Korkulan oldu. Diyarbakır-Bursa maçı, çıkan olaylar nedeniyle oynanamadı. Hakemler maçı iptal etti.
Diyarbakırlı seyircilerin Bursasporlu oyunculara ve hakemlere attıkları cisimler yaralanmalara yol açtı. Gerginlik yükseldi. Yan hakemlerden biri yaralandı. Diyarbakırlı seyirciler maçı oynatmadılar.
Diyarbakır’ın böyle bir tepki vermesi güçlü bir olasılıktı. Bursa’da oynanan maçta da Diyarbakırlı oyuncular ve seyirciler, benzeri bir muameleyle karşılaşmışlardı. Bursa tribünlerinden “PKK dışarı” sloganları yükselmişti. Diyarbakır, konuk ettiği Bursa’ya misilleme yapmış oldu.
Daha önce Bursa’da, dün Diyarbakır’da yaşanan olaylar, maalesef futbolun ciddi bir siyasallaşma riski taşıdığını gösteriyor. Bu süreç, iki kentin takımları ve seyircileri arasındaki yerel bir rekabet değil. Doğrudan doğruya etnik ayrışmaya dayalı bir siyasal tepki niteliği taşıyor ki, asıl tehlikeli olan bu.
Sosyal doku zedelenirse...
Türkiye, uzun yıllar süren kanlı terör sürecinin sonunda, etnik bir ayrışmaya doğru sürüklendi. Güneydoğu, PKK ve onun siyasi alandaki temsilcileri tarafından “Kürt” kimliği etrafında şekillenen bir siyasal coğrafyaya dönüştürüldü.
Terörün en şiddetli yaşandığı dönemde bile çatışma sosyal yaşama girememişti. Halk büyük bir olgunluk içinde terörle mücadeleyi güvenlik güçlerinin işi olarak görmüş, tahriklere rağmen bir iç çatışmaya sürüklenmemişti. Her zaman sağduyu hâkim olmuş, halk böyle bir tuzağa düşmemişti.
Ancak, Bursa ve dün Diyarbakır’da yaşananlar, bu virüsün yayılmaya çalışıldığı izlenimi veriyor. Eğer bu önlenemezse, toplumsal barış ve huzur, ciddi biçimde tehlikeyle karşılaşabilir.
Toplumsal olaylar
Türkiye’de bir iç çatışma yaratmak isteyenler açısından futbol maçları uygun zeminlerdir. Kitle psikolojisi gereği, toplumun yönlendirmeye açık olduğu, duyguların zirve yaptığı bu tür ortamlarda bir kıvılcım büyük yangılara yol açabilir.
Oysa spor, barışın, dostluğun en önemli aracıdır. Spora siyaset sokulursa, tam aksine, toplumsal gerginlikler, çatışmalar çok daha çabuk yayılır ve bütün Türkiye’yi sarabilir.
Tehlike çanları
Bursa’da ve dün Diyarbakır’da gördüğümüz manzara, siyaset kurumu tarafından tehlike çanları olarak algılanmalıdır. Benzeri olaylarla karşılaşmamak için tüm önlemler şimdiden alınmalıdır.
Siyasi süreçle birlikte düşünüldüğünde, spor camiasına, kulüp yöneticilerine, futbolculara ve özellikle sporsever seyircilere büyük görevler düşüyor. Sporun siyasete alet edilmesine hep birlikte karşı çıkmalı ve ortak tavır almaları, atacakları ilk adımlardan biri olmalı.
Bu ayrıştırıcı süreç, Türkiye’de sosyal ve siyasal yaşamı çok olumsuz etkileyecektir.
Hele hükümetin “milli birlik” adını verdiği, esasen Kürtlere yönelik açılım projelerinden oluşan bu süreçte, liderlere ve siyasi partilere de büyük görev düşüyor.
Abdullah Öcalan’ın ve kontrol ettiği siyasi aktörlerin önerilerinden biri Güneydoğu’da ayrı bir futbol ligi oluşturulmasıydı. Bunun ayrıştırıcı etkisinin ne denli hızlı olacağı dün görüldü. Diyarbakırlı seyircilerin tepkileri, bu taleple birlikte ele alınırsa, PKK’nın, tribünleri kullanması olasılığı üzerinde de durmak gerekir.
Sporun ayrılıkçı siyasetin kontrolünden kurtarılması ortak hedef olmalıdır.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024