Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Balyoz davası sürecinde ismi en çok gündemde olan isimlerden biri de dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök oldu. Zaman zaman sanık silah arkadaşlarının, avukatlarının ve ailelerinin eleştirilerine hedef oldu. Mahkemenin Özkök’ü tanık olarak çağırmaması, tanık olmak için başvurmaması, sanıkların davetiyle değil ancak mahkeme davetiyle tanık olabileceğini söylemesi eleştirildi.

Ben görevdeyken  kimsenin burnu kanamadı

En çok eleştirilen sözlerinden biri de “kasaptaki ete soğan doğramam” sözüydü. Darbe girişimi iddiasıyla ilgili olarak da “var da diyemem yok da diyemem” şeklindeki sözleri de dava süresince çok tartışıldı.
Özkök Paşa’nın bu süreçte zaman zaman sorularımıza verdiği yanıtlar da gündem oluşturdu.
Balyoz davasının Yargıtay’da sonuca bağlanmasından sonra da Özkök’e ilişkin eleştiriler devam etti. Yargıtay’ın kararını açıklamasından sonra Hilmi Özkök’ü arayarak, Yargıtay’ın kararını nasıl değerlendirdiğini ve yöneltilen eleştirilere yanıtının ne olduğunu sordum. Özkök, görüşlerini 5 maddede topladı. Özkök Paşa’nın yanıtları aynen şöyle:

‘Büyük üzüntü duymaktayım’
“Balyoz davasının Yargıtay safhası sona ermiştir. Hüküm giyen arkadaşlarım için büyük üzüntü duymaktayım. Beraat edenler için de sevinçliyim.
Meselenin yargısal yönü kamuoyu önünde tartışılmaktadır. Ben, benimle ilgili bölüme değinmek istiyorum.
Dava süresince birçok sanık yakını ve medya yorumcusu Hilmi Özkök’ün ifadesi niçin alınmadı, mahkemeye sanık tanığı olarak niçin gelmedi diye bana sitem boyutlarını aşan tenkitlerde bulunmuştur. Bu tenkitleri üzüntüyle fakat saygıyla karşıladım. Onlara durumu daha iyi anlamaları için şunları açıklamak istiyorum:

‘Esası etkilemezdi’
1- Tanıklık yapmam mevcut deliller çerçevesinde davanın esasını etkilemeyecekti. Yargıtay böyle söylüyor.
2- Ben daha önce muhtelif vesilelerle Balyoz planı diye bir şey bilmediğimi, elimde bir belge bulunmadığını söyledim. (Sayın Şamil Tayyar’ın makalesi)

‘Maksadın aşıldığını söyledim’
3- Ergenekon davası sırasında ifade verirken, bir avukat (babası her iki davada da sanık olan bir bayan avukat) Balyoz davasıyla ilgili bir soru sordu. Mahkeme Başkanı bakılan davayla ilişkili olmamakla beraber istersem cevap verebileceğimi söyleyince Balyoz davasına ilişkin olarak özetle şu ifadeyi verdim:
Balyoz diye bir darbe planı duymadığımı, ancak emrimle rutin olarak yapılan plan seminerinde Ordu Komutanı’nın (Çetin Doğan kastediliyor-fb)konuşması olduğunu iddia edilen bir ses kaydının, bilmediğim kişilerce bana ulaştırıldığını, bunu incelemesi için Ordu Komutanı’nın ilk amiri olan ve seminerin icrasını sağlayan Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı’na (Aytaç Yalman kastediliyor-fb) emir verdiğimi, anladığım kadarıyla seminerde en tehlikeli senaryo bölümünün maksadını aştığını, gerçek yer ve kişi adlarının kullanılmasının yanlış olduğunu ifade ettim. Bu ifadem resmi olarak Ergenekon davasına bakan mahkeme tarafından Balyoz davasına bakan mahkemeye gönderilmiştir.

‘Büyükanıt ve Başbuğ anlattı’
4- Esasen seminer sırasında benim 2. Başkanım olan emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Balyoz davasında tanık olarak dinlendiğinden ve benim bilgilerimin onunkiyle örtüşmesi gerektiği düşünülerek mahkeme beni çağırmamış olabilir. Çünkü o günlerde Irak tezkeresi, Kıbrıs gibi konularda çok yoğun faaliyetlerim olduğundan bana çeşitli konulardaki bilgileri derleyip toplayıp sunan 2. Başkan’dır. Durum KKK için de aynıdır. Onun Kurmay Başkanı Sayın İlker Paşa da (İlker Başbuğ) ifade vermiştir.

‘Gitseydim dinlenmezdim’
5- Sanıkların çağrısı üzerine niçin onların tanığı olarak (davanın veya mahkemenin değil) gitmediğim konusunu işleyenlere cevabım kısadır.
Sayın emekli Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanları topluca sanıklar için tanıklık yapmaya gitmişlerdir. Mahkeme kendilerini dinlemiş midir? Hayır, dinlememiştir. Ben de gitseydim, dinlenmezdim. Bu yargının tasarrufudur.

‘Ete soğan doğramam’
Bir de beni en çok üzen bir başka konuya değinmek istiyorum. 2008 yılı Temmuz ayında tamamen başka bir konuda (henüz olmamış ve fakat olması muhtemel bir konu) fikrimin sorulması üzerine “kasaptaki ete soğan doğramam” dedim. Bu yerel bir deyimdir. “Doğmamış çocuğa don biçmek” gibi.
Bu sözüm Balyoz davası ilgililerince hep aleyhime işlendi. Halbuki Balyoz davası 2010’da başladı. Hiç alakası olmayan bir konu. İsteyenler Temmuz 2008 ayında Sayın Yılmaz Özdil’in bu konuda yazılmış makalesine bakabilir.

‘Kimseye dava açmadım’
Özet olarak:
Ben görevdeyken ve sonrasında hiçbir kimseyi şikayet etmedim. Bu konularda hiç kimse için dava açmadan. Görevdeyken bu konularda kimsenin burnu kanamadı, dava açılmadı ve tutuklama olmadı. Davalar açılınca bana iftira atanlar hakkında dahi aleyhlerinde bir şey söylemedim. Hepsinin pırıl pırıl olduğunu düşündüğümü basın yoluyla kamuoyuna açıkladım.”