CHP’nin asıl problemi, kronik muhalefet olması ve asla iktidar ümidi vermemesidir.
Partinin sürekli muhalefette kalması ve parti yönetiminin bu hali kanıksayıp kabullenmesi anlaşılır gibi değildir. Ve bu hal gerçek CHP’lileri çileden çıkarmaktadır.
Türkiye’mizin de en büyük şanssızlığı, ülkemizde gerçek bir sol partinin bulunmayışı ve CHP gibi halktan kopuk sözde seçkinci bir partinin solcu olarak piyasaya çıkmasıdır.
Zavallı solcular seneler senesi CHP’nin sözde solculuğuyla boşuna avundular.
CHP’nin bu denli jakoben ve kendi içinde hizipçi anlayışına, ömrünü bu partiye veren Bülent Ecevit bile yaranamamış ve partisinden ayrılarak ayrı bir siyasi parti kurmuştur.
İsminde halk kelimesinin yer alması bir siyasi partiyi halkçı göstermez. Halkçı olabilmek için halkı tanımak, halkın değerlerini paylaşmak ve halkla bütünleşmek gerekir.
Solculuğun ve halkçılığın olmazsa olmazı, halka, halkın değerlerine saygılı olmaktır.
Gençler hatırlamaz ama yaşlılar çok iyi bilir; eskiden CHP’ye memur partisi denirdi. Yani devletten geçinen bürokratların partisi. Bunlar halka tepeden bakar, halkı insan yerine koymaz, halkın üç kuruşluk işini görmek için on kuruşluk canını alır, halkı kapısında süründürmekten zevk alır, bunun için de bugün git yarın gel demeyi diline pelesenk ederler.
Daha eskilerde ise, şekerin kıtlığında memura kilosu on kuruşa verilen şeker, halka kilosu beş liradan dayatılmıştır. Oysaki kendisine beş liraya dayatılan o halk, delikli kuruşa, meteliğe kursun sıkıyordu.
Yine kendine dayatılan 5 lira yol vergisini ödeyeme-diğinden, bu halk, aylarca taş ocaklarında çalışmaya mecbur ve mahkûm edilmiştir.
Yine eskiler çok iyi bileceklerdir; CHP, milli bayramlarımızı halktan kopuk olarak, balolarda kutlardı. Redingotlu, papyonlu, fötr şapkalı bu kişileri, kasketli, başı açık, serpuşlu, vb. geniş halk kesimi tiyatro seyreder gibi uzaktan, hayret ve ibretle izlerdi.
Daha sonra anladılar ki bu tip baloları, müstevlilerin (işgal güçlerinin) genel valileri halka rağmen ve halka gözdağı vermek için yapıyor ve halkta aksi tesir yapıyor, bundan vaz geçtiler!
Solcu ezilenden, garip gurabadan, fakir fukaradan yana olur; onların hakkını hukukunu savunur. Bizde ise, daha çok tuzu kurular ve halktan, halkın değerlerinden ayrı yaşayanlar solcu geçiniyor.
Halkın nabzını kısmen de olsa ancak Bülent Ecevit tutabilmiş ve ilk defe işçinin, varoşlardaki garip gurabanın oyunu alabilmişti.
Şimdi iş tam tersine döndü; varoşlardan AK Parti oy alırken, Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy, şişli gibi tuzu kuru semtlerden CHP oy alıyor.
Mahut semtlerden alınan bu oylar sosyolojik izaha muhtaçtır.
CHP şunu çok iyi bilmelidir ki iktidara giden yol bir avuç azınlığın cebinden (zenginlik) değil, geniş halk yığınlarının kalbinden geçmektedir.
İşte asıl bu kalbe giden yol yordam bulunmalıdır.
Aksi halde, daha çok kendi aranızda yarışır, kongre üzerine kongreler yapar ve lider değiştirirsiniz ama!..