce bir tuvalet kapısında karşılaşmış ayaküstü epey bir muhabbet etmiştik.
       Ondan sonra konuşma fırsatımız olmadı ama Mıstık hep burnunun dikine giden işler yaptı.
       Şimdiki gibi...
       ***
       Öncelikle şunu söyleyeyim, böyle milli takım olmaz.

       Bol bol internete takılın ve aganigi naganigi sitelerini ziyaret edin... Babanız sizi yakalarsa da, dünyanın bilgisayar imparatoru ve en zengin adamı Bill Gates'i örnek verin. O da böyle başlamıştı deyin...
       Havuz görünce o havuzun saatte üç metreküp su boşaltan bir muslukla kaç saatte dolacağını hesaplamayın. Havuza girip yazın tadını çıkartın.
       Güneş yanıklarına karşı en iyi ilaç yoğurt değildir. Bunu yıllar önce İtalyan Mario Danone uydurmuş, hemen ardından da dünyanın en büyük yoğurt zincirini kurmuştur.
       Güneş'in altında çok kalmayın. Güneş gözlükleri sizi güneşin zararlı etkilerinden kurtaramaz. Eğer kurtarsaydı Uygur kardeşleri kurtarırdı...
       Aileniz diskoya gitmenize izin verebilir ama içleri rahat olmadığı için mutlaka peşinizden gelirler. Bu tür yazlık diskolarda bir sürü takma sakallı ve takma peruklu insanların dolaşması bu yüzdendir.
       Bol bol futbol oynayın. Aranızda Milli Takım'ı ve Fenerbahçe'yi yenebilecek güçte takımlar

       Ben aktörüm" diye haykırmadı mı mahkemede, işte o saat jeton düştü bende...
       Ağca nasıl olsa iki yıla kalmaz ya afla ya da firarla serbest kalır.
       Oldu olacak bu yeteneğini değerlendirmek istedim.
       Ağca için yazılacak çok film var bende...
       * * *
      Ruhsar

GANİ MÜJDE / Peynir GEMİSİ
       Her şey sevgili Meryem anamızın başının altından çıktı sevgili okurlarım.
       İnsan Fatima köyünden iki çobana görünüp Papa'nın suikaste uğrayacağını sır olarak verir de Abdi Bey'i, Uğur Mumcu'yu, Çetin Emeç'i unutur mu?
       Keşke onların katillerini de söyleseydiniz be sayın Meryem ana...
       Bak, ana dedik bağrımıza bastık. Annem şimdi başka bir kadına "ana" dediğimi duysa beni evlatlıktan reddeder.
       Ama küstüm size işte... Üstelik verdiğin sır bize değil, katillere yaradı...

       Levent Kırca ve Oya Başar boşandılar diye boşanıyorum sanmayın.
       Biz onları seviyoruz, onlar da birbirlerini. İleride barışırlar elbet...
       Benim derdim başka...
       Naomi hanımı boşamaya karar verdim.
       Belki burası Naomi hanımı ilgilendirmez ama ben lastikten mamul tokyo dediğimiz ayakkabılarla yazı geçirmiş kuşaklardanım. Ayağın terleyince tokyonun içinden fırt, fırt diye kaymasını Nike ile büyüyen yeni kuşaklara anlatmak zordur.
       Sonuç olarak ben karne dönemini görmedim ama karne ile ekmek alan bir anne ve baba tarafından büyütüldüm.

       Bu kriz borsa çevrelerinden çok beni ilgilendiriyor sevgili Milliyet okurları...
       Bugüne dek her değişen hükümete espri yaptım.
       Kısacık yazı hayatım boyunca yüzlerce hükümet değişti...
       Yeni bir hükümetle ilgili olarak yapabileceğim espri yok artık...
       N'oolur ülkemin değil ama benim yazı istikrarım için bozmayın şu hükümeti. Teşekkür ederim...
       * * *

       Geçen gün televizyonda izlediğim bir sahne son yılların en absürd filmini izliyormuş duygusunu uyandırdı bende.
       Hülya Avşar'ın kapısını iki polis çalıyor ve kapıyı açan Avşar'a ceza yazmak istiyor.
       "Hülya Hanım, biz trafik polisiyiz... Size ceza yazmaya geldik."
       Hülya cin tabii...
       "Evimde otururken kırmızı ışıkta mı geçtim acaba" diye sıkıştırıyor polisleri.
       Sonradan durum anlaşılıyor.

       Sevgili halkım boşuna çalışıp kendinizi yormayın.
       Anladığım kadarı ile bu ülkede hırsızlık yapmak serbest.
       Hatta bu ülkede sadece hırsızlık değil adam dövmek de serbest...
       Boşuna yazmıyorum bu satırları...
       Haberi okudum kan beynime sıçradı...
       Levent Kırca'nın hırsızı yine hırsızlık yaparken yakalanmış...