Dün hüzünlü bir gündü... Bir yanda, Çankaya Köşkü’nde Devlet Övünç Madalyası’nı almak üzere hıçkırıklarla geldiği sahnede bayılan şehit babası Muharrem Işık’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ayaklarının dibinde, boylu boyunca uzanmış görüntüsü...
Bir yanda, önünde davul zurnalar çalınan, elini öpmek için kuyruğa girilen Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’ya yapılan “kahraman” muamelesi; diğer yanda “Ben bu filmde rol almayacağım” dedikten sonra susan Nükhet İpekçi’nin sessiz çığlığı...
Bir diğer yanda, “Babamın büstünü parçalamak istiyorum, ben büstleri değil insanları seviyorum” diyen Hrant Dink’in oğlu Ararat Dink’in feryadı...
Evet, dün düşündüren; düşündükçe hüzünlendiren bir gündü...
Çankaya’daki çelişki
Çankaya Köşkü’ndeki Devlet Övünç Madalyası töreninde hem hüzün hem gurur vardı. Şehit annelerinin ağıtları yürek parçaladı. Devletin zirvesi şehit yakınlarından gelen her türlü tepkiyi anlayışla karşılamaya hazır bir hüzün içindeydi. Salondaki sessizliği zaman zaman şehit bebeklerinden birinin “Babam gelecek mi anne?” diye pat diye sorması, zaman zaman bir anneden yükselen hıçkırıklar bozdu.
Cumhurbaşkanı Gül, en çok şehit çocuklarından etkilendi. Zaman zaman gözleri doldu. Hepsini tek tek kucağına almaya çalıştı. Fotoğraf çektirdi. Gazetecilerle göz göze gelince, “Evet” dedi, “Müthiş bir çelişki yaşanıyor böyle hallerde. Bir yandan çok gurur verici bir olay, bir yandan çok hüzün verici. İkisini bir arada yaşıyorsunuz. Bir tane daha şehit, gazi gelmesini istemiyoruz.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, tek tek gazilerine sarıldı. Şehit aileleriyle, gazilerle fotoğraf çektirdi. Babaları gibi komando üniformaları giymiş şehit çocuklarını uzun uzun izledi.
“Bakın Sayın Cumhurbaşkanım” diyordu tekerlekli sandalyedeki bir gazi, “Sizi düğünüme çağıracağımı söylemiştim, şimdi bekliyoruz, gelmezseniz olmaz...” Bir diğeri otomobil alımındaki kolaylıkların genişletilmesini istiyordu, “1600 motor arabalar yeterli olmuyor, bagajları küçük, Sayın Cumhurbaşkanım, tekerlikli sandalyeler sığmıyor, bunu 2000 motora yükseltemez misiniz?” diye soruyordu.
Çiçek ağladı
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı Gül’e hıçkırarak sarılan ve sonra bayılan şehit babasını görünce gözyaşlarını tutamadı. Şehit babalarıyla, annelerinin feryadını duydukça, o da hıçkırarak ağladı.
‘Baş tacı edileceksiniz’
Kimse dillendirmedi ama dün Çankaya’daki manzara, açılım konusunun ne kadar hassas bir konu olduğunu da gösteriyordu. Cumhurbaşkanı Gül de İçişleri Bakanı Beşir Atalay da bunun farkındaydı. Gül, her fırsatta “Şehit ailelerinin yeri başımızın üstündedir, onlara sahip çıktığımızı göstermemiz lazım” dedi.
Önceki gün Türkiye Harp Malulü Gaziler ve Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’ni kabulünde, “Şehit ailelerimizi, gazilerimizi rencide edecek bir şey yapılmaz” diyen Cumhurbaşkanı Gül, dün de şehit yakınları ve gazilere, “Hangi kapıyı çalarsanız çalın, baş tacı edileceksiniz, sizleri hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız, garip hissettirmeyeceğiz” sözünü verdi.