Tatbikat seminerinde darbe planı hazırlamak ve tartışmakla itham edilen dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, iddiaları kesin dille reddettiği gibi, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün de açıklama yapması çağrısında bulunmuştu. Doğan Paşa, Özkök Paşa’yı vatandaşlık görevi gereği konuşmaya davet etmişti.
Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Özkök, sözlerinin başka tarafa çekildiği, yargı sürecini etkileme riski bulunduğu için sessiz kalmayı yeğliyordu. Ancak hem Çetin Doğan Paşa’nın çağrı yapması hem de basında yer alan bazı eleştirilerin suçlamaya dönüşmesi üzerine Taraf’ın yayımladığı iddialarla örtüşecek içerikte bir tatbikat semineri emri vermediğini ve kendisine bu içerikte bir sonuç raporu sunulmadığını Star’ın Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’a açıkladı.
Özkök, dünkü görüşmemizde, “Balyoz planı” adı altında yayımlanan, “Cami bombalayacaklardı” biçimindeki senaryoya da inanmadığını söyledi. Özkök Paşa, sorularımı yanıtlarken şu değerlendirmeleri yaptı:
‘Cami senaryosuna inanmıyorum’
“Seminer, plan tatbikatı, harp oyunu rutin çalışmalardır ve her yıl yapılır. Mevcut planların değerlendirilmesine, eksiklerin belirlenmesine yöneliktir. Söz konusu seminerin konusunu Genelkurmay Başkanlığı, açıklamasında kamuoyuna duyurdu. Zaten bu çalışmalar önceden programlanır. Yani kurumsal rutin faaliyetlerdir. İddia edildiği gibi cami bombalama senaryoda yer almaz. Kendi uçağını düşürmek de senaryoda yer almaz. Hiçbir Türk subayı böyle bir senaryo yazmaz. Ben basında yer alan cami bombalama senaryosuna inanmıyorum. Kaldı ki, seminerin icra edildiği dönemin 1. Ordu Komutanı da (Çetin Doğan) böyle bir senaryo olmadığını açıkladı.”
‘Savcılar kolay çıkarır’
Özkök Paşa, gündeme getirilen ve darbe planı olarak sunulan dokümanla, 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında 1. Ordu’da gerçekleştirilen seminerle ilgili gerçeğin kolayca ortaya çıkarılabileceğini belirterek, şu yorumu yaptı:
“Seminerin konusunu Genelkurmay Başkanlığı açıklamıştı. Dış tehdide dayalı bir senaryo çalışılması söz konusu. Bu yapılırken dönemin 1. Ordu Komutanı, ayrıca geri bölge emniyeti konusunu da çalıştıklarını açıkladı. Bu olabilir. Gündeme getirilen iddialara gelince, savcıların kolayca ortaya çıkarabilecekleri bir konudur. İddiaların bir tutarlılığı olduğu tespit edilirse savcılar ortaya çıkarır. Olay şu anda yargıya intikal etmiş durumdadır.”
‘PKK iç tehdit değil mi?’
Hilmi Özkök Paşa’ya gündemde tartışılan iç tehdit konusunu da sordum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Vatandaşı iç tehdit olarak gösteren belgelere asla izin vermeyiz” sözünü anımsattım. Bu konudaki görüşünü şöyle özetledi:
“Bu önemli bir konu. İncelenerek yanıt vermek gerekir. Bu nedenle konuyu incelemeden bir şey söylemek istemem. Elbette bu tehdit konsepti değerlendirilebilir. Koşullara göre değişebilir. Ancak iç tehdit her ülkenin değerlendirdiği bir konudur. Mesela terör sorununa ne diyeceksiniz? Şimdi dış bağlantıları olsa bile PKK’ya dış tehdit diyebilir misiniz? PKK iç tehdit değil mi? Ancak dediğim gibi, bu tür konularda inceleme yapmadan konuşmak doğru olmaz.”
EMASYA konusu
Özkök Paşa, Başbakan Erdoğan’ın da kaldırılacağını söylediği Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) planları konusundaki görüşünü de şöyle özetledi:
“EMASYA planları İller İdaresi Kanunu’na dayanır. İlin asayişinden vali sorumludur. Buna göre eğer il valisi bir olayın üstesinden gelinmesinde kolluk kuvvetlerinin (jandarma ve polis) yeterli olmadığını değerlendirirse, garnizon komutanından asker takviyesi isteyebilir. Bu talepte bulunursa garnizon komutanı o olayda görevli jandarma ve polisi de komutası altına alır. Ancak bu komuta bu kuvvetlerle sınırlıdır. Yoksa yetki yine validedir. Vali, garnizon komutanı, emniyet müdürü birlikte çalışırlar, ancak yönetim validedir.”
‘İlker Paşa’nın sözlerini paylaşıyorum’
Özkök Paşa’ya, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un, “Askerini Allah Allah diye taarruz ettiren ve bunun eğitimini veren bir ordu, Allah’ın evi camiyi bombalamayı nasıl düşünebilir? Vicdansızlıktır. Lanetliyorum” diyerek bu iddiayı gündeme getirenlere verdiği tepkiyi nasıl karşıladığını sorduğumda yanıtı şöyle oldu:
“İlker Paşa’nın sözlerini aynen paylaşıyorum. Çok güzel bir yanıt verdi. TSK’nın bir tek sesi vardır, o da Genelkurmay Başkanı’dır. Çok güzel bir konuşma yaptı.”