Bahçeli’nin önceliği

15 Ocak 2018

Sayın Bahçeli liderliğin-deki MHP, Mecliste grubu bulunan en küçük parti olmasına rağmen, ülkemizin iç siyasetini, daha doğrusu iç siyasetteki istikrarı belirlemede ana unsur olmayı sürdürüyor.

Bu durum, Sayın Bahçeli’nin karizmatik liderliğinin yanında, siyasetteki engin birikiminden de kaynaklanıyor.

Siyasi kişilerin şahsi, partisel ve ülkesel taleplerinin olması doğaldır. Siyasetteki insanlar için doğal olmayan şey, bunları öncelemedeki sıralamadır. Mesela kişi, şahsi emellerini partisinin ve hatta ülkesinin çıkarlarının önünde tutuyorsa, ondan devlet adamı olmaz.

Sayın Bahçeli ise, ülkesinin taleplerini, şahsının ve partisinin talepleri önünde değerlendiren ve bu uğurda siyaset yapan ender bir şahsiyettir.

Cumhuriyetin kuruluşu (1923), çok partili hayata (demokrasi) geçiş (1950) ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (2019) şeklinde üç evrede açıklanan devlet yönetim biçimimiz; uzun bir tecrübenin sonucudur.

Siyasetin içinden ve dışından bir kısım insanımız, bu durumu boşuna tartışıyor. Anayasal değişiklikle ve halkın referandumu ile kesinleşen bu olguyu tartışmanın manası yoktur. Bundan böyle bu sistemde ne yapılabilirlik ve nasıl yapılacağı önemlidir.

Sayın Bahçeli Yenikapı ruhu

Yazının Devamı

Mektubun yankısı

12 Ocak 2018

Pazartesi günkü yazımla Sayın Cumhur-başkanımıza yazdığımız mektuba ilgi büyük oldu. Her kesimden vatandaşlarımızın hissiyatına tercüman olduğumuz için çokça tebrik ve teşekkür mesajları aldık.

Vatandaşlarımızın taleplerini birkaç cümleyle özetleyecek olursak: İstanbul ilçelerinde yaşamaya çalışan insanlarımızın sokağa çıktıklarında ‘nefes almakta zorlandıklarını ve göğü perdeleyen binaların dibinde boğulacak gibi olduklarını, aç gözlü ve doyumsuz müteahhit ve belediye başkan ve imar yetkililerinin İstanbul’u bitirdiklerini ve artık bu şehrin yaşanılır olmaktan çıktığını, tek umutlarının ise, Sayın Erdoğan gibi karizmatik bir liderin alacağı radikal kararlar ve bunların tavizsiz uygulanması’ olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca akademisyen bir ağabeyimiz telefonla arayarak, Kurtuluş Savaşı yıllarında (1922) İstanbul’un tahrip olmaması için, ‘İstanbul Yasası’ teklifinin TBMM’ye sunulmuş olduğunu ifade etti.

Osmanlı’nın gününden beri bir disiplin altında idare edilen dünya incisi bu şehir, maalesef günümüzde çığırından çıkarılmış, sorumsuz ve bencil şehir eşkıyası tarafından talan edilmiştir.

Atalarımızdan emanet aldığımız bu mübarek beldeyi, kirleterek ve yaşanamaz kılarak torunlarımıza

Yazının Devamı

Asıl mesele!

10 Ocak 2018

Elli beş yıldır kapısında bekletildiğimiz AB, kendi içinde çatırdıyor. AB’nin olmazsa olmazı İngiltere’nin yaklaşımını görünce, Türkiye’nin yılar yılı boşuna kürek çektiğini görüyoruz.
Sayın Erdoğan’ın Fransa seyahatinde baklayı ağızlarından çıkardılar ve Türkiye’mizin tam üyeliği yerine “...bu sürecin yeniden yorumlanmasından!” dem vurdular.
Vaktiyle adı Ortak Pazar iken; Avrupa ile birlikteliğe karşı çıkanların bir sloganları vardı: “Onlar ortak, biz pazar!”
Bu söz hangi niyetle söylenirse söylensin, doğru bir tespittir. Zira Hıristiyan Avrupa âlemi, Müslüman olan biz Türkleri dost ve müttefik görmedi; görmez de. Nitekim NATO’daki kâğıt üzerindeki birlik ve müttefikliğimizin serencamı ortada!
Onların başı sıkışınca derhal yardıma koşmamıza rağmen, 40 yıldır boğuştuğumuz terörle mücadelemizde yanımızda olmak şöyle dursun, mahut örgütlerin yanlarında yer alıyorlar.
Türkiye’nin resmi görevlileri Avrupa ülkelerinde konuşturulmazken, terör örgütü militanlarının cirit atmasına göz yumuyorlar.
Daha açık ifadesiyle söyleyelim: Batı, Türkiye ile eşit ortaklık istemiyor. Onların oluşturmak istedikleri birlikteliğin şartlarında onlar emredecek, biz baş üstüne diyeceğiz! Huzurlarında

Yazının Devamı

Açık mektup!

8 Ocak 2018

Sayın Cumhurbaş-kanım!
Bu mektubu, dost acı söyler kabilinden yazıyorum. Her lider gibi sizin de, onca kalabalıklar arasında ne denli yalnız olduğunuzu biliyorum!
Türkiye’miz bugünlerde İkinci Kurtuluş Savaşı’nı veriyor. Başta dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler olmak üzere tüm düşmanlarımız tarafından içeriden ve dışarıdan kuşatılmış durumdayız.
Devlet ve millet hayatımızda üst üste çok çetin badireler atlatıyoruz ve bunların her birisinin toplumumuzda da derin izleri ve yansımaları oluyor.
Devleti idare eden sizler; her ne kadar gerçekleri haykırıyor ve yapılması gerekenleri işaret ediyorsanız da, bunlar, maalesef bürokraside gereği gibi yankılanmıyor. Duymazlıktan geliniyor veya çarpıtılarak; kurunun arasında yaş da yakılıyor!
Her toplum gibi bizimde refahımız orta direktedir. Sınırlarımızdaki savaşlar ve içerideki onca darbe girişimlerinden sonra, esnaf ve işverenimiz çok büyük sıkıntılar içine girmiştir.
Bu denli sıkıntılı dönemlerde, devlete ait borçların yapılandırması sadra şifa olmuyor; kişiler mutad borçlarını ödeyemezken, ayrıca yapılandırılan eski borçları ile karşı karşıya bırakılıyor!

Yazının Devamı

Zor süreç

5 Ocak 2018

Numan Kurtulmuş Hoca’yla kültür ve turizm hakkında sohbet ederken, ister istemez eskilere daldık.

1946’da başlattığımız demokrasi hayatımızı üç hatta dört evrede değerlendirebiliriz. Sürünme, emekleme, adım atma ve yürüme şeklinde özetleyebileceğimiz maceramıza, koşmayı ekleyemezsek yarım kalırız. Bunu biz değil, demokrasiyle aramızdaki mesafe söylüyor!

Bir kısım aklıevveller, demokrasilerde seçim her şey demek değildir diyerek seçilmişleri hizaya getirmek istiyorlar. Doğru olan bu yaklaşımın bizdeki karşılığı nedir?

Bizde daha düne kadar, seçilmişler atanmışların vesayetinde idi. Şu halde seçimin ne menem şey olup olmadığına bakabilmek için, öncelikle onun bir şey olup olmadığına bakmak lazım!

Topyekûn siyaseti ‘dar alanda paslaşmaya’ mahkûm edip, onu bile on yıllık aralarla kesintiye uğratırsanız.

Başbakan asıp, idam ipini gelecek başbakanlarının gözünün içine sürekli sokarsanız.

Siyaseti ve siyasetçiyi ve hatta onu seçen halkı, sürekli aşağılayarak karalarsanız.

Demokrasi adına, daha çok alçak sürünmeye devam eder, ‘hiç’i hep, ‘hep’i hiç diye tartışıp durursunuz!

Yazının Devamı

Kültürel savaş!

3 Ocak 2018

Sevgili kardeşim Osman Ataman’la birlikte yönetiminde bulunduğumuz Bab-ı Ali Toplantıları’nın geçen haftaki konuğu Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş idi.
Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sudan-Çad ve Tunus ülkelerini kapsayan Afrika ziyaretlerinin akabinde ayağının tozuyla toplantımıza geldi. Kültür ve turizmde çiçeği burnunda (5-6 aylık) bir bakan olmasına karşın, Kurtulmuş Hoca’daki birikim ve doluluk; mahut bakanlıkta hasreti çekilen kişi özelliğini her bakımdan aksettirdi.
Asil olmayan Napolyon’un, “O halde asalet, benden başlasın!” demesi gibi, milletler için kültürü, bugünden başlatamazsınız. Milletçe dününüz varsa, yarınlarınız olabilir. Tarih süzgecinden imbiklenmiş bir kültür hamuleniz (yük-yarınlara taşınan) yoksa milletçe geleceğiniz karanlık demektir.
Sayın Bakan’ın çok verimli geçen sohbetinden, üstünü çizdiğim hususlar şunlardır: “...Milli kültürel bağımsızlığımız çok önemlidir. Tanzimat’tan beri iki zihniyetin savaşına tanık olmaktayız. Kökçülerle taklitçiler... Dünyamızdaki baskın kültürlerin yürüttükleri kıyasıya savaşta, milli kültürler törpülenmekte, yozlaştırılarak yokluğa doğru hızla sürüklenmektedir!
...Zaman saman milli benliğimize

Yazının Devamı

Yeni yıla girerken

1 Ocak 2018

Öncelikle sevgili okuyucularımın yeni yılını kutluyor, sağlık ve esenlikle nice mutlu yıllar diliyorum.
Dünyanın sonu yaklaştıkça her yeni gün, geçen günü aratıyor. Her şey gibi zamanın da bereketi kalmadı.
Yıllar birbiri ardınca su gibi akıp gidiyor. Geçmişin toplamına baktığımızda ki o, kaç yıl olursa olsun- tek kelime bir hayalden ibaret olduğunu fark ediyoruz.
Şu halde; hayat hayaldir ve insanoğlu tamamen hayalin peşinde koşup ömür tüketmektedir.
Akıllı insan dünyalar arası muhasebeyi yapıp ona göre adım atar!
Dünyanın en önemli özelliği, gerçek hayata götüren bir köprü konumunda olması ve bir sınav yeri olmasıdır. Zira en mükemmel şekilde yaratılan insan, başıboş bırakılmamıştır!
İyi ile kötünün mücadelesi, insanlığın başlangıcından beri sürüp gitmektedir. Bir farkla ki, dünyanın sonu yaklaştıkça, kötülükler daha çok artacak ve daha çok kötülerin borusu ötecektir!

Yazının Devamı

Siyasi manzara -2-

29 Aralık 2017

İktidar alternatifi ana muhalefet partisi olan CHP’nin muhalefet anlayışına bakın: “...dünyanın en doğru işini bile yapsa, bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok.”

En doğru işlere bakış açısı bu olduğuna göre, bu zihniyetin, hakkı teslim etmek, doğruyu tasdik ve takdir etmek gibi insani erdemlere sahip olduğunu kim söyleyebilir? Bunu da milletin gözünün içine baka baka söylüyorlar. Doğrunun, güzelin, iyinin yanında olmazsan, halktan nasıl ve ne diyerek oy isteyeceksin?

Adı halk partisi ama halka tepeden bakan, Jakoben bir anlayışın ürünü bu söylem. Solcu geçiniyor ama solculuk kapılarından bile geçmiyor; iktidar partisinin bunca sosyal amaçlı icraatlarını bile eleştirerek, neye hizmet ettikleri anlaşılmıyor.

İktidar partisini FETÖ’nün destekçisi olmakla eleştirip yerden yere vuruyorlardı; AK Parti hatasını anlayıp döndü ve FETÖ ile mücadeleye girişti; mahut kesim bu kez FETÖ ile aynı davulu çalmaya başladı.

FETÖ, AK Parti’nin karşısında diye, onun söylemlerini dillendiriyorlar; böylece siyaset ve üstelik ana muhalefetin siyasetini yaptığını zannediyorlar.

Siyasi liderler ve onların kadroları FETÖ’nün uluslararası bir hıyanet şebekesi olduğunu ve bu şebekenin tüm ortaklarıyla

Yazının Devamı