Türkiye ekseni

18 Nisan 2018

Milletlerin hayatları da tıpkı insanların hayatları gibi inişli çıkışlıdır.

Milletimizin son iki yüz yıllık serencamı, sırtlanların saldırıları karşısında, iniş ve çıkışların en keskinlerine sahne olmuş, başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

Tarihçi İlber Ortaylı’nın ifadesiyle, ‘Osmanlı en uzun asrını’ yıkılışla noktalamış; kendisine kefen biçenlerin gözünde tarih sahnesinden silinmişti.

Neticede üç kıta yedi iklimde hüküm süren cihan devletimizi kaybettik. Anadolu yaylasına sıkışan milletimizin M. Kemal Atatürk öncülüğünde diriliş için sergilediği azim ve kararlılık, onu, külleri üzerinden yeşertip yeni devletine kavuşturdu.

Geçen yüz yıl boyunca, dost düşman hemen herkes yeni devletimizin de ensesinde boza pişirdi. Dertleri, eskisiyle ve yenisiyle devletimizi vesayet altında tutup, kendi eksenleri etrafında ‘uydu’ kılmaktı.

Sovyet tehdidiyle NATO’ya girmek istememiz, bölüşümde paylarına düştüğümüz müttefiklerimize(!) gökte aradıklarını yerde buldurdu. Önce NATO’yla, sonra FETÖ ile devlet ve millet hayatımızın kılcallarına değin nüfuz ettiler.

En ufak bir yerli ve milli hamleye kalkışımız, mahut güçlerin içimizdeki iş birlikçileriyle el ele vererek darbe yapmış ve gelip

Yazının Devamı

Tavşana kaç tazıya tut!

16 Nisan 2018

Orta-Doğu İslam coğrafya-sında sinsi ve kirli bir mezhep savaşı yürütülüyor.

Dün, Obama, bilerek ve isteyerek İran’ın önünü açtı ve Şii yayılmacılığına Körfez ülkeleri boyunca göz yumdu. Bu cümleden olarak; Irak’ın Sunni yönetimini sona erdirdi ve burasını da Şiilere teslim etti.

ABD’nin gözetiminde ve kontrolünde yapılan bu yayılmacılık, belirlenen noktaya erişince düğmeye basıldı; bu kez Sunnilerle iş birliği yapılarak, İran hedef tahtasına konuldu.

İpin ucu p..tun elinde olduğundan; ABD, her iki kesime karşı giriştiği operasyonlarda makul bahaneler buldu. Bu bahaneler üzerinden algı oluşturarak, hemen tüm dünyayı yanına çekmesini bildi.

Nitekim Irak’a saldırmadan önce de bahanesi, Irak’ın elindeki kimyasal silahlardı (!); şimdi de aynı gerekçelerle Suriye’ de, nokta atışlarıyla kimyasal üretim tesislerini imha ettiğini söylüyor.

ABD ve yandaşı İngiltere ile Fransa bu hava harekatıyla Esed’e demek istiyorlar ki; konvansiyonel silahlarla istediğin kadar sivil insanı (çoluk-çocuk, kadın yaşlı demeden) öldürebilirsin ama kimyasal silahlarla asla!

Diğer bir ifadeyle kendilerinin öldürme şekillerine ortak arıyorlar!

Esed yönetimindeki Suriye ise, devlet terörü işlemekte İsrail’le yarış halin

Yazının Devamı

Miraç

13 Nisan 2018

Sevgili okuyucu-larımın Miraç Kandili’ni kutluyor, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Miraç merdiven, yükselmek, sınırsız yükselmek; sevgili Peygamberimizin (aleyhisselam) zamandan ve mekândan sıyrılarak Cenab-ı Hakk’a ulaşmasının adıdır.

Bu kutlu yolculuk, Kuran’ın ifadesiyle, ‘İsra-gece yürüyüşü’ şeklinde cereyan etmiştir: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed aleyhisselamı) Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra suresi, 1. ayet meali)

Tıpkı bugünkü gibi, o gün de birçoklarının aklına bu olay yatmamıştı. Müşrikler, bir anda bütün âlemleri kuşatan bu yolculuk için ‘deli saçması’ yaygarasını basıp, Peygamberimize ‘mecnun’ dediler.

Kendi yakınlarından da Peygamberimizi ikaz edenler oldu: “İnsanlar sana daha yeni yeni inanıyorlar. Onlara böyle bir şey anlatırsan, korkarım onlar da sana inanmazlar! Biraz beklesen, daha sonra açıklasan olmaz mı?” dediler.

“Hayır!” buyurdu; “Davamı çürük inançlar üzerine bina edemem. İnancı tam olanlarla yola çıkacağım; inanmayanlar, inanmayacaklar şimdiden gölge etmesinler” dedi.

Müşr

Yazının Devamı

Eksen mi vardı?

11 Nisan 2018

Türkiye’nin İran ve Rusya ile yakınlaşma-sından dolayı, dış politikasında ‘eksen kayması’ndan söz ediliyor. Buna da Suriye konusunda ortaklaşa başlattıkları Astana süreci ve Türkiye’nin Rusya ile yapmış olduğu ticari anlaşmalar (Akkuyu Nükleer Santrali, S-400 füze sistemi) gerekçe gösteriliyor.

Sayın Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, katıldığı Davos toplantısındaki “One minute” çıkışında da aynı kaygılar dile getirilmiş ve Türkiye’nin yalnızlığa itileceği vurgulanmıştı.

Dün bu sözlerin bir mantığı olabilirdi ama bugün böyle bir şey söz konusu değildir.

Zira Türkiye düne kadar Batı’ya endeksli, adeta ‘uydu’ konumunda bir ülkeydi. Zamanın başbakanları ABD’den gelecek telefonlara göre hareket eder ve Türkiye’den edilecek telefonların ABD’de uzun uzun çalması ve açılmamasından endişeyle yürekleri hoplardı.

Bunu da utanmadan, Türk halkının gözlerine bakarak dillendirirlerdi.

Şimdilik bu kadar açıklamakla yetineceğimiz mahut Türkiye’nin ekseninin olduğunu kim iddia edebilirdi? İradesi kendi elinde olmayan bir ülkenin ekseni olsa ne, olmasa ne?

Türkiye’de ocak kızışıp, iş başa düşünce, eksenin ne idüğüyle birlikte, dost da düşman da görüldü.

Bize dost ve müttefik gözükenlerin düşmanlıklarını dü

Yazının Devamı

Yazık!

9 Nisan 2018

Bir kısım sanatçının Cumhurbaş-kanı’nın refakatinde Suriye sınırına gidip savaşmakta olan Mehmetçiğe moral vermesi, polemik konusu olmaya devam ediyor.

Gerilimi her zamanki gibi ana muhalefet lideri Sayın Kılıçdaroğlu başlattı ve bu denli bir eylem karşısında sanatçıları, hiç kimsenin hak etmediği ve etmeyeceği ‘rezil’ ve ‘güruh’ gibi aşağılık sıfatlarla yaftaladı.

Eskiler ne güzel ifade etmişler: ‘Uslubu beyan ayniyle insan’; yani bir insanın karakteri, kişiliği, değeri konuşmasına yansır. Kişinin ne menem bir şahsiyet olduğu ifade tarzında, uslubunda görülür.

Bununla birlikte; ‘Kem söz sahibine aittir’ deyip yetinebilir miyiz? Sözün sahibi sıradan biri ise, belki ama böyle olmayıp, kalabalıkların önüne düşmüş ve onlara yön veren konumdakiler içinse, asla!

Önder kişilik, iyi örnek olmak zorundadır. Zira toplumlar önderlerini örnek alırlar. Bundan dolayıdır ki, lider kişilerin davranışları, şahsi olmaktan ziyade temsil ettikleri grubu da bağlar. Çünkü şahısları adına değil, grupları adına konuşurlar.

Siyasi rekabetin belli bir seviyede icrası, siyaset ortamı ile birlikte toplumu da rahatlatır. Zira insanlar üstün kişiliklere meftundur. Seviyesiz çekişme ve bel altı vuruşlar, siyaset

Yazının Devamı

FETÖ’nün ayakları!

6 Nisan 2018

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun “FETÖ’nün siyasi ayağının başı Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmekte olan Recep Tayyip Erdoğan’dır” şeklindeki sözü, FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarına tek kelimeyle tüy dikti!

Bu söz, 17-25 Aralık darbe teşebbüslerinin öncesini kapsıyorsa, o takdirde maksadını aşmış olur. Zira Sayın Erdoğan’ın, bu yapıyla ‘cemaat’ diye adlandırıldığında bile organik bir bağı yoktu; herkes gibi o da ‘iyi niyetli’ olmuştu.

Aldatılmışlık veya kandırılmışlık noktasında ise, evet doğrudur; dünyanın bu en gizli örgütünün aldatmadığı ve kandırmadığı insan yok gibidir. 50-60 yıllık geçmişe baktığımızda, Türkiye’de kandırılmadık asker, sivil bürokrat, iş adamı, siyasetçi, parti lideri yoktur.
(Erbakan hariç)

Bunu da Sayın Erdoğan gizlemiyor; “Aldatıldık, Allah ve millet bizi affetsin” diyor.

Yok eğer, 17-25 Aralık’tan sonrası kastediliyorsa, bu takdirde de Sayın Erdoğan’ın düşman ilan edilip yalnızlığa itildiği ve Sayın Erdoğan’ın bu yapıyla tek başına bu mücadeleye giriştiği apaçık ortadadır.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun da böyle bir iddiada bulunup, kendisini kargalara bile güldüreceğini zannetmiyoruz!

FETÖ PDY ortaya çıktıktan sonra, iş esas çığırından çıkıyor. Vaktiyle sö

Yazının Devamı

Fitnetullah!

4 Nisan 2018

Bir kısım yazar arkadaşlarımız, malum şahsa ‘Fethullah’ dememek için Fetullah diye yazıp çiziyor. Bir kısmı da F.G. şeklinde yazıp, o mübarek ismi lekelemek istemiyor.

Bela, imtihan, bozgunculuk, bölücülük, insanları isyana kışkırtmak gibi anlamlara gelen fitne, haksız yere insan öldürmekten çok daha kötü ve çok daha büyük günahtır.

Fitne, bireysel günahların yansımasından öte, toplumu ve hatta toplumları kaosa, kargaşaya sürükleyeceğinden, insanoğlunun başına gelebilecek en büyük bela olarak görülmüştür.

FETÖ’nün dehşetengiz serencamına bakın ki din temelli gözükmesine ve dinsel örgütlenmesine rağmen, din, onların kötü emelleri için yalnızca bir araçtan ibarettir.

Nitekim dikkatle incelendiğinde, asıl işlerinin dinleri bozmak (tahrif), her bir dinden bir şeyler alıp karıştırarak, ortaya tamamen karakuşi, yapay bir din koymak oldukları anlaşılır.

Ortaya koydukları sözde dinin rükünlerinin (asıl, cüz) tamamı narkoza endekslidir. Narkozla (Fitnetullah’ın eylem ve söylemleri) beyinler uyuşturuluyor ve ruhlar esir alınıyor!

Bundan dolayadır ki kötü din adamı, kötülerin en kötüsüdür. En azılı kötü bile kötü din adamının eline su dökemez. Kıyamet de zaten bu denli kötü din adamlarının

Yazının Devamı

Pazarlık süreci!

2 Nisan 2018

Seneler senesi Türkiye’nin ensesinde sürekli boza pişirildi; Türkiye sesini çıkarmadı, çıkaramadı.

İster İngiltere’nin, isterse ABD’nin hegemonyasında olsun; NATO’yla, IMF’le prangaya mahkum edilen Türkiye’nin yegane hakkı, ‘peki’ demekti.

Daha açıkçası onlar emredecek bizler yerine getireceğiz. Asla mütekabiliyet esasına dayanan eşit bir ülke statüsünde olmayacağız; onlar amir biz memur olacağız.

İstedikleri buydu.

Bizler ‘sıfırı tüketmiş-müflis’ bir tüccar edasıyla kapılarına gidip, para dileneceğiz. Onlar da istedikleri miktarı, istedikleri şartlarda bize verecekler; alınan borç elli kere bitmiş olsa da, faizi asla bitmeyecektir.

Kurtuluşu ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci.. stand by anlaşmalarında arayacak, hiç birisinde bulamadan faiz batağında boğulacağız.

Başta ABD olmak üzere batı, hiçbir zaman Türkiye’nin ayakları üzerinde durmasını istemedi. Birkaç ufak tefek girişimlerle, hafifçe doğrulmaya her yeltendiğinde ise, darbelerle ile hizaya getirildi.

Hizada durmakta alışkanlık kazananlar, Yine IMF, yine ABD’nin-NATO’nun sözünden çıkmayalım, Afrin’i kuşatalım ama içine girmeyelim vb. diyebilirler. Ama bundan böyle kendileri söyler, kendileri dinlerler.

Yazının Devamı