ÇAMLIHEMŞİN-RİZE
Ardeşen’den Fırtına Deresi’ne girip Ayder Yaylası’na doğru yol aldıkça insan kendini cennete yolculukta gibi hissediyor. Zaten bu yolda Rizelilere “Burası neresi” diye sorunca, “Cennet” diye yanıt veriyorlar. Fırtına Deresi’nin Ayder Yaylası’nın güzelliklerini anlatmaya kelimeler yetmez. Cennet benzetmesini boşuna yapmıyor Rizeliler.
Kaçkarların karlı tepelerinden süzülüp gelen suları görünce ve Fırtına Vadisi’ndeki derelerin sesini dinleyince, Rizelilerin bu vadide hidroelektrik santrallarına (HES) niye itiraz ettiklerini insan daha iyi anlıyor. Bu cennet gibi vadide siyaset yazmak doğrusu zor geliyor ama, önceki gün konuğu olduğumuz Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın “Anayasa’nın ilk 3 maddesi değişse kıyamet mi kopar” sözlerinin Ankara’da tartışmalara neden olduğu haberi, bizi yeniden siyasete yönlendiriyor.
İtiraz 4. maddeye
Bir yandan Çamlıhemşin’in seyretmeye doyamadığımız daracık yollarından Ayder’e doğru yol alıyor, bir yandan da Bakan Yazıcı’nın sözlerine biraz daha açıklık getirmesini istiyoruz.
Ayder Yaylası’nın eteklerinde Fırtına Deresi’nin kollarından birinin kenarına kondurulmuş Kaçkar Oteli’nde sohbetimizi sürdürüyoruz.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı, itirazının anayasanın ilk 3 maddesinde tanımlanan cumhuriyetin niteliklerine değil, 4. maddedeki “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” hükmüne olduğunu söylüyor.
“Kimsenin, devletimizin demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti olarak tanımlanan niteliklerine itirazı yok. Bu maddelerde yer alan başkent hükmüne, bayrağımıza, İstiklal Marşımıza da itirazı yok. Bizim itirazımız, ‘değiştirilemez’ hükmünedir. Çünkü bu hüküm egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıyla bağdaşmıyor. Egemenlik millete ait olduğuna göre ve anayasa yapma yetkisi de milletin tekelinde olduğuna göre değiştirilemez diye bir hüküm koymak, egemenliğin millete ait olduğu düşüncesiyle uyuşmuyor. Bu nedenle de, değiştirilemez diye hüküm koymamak gerekiyor. Nihayet, anayasalar ilahi metinler değildir. Biz, ilk üç madde değişsin demiyoruz ama darbecilerin koyduğu değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmünü egemenlik ve hukuk mantığına uygun görmüyoruz. Benim demek istediğim budur.”
Yazıcı, yeni anayasanın devletin bu niteliklerini tanımlamakla birlikte insan haklarına ve özgürlüklere dayalı çerçeve metin olması gerektiğini de vurguladı. Anayasanın kısa ve temel hükümler taşımasının yeterli olduğunu, detaylara girmemesi gerektiğini, detayların kanunlarla düzenlenmesinin daha uygun olduğunu da vurguladı.
En büyük kazanım
Yazıcı, partisinin tüzüğünde de yer aldığı gibi Türk milletinin en büyük yönetim kazanımının cumhuriyet olduğunu ve bu konuda bir tartışma olmadığını da sohbetimiz boyunca sık sık vurguladı. Cumhuriyetin içini dolduran temel niteliğin ise, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi olduğu konusunda hiç kimsenin tereddüt dahi etmemesi gerektiğini belirtti. Bu ilkenin demokrasiyle hayata geçtiğini de sık sık belirtti.
Bu anlayış içinde kurulmasına rağmen Osmanlı dönemi ve cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki olağanüstü dönemlere ait anayasalar hariç tutulduğunda demokrasi süreci içinde milletin anayasa yapmadığına dikkat çekti.
Demokrasiye geçişten sonraki 1961 ve 1982 anayasalarının darbe yönetimleri tarafından yapıldığını Türkiye’nin artık askeri idare olmadan, millet tarafından yapılmış bir anayasaya kavuşması gerektiğini söyledi.
Yazıcı, bu itibarla başlatılan yeni anayasa çalışmalarının ilk kez milletin kendi anayasasını yapma fırsatı olarak görülmesi gerektiğini savundu. Böylece Ankara gazeteciliğinin bir kaderi olarak Fırtına Deresi gezimize de siyaset damgasını vurmuş oldu.