Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Brisbane-Avustralya

Dünya liderlerini bir araya getiren, “G-20 Zirvesi”nin yapıldığı Avustralya’nın Brisbane kentinde polis kuş uçurtmuyor. O kadar ki otelimize her girişimizde havaalanındaki gibi kontrolden geçiyoruz. Otele girebilmek de ayrı mesele. Otele ulaşan kaldırımlar polis tarafından kesilmiş durumda. Kaldırıma adım atıp otele girebilmek için güvenlik kapısında tanıtım kartlarımızı polise her seferinde göstermemiz, elektronik aygıtlarla kartların kontrolünün yapılmasını beklememiz gerekiyor.
Dünya liderlerini ağırlayan Brisbane, bu önlemlerle de yetinmeyip zirvenin yapıldığı günleri tatil ilan etmiş durumda. Tenha sokaklarda boynunda G-20 zirvesi kartı taşımayanların rahat hareket etmesi zor.

Farkında olmak
Bu önlemler küresel ekonomiye ve siyasete yön verenlerin küresel terörün farkında olduklarını gösteriyor.
Zirvede Türkiye’yi temsil eden Başbakan Ahmet Davutoğlu da güne, verdiği konferans ve düzenlediği basın toplantısında, “küresel farkındalık” mesajıyla başladı.
Farkındalığa yapılan bu vurgu, küreselleşmenin büyük devletlere ve dolayısıyla büyük sermayeye sunduğu olanaklar kadar aynı yolu tersinden izleyerek küreselleşen sorunlara da dikkat çekme amacı taşıyor.
Teknolojik ilerleme, iletişimin baş döndürücü hızı, Sovyet bloğunun dağılmasından sonra tek kutuplu bir dünyaya ve sermayenin küresel yolculuğuna yol açmıştı.
Bu süreç, aynı zamanda ekonomik ve sosyal uçurumların, insan hakları, evrensel hukuk, etnik ve dini çatışmaların hızla küresel sorunlar yaratabildiğini de gösterdi.
İşte Başbakan Davutoğlu, bu tabloyu ima ederek uluslararası sistemin küresel farkındalığı önceleyen yeniliklere ihtiyacı olduğu mesajını verdi.
Davutoğlu’nun küresel ölçekte yaptığı analiz 1 Aralık tarihi itibarıyla dönem başkanlığını üstleneceği G-20’ye Ankara’nın nasıl öncülük etmeyi düşündüğünün ipuçlarını da veriyor.

İki farkındalık örneği
Başbakan Davutoğlu, uluslararası sistemin bu sorunların önceden farkına vararak çözüm üretmesi gerektiği düşüncesini esas alarak konuştu.
Verdiği örneklerden biri 2001 krizinin nasıl küresel ölçekli bir siyasal krize dönüştüğüydü. Önce finans sorunu olarak başlayan sıkıntının hızla ekonomik krize dönüştüğünü, sonra dünyanın çeşitli yerlerinde işsizliğe yol açtığını bunun sosyal krizler getirdiğini ve nihayet komşumuz Yunanistan dahil birçok ülkede siyasal krize kadar vardığını vurguladı.
Başbakan, küresel farkındalık derken G-20 gibi örgütlenmelerin ekonomik, sosyal ve siyasal krizleri önceden çözebilme yeteneğine ulaşması isteğini ortaya koydu.
Davutoğlu’nun ikinci örneği, sağlıkla ilgiliydi.
Afrika’da başlayan Ebola salgınının hızla bütün dünyayı kaygılandıran bir soruna dönüştüğüne vurgu yaparken, uluslararası kurumların bu tür krizlere karşı da küresel mücadele vermeleri gerektiğini kaydetti.

BM’deki çelişki
Dönem başkanlığını devralacak Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler’in yapısından ve işlevsizliğinden şikâyetçi olduğu biliniyor. Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da zaman zaman gündeme getirdiği gibi Birleşmiş Milletler’in temel çelişkisine dikkati çekti.
Davutoğlu, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kapsayıcılığı karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dışlayıcılığı” arasındaki farkın altını çizdi.
Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden birinin istemediği herhangi bir kararı almak mümkün değil.
Bir yandan her olanak ve sorunun hızla küreselleştiği bir süreçten geçerken dünyanın kaderinin beş daimi üyenin kararına bağlanması gerçekten zamanın ruhuyla uyuşmuyor.
Dünyada sorunlara, krizlere, savaşlara, katliamlara, insan hakları ihlallerine beş ülkenin gözüyle bakmak çözümleri geciktiriyor, bazen olanaksız kılıyor.
Bu yaklaşım içinde Davutoğlu, G-20 organizasyonunun BM’deki bu sistemi zorlayacak, değiştirecek bir işlev görüp göremeyeceğini de sorgulayan bir yaklaşım içindeydi.
G-20 Zirvesi’nin dünyanın gündeminde ne varsa aynı gündemle çalışması gerektiğini savundu.
G-20’nin esnek yapılı, istişari bir kurum olduğunu söylemekle birlikte sadece ekonomik değil aynı zamanda politik sorunlara da çözüm geliştirmesi gerektiği mesajını verdi.
Kısa vadede G-20’nin bir tür yeni BM gibi formatlanması mümkün görünmüyor ama Türkiye’nin de sık sık seslendirdiği gibi dünyada yeni bir yapılanma için zemin oluşturabileceği beklentisi de sıfır değil.
Tabii Güvenlik Konseyi’nde yer alan G-20 üyesi ülkelerin bu ayrıcalıklarından vazgeçmeye nasıl ikna olacakları önemli bir soru işareti.

Türkiye’nin öncelikleri
Davutoğlu, ortaya koyduğu bu çerçeve içinde G-20’ye başkanlık yapacağı dönemde Türkiye’nin önceliklerini de sıraladı:
1Küresel farkındalığı geliştirmek üzere G-20 ülkeleriyle bu halkanın dışında kalan daha yoksul ülkeleri bir araya getirmek. Böylece bir yandan yerel sorunların küresel krize dönüşmeden önce yerinde çözülmesini ve bir yandan da gelişmiş ülkelerin olanaklarının bu ülkelere yardım için kullanılmasını sağlamak.
2 G-20 dışında kalan ekonomik ve sosyal açıdan yoksul ülkelerin sorunlarını da dünya gündemine getirebilmek amacıyla, “herkesin sesi” olmak...
3 Sadece G-20 için değil dışında kalan ülkeler için de kalkınma hedefine kilitlenerek yatırımlara ve istihdama odaklanmak.
Başbakan Davutoğlu, G-20 Zirvesi’ndeki temaslarına bu yaklaşımla başlayacak.