CHP lideri Deniz Baykal’ın, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Ankara büyükelçileriyle yediği öğle yemeğinde verdiği önemli mesajlardan biri Ermenistan’la ilgiliydi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ermenistan’la yapılan protokollerin TBMM’ye sevk edileceğini açıkladığı gün, Baykal, AB büyükelçilerinin beklemediği bir yorum yaptı. Ermenistan açılımını soran büyükelçilere Baykal’ın yanıtı şöyle oldu:
‘Baskı yapmayın’
“Ermenistan konusunda hükümetin üzerine gitmeyin. Bu konuda baskı yapıyorsunuz. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarındaki işgali bitmeden sınır baskısı yapmayın. Bu doğru değil. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD Başkanı Barack Obama’ya ne söyledi bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Başbakan Tayyip Erdoğan, Bakü’de, ‘Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe sınır açılmaz’, dedi. Ancak bu sözünü tutamadı. Başbakan’ın sözünün arkasında duramayışının nedeni gördüğü baskıdır. Bunu yapmayın.”
Büyükelçiler, Baykal’ın bir anlamda hükümeti koruyan bu sözlerine bir yanıt vermediler, sadece dinlemekle yetindiler.
‘Mahalle baskısını duydunuz mu?’
CHP lideri Baykal’ın ilginç bir açı getirdiği diğer bir konu ise ombudsmanlık müessesesiydi. Baykal, ombudsmanlık konusunda görüşünü soran büyükelçiye şu yanıtı verdi:
“Elbette yargının yükünün azaltılması, ihtilafların daha çabuk sonuca bağlanması iyi bir düşünce. Ancak, ombudsmanlık nasıl işler, bunu düşünmek lazım. Siz hiç mahalle baskısı diye bir söz duydunuz mu? Ombudsmanlık müessesesi mahkeme gibi çalışmaz. Mahalle baskısı ortaya çıkar. Ombudsman anlaşmazlıklara muhafazakâr yaklaşır, yerel kültür ölçüleriyle bakar, yerel değer yargılarıyla sonuca varır. Mahalle baskısıyla çalışır. Örneğin, bir genç ev kiralasa, o eve arkadaşlarıyla gidip gelse veya kız arkadaşını getirse ve ev sahibiyle ihtilaf çıksa ne olur? Bu konuya ombudsman yerel kültür değerleriyle yaklaşır, oysa mahkeme, kişi hak ve özgürlükleri açısından yaklaşır. Bu nedenle bu müesseseyi iyi düşünmek gerekir.”
Çoğunlukçu-çoğulcu farkı
Baykal’ın, yine büyükelçilerin sorusu üzerine demokrasi anlayışı konusunda da görüşlerini açıkladığı yemekte, çoğunlukçu yaklaşımla çoğulcu yaklaşım arasındaki farka dikkat çekerek iktidarı eleştirdiği yansıyan bilgiler arasında.
Baykal’ın, iktidarın çoğunlukçu bir anlayışa sahip olduğunu, bunun ise demokratik bir yaklaşım olmadığı eleştirisini yaptığı konuşmasında, AB reformlarına rağmen uygulamanın geriye gittiği saptamasında bulunduğu bilgisi yansıdı. Baykal’ın büyükelçilere, iktidarın çoğunluk hegemonyasına yöneldiğini söylediği ve şöyle konuştuğu öğrenildi:
“AB uyumu çerçevesinde birçok reform yaptık, birçok yasa çıkardık. Ama AB reformlarıyla uygulamaya baktığımızda arada büyük kopukluk olduğu görülüyor. Örneğin bu reformlara rağmen bugün Türkiye’de yargı bağımsızlığı daha iyi durumda mı? Basın özgürlüğü daha iyi durumda mı? Kadın-erkek eşitliği daha iyi durumda mı? Hayır. On yıl önceye göre daha iyi değil. Bunun nedeni çoğunluk hegemonyasının bir yönetim biçimi haline gelmesidir.”
‘Etnik ayrışmaya karşıyız’
Baykal’ın Kürt açılımı konusunda ise etnik ayrımcılığa karşı olduklarını vurguladığını söyleyebiliriz. Baykal, Türkiye’nin etnik ayrışmaya yönelmesinin doğuracağı sakıncalar üzerinde durdu ve Irak’ı örnek gösterdi. Baykal’ın, “Türkiye kan gölüne döner” ifadesini kullanmadığı, Irak’ın kan gölüne döndüğü örneğini verdiğini de belirtelim.