Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bayramdan sonra CHP lideri Deniz Baykal’a bir mektup yazacağını, gel derse, gidip görüşeceğini açıkladı. CHP lideri Deniz Baykal’la bu konuyu konuştum. Baykal’ın, Erdoğan’ın yazacağı mektuba ve görüşlerine ilişkin sorularıma verdiği yanıtlar özetle şöyle:
‘Gelsin bakarız’
“Henüz mektup gelmedi. Gelsin bakarız, değerlendiririz. Biz uyarılarımızı yaptık. Tutarsızlıklarını, çelişkilerini söyledik. Bunları Başbakan biliyor. Bunları bilerek bir değerlendirme yaptığı ve mektup yazmaya karar verdiği anlaşılıyor. Mektup gelsin, içeriğini bir görelim, sonra değerlendiririz.”
‘Anayasa değişikliği tehlikeli’
“Başbakan uzun vadede yapacakları arasında anayasa değişikliğini de sayıyor. Kürt açılımı bağlamında anayasa değişikliği ne anlama gelir? Uzun vadeli tedbirlerden biri anayasa değişikliği ise neyi değiştirecekler? Anayasa değişikliği yapacaklarını açıkladıklarına göre Başbakan’ın bu konuda sıkıntılı bir konumda olduğu anlaşılıyor. Anayasa’da neyi değiştirecek? Türk milleti kavramını mı değiştirecek? Anayasa Türk milletini tanımlıyor. Bu tanım mı değişecek? Bu sürecin ucu açık duruyor. Bu tehlikeli bir durum. Bu sürecin nerelere kadar varacağı konusunda Başbakan’ın Anayasa değişikliği sözü bir fikir veriyor. Bu konuda ben uyarımı daha önce yapmıştım. Toplumun bundan rahatsız olacağını söylemiştim. Başbakan’ın çıktığı yol budur. Bu yolculuk nereye varacak? Türk milleti kavramını Anayasa’da değiştirmek ve Türk milletini parçalamak. Varacağı yer burasıdır.”
‘Başbakan’ın yanılgısı’
“Kimlik konusunda Başbakan’ın zihni karışık. Büyük yanılgı içinde. Sürekli alt kimlikler sayıp duruyor. Türk milletini de alt kimlik olarak sayıyor. Alt kimliğe indirgiyor. Başbakan diyor ki, ‘ben alt kimlik deyince Baykal kızıyor ama şimdi o da kullanıyor’. Başbakan büyük yanılgı içinde. Kendisi ha bire Türk, Kürt, Çerkez, Laz diye alt kimlikler sayıyor. Türk kimliğini de milletini de öyle sayıyor. Oysa biz böyle demiyoruz. ‘Elbette etnik kimlikler vardır, etnik kimlik şereftir ama bir de bütün bunları üstünde Türk milleti kimliği vardır’ diyoruz. ‘Türk milleti kimliği etnik kimlikler barındıran bir üst kimliktir’ diyoruz. Bu farklı bir şey. Başbakan Türk milleti demiyor, diyemiyor. Bir alt kimlik olarak sayıyor. Bu, milleti parçalamaktır. Biz alt kimliklere karşı çıkmıyoruz, milletin parçalanmasına karşı çıkıyoruz. 1989 raporunda da bunları yazdık. Ne diyoruz? ‘Farklı alt kimliklerin bulunması devlet açısından tehdit değildir’ diyoruz. Ama ‘Türk milletinin bir unsurudurlar’ diyoruz. Biz etnik kimlikleri inkâr etmiyoruz, Türk milletinin bir unsuru olarak hepsini kucaklıyoruz. Türk kimliğini, milletini Türkiye Cumhuriyeti’nde alt kimlik sayamazsınız. Nerede sayabilirsiniz? Bulgaristan’da, Yunanistan’da sayabilirsiniz. Kim sayar? Bulgarlar, Yunanlılar sayar. Ama siz Türkiye’de Türk milleti kimliğini alt kimlik olarak sayamazsınız. Başbakan’ın anlamadığı veya anlamak istemediği budur.”
‘Silah bırakılmasını beklemiyor’
“Başbakan ‘tümüyle bitecek değil’ diyor. ‘Terör devam edecek’ diyor. Azalacak demek istiyor. Terör tümüyle bitmeyecek demek anaların göz yaşı tümüyle dinmeyecek demektir. Terör örgütünün silah kullanmaya devam edeceğini kabul etmek demektir. Oysa silahlı mücadelenin de siyasi mücadelenin de hedefi silahların bırakılması, terörün bitmesi olmalıdır. Başbakan, terör örgütünün silah bırakacağı beklentisi içinde değil. Böyle terörle mücadele anlayışı olur mu?”
‘Ayrımcılık siyaseti’
“Demokrasinin gereği ayrımcılık değildir. Millet kavramını parçalamak değildir. Böyle bir demokrasi anlayışı yok. Avrupa Birliği müktesebatında da böyle bir şey yok. Ayrımcılık başka bir siyasettir, başka bir kavgadır. Başbakan demokrasi adına bunu körüklüyor. Demokratikleşmeyle terörü bitireceğini zannetmek safiyane bir yaklaşımdır. Başbakan büyük bir yanlış içinde. Kafası karışık. Toplum tedirgin. Bundan en büyük zararı Kürt kökenli vatandaşlarımız görüyor. Terör örgütünün etkisinde olmayan Kürt kökenli vatandaşlarımız bu ayrımcılıktan endişe ediyorlar. Dışlanmaktan korkuyorlar. Geçenlerde Malatya’da sivil toplum kuruluşları bir araya geldi ve etnik nitelikli siyasi partilerin kendilerini temsil edemeyeceğini açıkladılar. Hal böyleyken Başbakan’ın ayrıştırıcı bir siyaset gütmesi tarihi bir hatadır.”