Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP lideri Deniz Baykal’ı, CNN Türk’teki Ankara Kulisi programında Murat Yetkin’le birlikte konuk ettik.
Baykal, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili iddialar ve yaşanan süreçle ilgili kaygılarını dile getirdi.
CHP liderinin, üzerinde en çok durduğu konulardan biri Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen ıslak imza konusuydu. Baykal, bu konunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde aydınlatılması konusunda ısrarlı. Bu konudaki görüşünü dile getirirken şu vurguları yaptı:

‘Parmak izi aransın’
“Ben sadece gerçeği arıyorum. Bu belge neyin nesidir? Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen imza ve belgeyle ilgili tatmin edici bir kanıt ortaya konulmalıdır. Albay, hâlâ imzanın kendisine ait olmadığı konusunda ısrarlı. Buna karşın Genelkurmay, imzanın Çiçek’e ait olabileceği yönünde yeni deliller bulunduğunu açıkladı. Albay askeri savcılık tarafından askeri mahkemeye tutuklanma talebiyle sevk edildi. Ama mahkeme tutuklamadı. Delilleri yeterli görmedi. O halde, gerçek durum nedir? Örneğin bu belge üzerinde neden parmak izi araştırması yapılmıyor? Hammurabi kanunlarıyla ilgili tarih araştırması yapabilen teknoloji varken, bu kâğıttaki parmak izi veya mürekkebin analizi neden yapılmıyor? Neden adli tıbbın veya jandarmanın ‘imza benziyor’ kararlarıyla yetiniliyor? Yetinilmemesi lazım. Şimdi askeri savcılık soruşturmayı yeniden açtı. Umarım bu kez bu araştırmalar yapılır ve gerçek, kesin biçimde ortaya çıkarılır.”

‘Eğer gerçekse...’
Baykal, belgenin ve altındaki imzanın gerçek çıkması halinde olayın bitmeyeceğini, aksine, yeni başlayacağını da vurguladı. Bu konuda yorumu şöyleydi:
“Eğer belge ve altındaki imza gerçekse, olay bitmez, kapanmaz, aksine yeni başlamış olur. Bu durumda bu albayın yetkisi ve rütbesi böyle bir belgeyi hazırlamaya uygun mudur, sorusu gündeme gelir. Bu belge nasıl hazırlanmıştır? Bu yönde bir emir almış mıdır? Almışsa bunu verenler kimlerdir? Bu kez soruşturmanın bu boyutuyla daha da genişletilmesi, derinleştirilmesi gerekir.”

‘Darbelere karşıyız’
Baykal, CHP’nin darbeleri desteklediği, CHP+ordu= İktidar formülüne inandığı ve bu yönde politika yaptığı eleştirilerine de sert yanıt verdi. Baykal’ın değerlendirmesi şöyleydi:
“TSK’ya çok büyük saygımız var. Ama siyasete müdahalesine karşıyız. Askeri müdahalelerden en fazla zararı görmüş olan bizleriz. Daha 1 Mart tezkeresi tartışılırken, herkes kendi işini yapsın, demiştim. CHP’nin bu tavrı yeni de değildir. 12 Mart müdahalesine rahmetli Bülent Ecevit karşı çıkmıştı. Biz de onun yanındaydık ve bu mücadeleyi birlikte götürdük. Bedelini de ödedik. Keza 12 Eylül müdahalesinde tavrımız aynıydı. 12 Eylül’de de zarar gördük. Ben gözaltına alındım, Dil Okulu’nda tutuldum, sonra Zincirbozan’a götürüldüm. Orada yaşadıklarımız ve benim aldığım tutum daha sonra kamuoyuna da yansıdı. CHP, askeri müdahalelere geçmişte karşı olmuştur, bugün de karşıdır. Herkes kendi görevini yapacaktır. Siyasetçi kendi işini, asker kendi işini yapacaktır. Bizim tavrımız budur.”
Baykal, CHP’yi müdahaleden yana gösterme çabalarının boş gayretler olduğunu da vurgulayarak, son gelişmelerle ilgili olarak, “Ben sadece gerçeği ve hukuku arıyorum; herkes bu arayışa yardımcı olmalı” mesajını verdi.