DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin silahlı saldırıya uğradığı haberini duyduğumda 12 Eylül öncesini yaşamış birçok insan gibi ben de endişeye kapıldım. Eminim haberi duyar duymaz birçok insanın aklına, benim gibi, Kemal Türkler olayı gelmiştir.
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in katledilmesi, 12 Eylül öncesi sürecin tetikleyicisi karanlık suikastlardan biri olarak kaldı. İşçi liderlerine her saldırı bu nedenle endişe yaratıyor. Acaba eski filmi yeniden mi göreceğiz kuşkusu yaratıyor. Olay tümüyle aydınlanıncaya kadar bu kuşku devam edecektir.
Çelebi’nin sağlık durumunun iyi olduğu haberleri en büyük teselli. Çelebi’ye ve Türkiye’ye büyük geçmiş olsun. Umarım olay adi bir saldırı olayıdır, siyasi bir yönü yoktur, kötü bir sürecin işareti değildir.
Çelebi adam
DİSK Genel Başkanlığı görevini genç yaşta üstlenen Süleyman Çelebi, soyadı gibi çelebi bir kişiliğe sahiptir. Mütevazı, iyi niyetli, her zaman pozitif düşünen, sorun kaynağı olmayan, aksine, her zaman çözüm arayan, diyaloğa açık, karşı fikre saygılı bir işçi lideridir Süleyman Çelebi.
Sendikacılık anlayışı itibariyle her kesimin takdirini toplamış bir liderlik anlayışına sahiptir. Emeğin hakkını sonuna kadar kararlı bir şekilde arayan, ancak çalışma barışını da her zaman gözeten bir anlayışla çalışmıştır.
Temel konulardan ödün vermeden uzlaşmaya her zaman açık olmuş, işyerine kilit vurdurup siyasi şov yapmak yerine, işçilerin işlerini kaybetmeden, işvereni de iflasa sürüklemeden, çözüm aramayı esas almıştır.
İşverenler de dahil toplumun her kesimi tarafından sevilip sayılmasının nedenlerinden biri de bu sendikacılık anlayışıdır.
Belki saldırıya uğramasının nedenlerinden biri de bu çelebi kişiliğidir. Herkesle görüşen, kapısına gelmiş kimseyi geri çevirmeyen, kendisine iletilmiş her soruna çözüm bulmaya çalışan yapısı, saldırganın ona ulaşmasını kolaylaştırmış olmalı...
Güvenlik zaafı
Ne kadar çelebi olursa olsun DİSK Genel Başkanı’nın güvenliğine çok daha fazla özen gösterilmeliydi. Protokolü, koruma ordusuyla gezmeyi sevmeyen, kişiliğine uygun bulmayan Süleyman Çelebi, belki ona rağmen daha iyi korunmalıydı.
Saldırganın daha önce de DİSK Genel Merkezi’nde görülen bir kişi olması, Çelebi’nin odasına kadar silahla girebilmesini izah etmez. Daha önce görmüş olsalar da güvenlik görevlilerinin saldırganı aramadan içeri bırakmamaları gerekirdi.
Teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde, bir saldırganın belinde silahla DİSK Genel Başkanı’nın odasına kadar elini kolunu sallayarak girmesi çok ciddi bir güvenlik zaafıdır.
Olayın vahameti İstanbul Valisi Muammer Güler’in açıklamasında da görüldü. Vali, saldırganın iki dolu şarjörle geldiğini, birini boşalttığını, beş mermi çıkışının saptandığını söyledi. Bu da gösteriyor ki, olay bir vahşete dönüşebilirdi.
Olayın boyutu koruma görevlilerinin ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini gösteriyor.
Umarım kısa sürede olay bütün boyutlarıyla aydınlığa kavuşturulur ve Türkiye rahatlar.