Sakin, sessiz bir arkadaşımızdı İsmail... İstasyonun yakınlarında otururdu. Bazen Çelikel Lisesi’nin merdivenlerinden çarşıya kadar yürürdük. Üç sene aynı sınıfta okuduk, aynı sıralarda oturduk.
Zonguldak’ın kömür karasına inat gibi bembeyazdı İsmail. O yıllarda hangimiz bilebilirdik ki, İsmail, 30 yılını kapkara kömür ocaklarında geçirecek; sadece bareti beyaz kalacak...
Öyle oldu...
Lise arkadaşım İsmail Güner, maden mühendisi oldu, beyaz baretini taktı ve kömür ocaklarına indi...
Ama dünkü inişi farklıydı...
Grizu patladıktan sonra harap olan kuyudan “Karadon Müessese Müdürü” olarak iniyordu ve neyle karşılaşacağını biliyordu.
‘Anlatamam’
Patlama kuyu asansörünü, halatları, rayları harap etmişti. Karadon’dan inmek mümkün değildi. Bu nedenle Gelik’ten inmişti kurtarma ekipleri. Madende kalan işçilere oradan ulaşmaya çalışıyorlardı. Bölgedeki bakanlar bunun 4 gün alabileceğini söylüyordu.
Ama İsmail’in ekipleri vazgeçmemişlerdi. Onlar harap olan kuyudan inmek için çalışıyorlardı. Harap olan kuyuya kurtarma asansörü kurmaya çalışıyorlardı. Büyük zorluklarla da olsa kurdular.
Üç kişiydiler. İniş riskli olacaktı. Yedek kafese bindiler; Müessese Müdürü İsmail Güner ve iki tahlisiye görevlisi...
İniş zorlu oldu. 540 kotuna kadar inemediler. Ulaştıkları en derin noktadan, yandaki bir dehlize geçtiler ve manzarayı gördüler...
- Nasıldı, diye sordum,
- Anlatamam, dedi İsmail, “Anlatılamaz, yeni çıktım ocaktan, dört gündür oradaydım. Konuşacak gibi değilim...”
Bir şey diyemedim...
Çok üzgündü, konuşamıyordu:
“Ben” diyebildi, “30 yıldır buradayım, 8 yıldır Müessese Müdürü’yüm, Karadon’da hiç grizu faciası olmamıştı. Nasıl oldu, hâlâ anlamış değilim....”
İsmail’i üzüntüsüyle bıraktım...
26 dakikada ne oldu?
Grizu (metan gazı) patlaması ocak kazalarının en fecisidir. Patladığı bölgede canlı bırakmaz. Göçük gibi değildir. Alev topu her şeyi yalar, yakar geçer. Alevden uzaktaysanız, ondan kurtulsanız bile, oksijen kalmaz; nefes alamazsınız. Grizu patlamasından arda kalan yıkımdır...
Karadon’da yaşanan maalesef bu...
Peki, ne oldu? İşçiler ne yapıyordu? Gazı ölçen olmadı mı?
Ankara’daki yetkililere verilen bilgilerden çıkan yanıtlar şöyle:
“Ocaklarda otomatik olarak metan gazı sürekli ölçülür. Karadon ocağında çok ileri ölçüm sistemleri var. Ocaktaki sensörler sürekli ölçüm yapar ve bu ölçümler yukarıda bir mühendis tarafından bilgisayardan izlenir. Gaz belli bir oranın üzerine çıktı mı alarm çalar, elektrik sistemleri otomatik olarak devre dışı kalır ve gaz boşaltılır.”
- O halde ne oldu? Sistem mi çalışmadı? Çalışanlar bir hata mı yaptı? Ya da biri işini ihmal mi etti?
“Hayır. Ölçüm düzenli yapılıyordu. 12.59’da lağım (dinamit) atıldı. 13.03’te gaz çıkışı oldu. Tehlikeli seviyede değildi. Bu gaz boşaltıldı. Ancak 13.29’da patlama oldu. Neden oldu, nasıl oldu şu anda bilmek mümkün değil.”
Kömüre ulaşmak için madencilerin deyimiyle “lağım” atılır. Lağım, özel yöntemler ve önlemlerle dinamit kullanmak anlamındadır. İşlem sırasında kıvılcım çıkmasın diye de bütün elektrik sistemi devre dışı bırakılır.
Dinamit atıldığında grizu patlamadığına; çıkan gaz ölçülüp tahliye edildiğine göre, sonra geçen 26 dakikada bir şey oldu.
Gaz bu 26 dakikada yoğunlaştı ve kıvılcım veya ateş gördü...
İşçilerden biri bir yanlış iş mi yaptı; patlamadan yarım saat sonra da olsa bir kaya bir kömür bloku düştü de kıvılcım mı çıktı, burası şimdilik bilinmiyor...
Ama sonrası malum...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024