Eşi Rakel, Hrant Dink’in ceneze töreninde, “Bebekten katil yaratan karanlık” diyerek, aydınların katledilmesine çok isabetli bir teşhis koymuştu. Bebekten katil yaratan ve uygun gördüğünde kullanan bu karanlık süreç aydınlatılmadıkça, Türkiye bu illetten kurtulamaz.
25 Ocak’ta Uğur Mumcu’nun, 1 Şubat’ta Abdi İpekçi’nin ölüm yıldönümleri vardı. Yıllardır bu kara günlerde değerli aydınlarımız anılır, üzüntüler dile getirilirdi.
Bu kez farklı bir şey oldu. Katledilen aydınlarımızın yakınları bir araya geldiler ve çok önemli bir girişim başlattılar. Bakanların “namus sözü” verdikleri de dahil bugüne kadar aydınlatılmamış suikast dosyalarının yeniden açılmasını istediler. Sabahatin Ali’den Abdi İpekçi’ye, Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e, suikastlara kurban gitmiş aydınlarımızın akrabaları, çok etkili bir yöntemle konuyu gündeme taşıdılar. Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, hepsi adına, “Adalete kadar devlet gözümüzde suçludur” dedi.
Meclis’e düşen görev
Sadece aileleri değil bütün Türkiye, bu suikastların çözülmesi için çok bekledi. Ancak sonuç alamadı. Dosyaların kapakları kapatıldı ve tozlu raflara kaldırıldı.
Şimdi katledilen aydınlarımızın yakınları Ankara’ya gelecekler. TBMM’ye, bu dosyaları yeniden açın, diye başvuracaklar. Araştırma komisyonu kurulmasını isteyecekler.
Meclis bu talebe zaman yitirmeden olumlu yanıt vermeli ve dosyaları yeniden açacak araştırma komisyonu veya komisyonları kurmalıdır. Karanlık aydınlatılmalıdır.
Demokrasi güçlenir
Türkiye, bu değerli aydınları kimlerin, nasıl, ne amaçla katlettiklerini ortaya çıkarmadan demokratik, hukuk devleti olamaz. Eğer, TBMM’nin yapacağı çalışma gerçekleri ortaya çıkarabilirse, demokrasi güç, hukuk devleti ilkesi anlam kazanacaktır.
Devletin ayıbı
Filiz Ali, bu suikastların aydınlatılmamış olmasını, “devlet ayıbı” olarak niteledi. Filiz Ali, “Henüz fırsat var” diyerek şöyle seslendi:
“Bu kadar çok üstü örtülmüş cinayeti, işlenen cinayete iştirak suçlarını, bu devletin ayıbını bizden sonrakilere miras bırakmayalım diye henüz fırsatımız var. Kinle, öfkeyle, intikam duygularıyla değil, yurttaş sorumluluğu ve asla son bulmayacak adalet talebimizle buradayız. Biz sürekli can alınan bir ülkede yaşayanların çoğaltıldığı bir aileyiz. Artık çoğalmak istemiyoruz. Bizi öldürenlerin ardındaki örgütlenmeyi ortaya çıkarmakla devlet kurumlarını sorumlu sayıyoruz. Bunu yerine getirmedikleri sürece onlar gözümüzde hep suçlu kalacaklar. Ve her an bu suçun rahatça işlenebileceği düşüncesini iletmiş olacaktır.”
Ağca’ya bakış
Bu konuda sadece Meclis ve devlet kurumları değil, başta basın olmak üzere toplum da duyarlı olmalı ve bu duyarlılığını sürdürmelidir. Yaşamlarını kaybedenlerin gündeme getirdiği bu talep diri tutulmalıdır.
Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’dan magazin starı yaratmaya çalışılması gibi kamu vicdanına sığmayan girişimlere alet olmayalım. Ağca açığa çıktı ama arkasındaki karanlık çıkmadı. O hep, “Papa’yı vuran popüler adam” muamelesi gördü. Abdi İpekçi cinayetini hep es geçti.
Artık bu orta oyununa son verilmeli, Meclis, hükümet, yargı, basın bu karanlığı aydınlatmak için ortak çaba göstermeli.