Eşi Rakel, Hrant Dink’in ceneze töreninde, “Bebekten katil yaratan karanlık” diyerek, aydınların katledilmesine çok isabetli bir teşhis koymuştu. Bebekten katil yaratan ve uygun gördüğünde kullanan bu karanlık süreç aydınlatılmadıkça, Türkiye bu illetten kurtulamaz.
25 Ocak’ta Uğur Mumcu’nun, 1 Şubat’ta Abdi İpekçi’nin ölüm yıldönümleri vardı. Yıllardır bu kara günlerde değerli aydınlarımız anılır, üzüntüler dile getirilirdi.
Bu kez farklı bir şey oldu. Katledilen aydınlarımızın yakınları bir araya geldiler ve çok önemli bir girişim başlattılar. Bakanların “namus sözü” verdikleri de dahil bugüne kadar aydınlatılmamış suikast dosyalarının yeniden açılmasını istediler. Sabahatin Ali’den Abdi İpekçi’ye, Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e, suikastlara kurban gitmiş aydınlarımızın akrabaları, çok etkili bir yöntemle konuyu gündeme taşıdılar. Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, hepsi adına, “Adalete kadar devlet gözümüzde suçludur” dedi.
Meclis’e düşen görev
Sadece aileleri değil bütün Türkiye, bu suikastların çözülmesi için çok bekledi. Ancak sonuç alamadı. Dosyaların kapakları kapatıldı ve tozlu raflara kaldırıldı.
Şimdi katledilen aydınlarımızın yakınları Ankara’ya gelecekler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek, yeni anayasa tartışmalarını değerlendirirken, “1961 Anayasası’nın ruhuna dönülmesi” gerektiğini vurguladı. Özbek, yapılan değişikliklerden sonra 1982 Anayasası’na da “darbe veya asker anayasası” demenin mümkün olmadığını belirtti. HSYK Başkan Vekili Özbek, bir anayasa veya anayasa değişikliği yapılacaksa bunun 1961 Anayasası’nın özgürlükçe ruhunu esas alması ve mutlaka toplumsal ve kurumsal bir uzlaşmanın ürünü olması gerektiğini savundu.
Özbek, gündemdeki konulara ilişkin sorularımı yanıtlarken, görüşlerini şöyle özetledi:
1961 Anayasası
“1961 Anayasası’na dönmeliyiz. Bunu söylerken geriye, eskiye dönelim, 1961 Anayasası’nı aynen alalım demiyorum. Söylemek istediğim 1961 Anayasası’nın değiştirilmeden önceki özgürlükçü ruhuna dönmeliyiz. Çünkü, 1961 Anayasası’nda sonradan yapılan değişikliklerle hak ve özgürlüklere önemli kısıtlamalar getirilmişti. Bu nedenle aynen almayalım ama o anayasa veya anayasa değişikliklerine o ruhla yaklaşalım.”
‘Uzlaşma şart’
ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Türk ve Amerikalı gazetecilerle buluşacağı toplantıya yaklaşık bir saat geç kaldı. Bakan’ın geç kalmasının nedeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la görüşmesinin uzun sürmesiydi. Gazeteciler serzenişe başlamışlardı ki, Gates hızla salona girdi ve yine hızla soruları yanıtlamaya başladı. Tahmin edileceği gibi, Türk gazetecilerin yoğunlaştığı konuların başında PKK ile mücadelede işbirliği geliyordu.
‘Çözüm öldürmek değil’
Gates, PKK ile mücadelede işbirliği ve çözüm konusunda ne düşündüğü sorusunu yanıtlarken, Org. Başbuğ’a da atıfta bulunarak şöyle dedi:
“Orgeneral’in de (Başbuğ) söylediği gibi, nihai çözüm herkesi öldürmek değildir. Zaten Kuzey Irak’taki Bölgesel Yönetim’in Başkanı Barzani’yle görüşmemizde, bölgesel yönetimin, PKK’ya şiddete son vermesi yönünde baskı kurmasının önemine işaret ettim.”
Org. Başbuğ’un Gates’le bu konuyu konuşurken, bir yandan da eşzamanlı olarak devletin diğer organlarının ekonomik ve sosyal önlemleri alması gerektiğini vurgulayarak her zamanki yaklaşımını yansıttığı da öğrenildi.
Gates ayrıca, işbirliği bağlamında istihbarat, keşif ve gözetleme araçları konusunda ihtiyaç olduğunu, Başbakan Recep
CHP lideri Deniz Baykal’ı önceki gün CNN Türk’teki Ankara Kulisi’nde Murat Yetkin’le birlikte konuk ettik. Baykal ile programdan sonra da sohbetimizi sürdürdük. CHP lideri, normal zamanında yapılacak olsa bile Türkiye’nin seçim menziline girdiğini düşünüyor ve yönetim, yöntem ve program hazırlığını sürdürüyor.
Demirel’in ‘ödünç oy’ yöntemi
Baykal, muhafazakâr kesimdeki mütedeyyin seçmenden de oy istemeye hazırlanıyor. Bu kesimlerle CHP arasında bir duvar olsun istemiyor. Sağ partilerin böyle bir duvar örmek için özellikle çaba harcadıklarını, ancak gerçeğin farklı olduğunu vurguluyor.
Bu nedenle Cübbeli Ahmet Hoca’ya insani yaklaşımla geçmiş olsun dediğini söylüyor; Fethullah Gülen Hoca’yla karşılaşırsam merhabalaşır, hal hatır sorarım, nitekim uçakta karşılaşmış ve konuşmuştuk, diyor. Baykal, bu gibi medeni temaslara siyasi anlam yüklenmesini istemiyor, ancak muhafazakâr kesimle temasın bir tabu olarak görülmemesi gerektiğine inanıyor.
Baykal, sohbetimizde, önümüzdeki seçimlerde muhafazakâr kesimden oy isteyeceğini özellikle vurguladı. “Demirel’in 1991 seçimlerindeki ödünç oy yöntemini mi uygulayacaksınız?” diye sorunca da şu karşılığı verdi:
“Sayın Demirel’in ödünç oy
TEKEL işçileri haftalardır Ankara’da eylem yapıyorlar. Türk-İş binasının önünde çok zor koşullar altında eylemlerini sürdürüyorlar.
Hükümet ile sendikalar bu konuda bir uzlaşmaya varamadı. Hükümet, işçilere, kamuoyunda “4-C” olarak bilinen statüde çalışma seçeneği konusunda ısrar etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “çözün” talimatıyla harekete geçen ilgili bakanların bulduğu çözüm ise asgari ücret düzeyine yakın ücretleri biraz artırmak oldu. Ancak önerilen yeni ücret düzeyleri de asgari ücretten çok farklı değildi.
Bu gelişme üzerine dün konfederasyonlar, TEKEL işçilerine destek amacıyla bir günlük eylem kararı aldılar ve karar dün uygulandı.
Polis müdahalesi
Eyleme karşın Başbakan Erdoğan, tutumlarının değişmeyeceğini, ay sonuna kadar bekleyeceklerini ifade etti. TEKEL işçilerinin eylemlerine son vermemeleri halinde ay başından sonra polis gücünü kullanabileceklerini ifade etti.
Böylece, haftalardır bir taşkınlığa sebebiyet vermeden eylemlerini sürdüren TEKEL işçilerine gözdağı verilmiş oldu. “Ya 4-C’yi kabul eder, eylemi bitirirsiniz ya da polis zoruyla dağıtılırsınız” mesajı başka anlam taşımıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda (USAK) konuşmacıydı. Dış politika konulu konferansında geniş bir ufuk turu çizdi. İç politika konularına da girdi ve izleyicilerin sorularını yanıtladı.
Konferansa düşünce kuruluşlarının temsilcileri, diplomatlar, gazeteciler, yazarlar davetliydi. Başbakan’ın dış politika ağırlıklı ufuk turunu haber sayfalarında bulacaksınız.
Başbakan Erdoğan’ın, eşi Emine Hanım’la ilgili olarak verdiği iki tepki, bu konuya haklı olarak içerlediğini gösteriyordu. Geçtiğimiz pazar günü TRT 1’de katıldığı programda, eşi Emine Erdoğan’ın, üç yıl önce GATA’da yatan sanatçı Nejat Uygur’u ziyaret etmek istediğini, ancak başı örtülü olduğu için ziyaret etmemesi yönünde yanıt aldığını açıklamıştı.
İzahı olabilir mi?
Bu konu, dün Başbakan’a TBMM’de çıkan olay da anımsatılarak tekrar soruldu. Başbakan Erdoğan, Emine Hanım’a yapılan muamelenin izahının olamayacağını vurgulayarak tepkisini tekrar dile getirdi. Böyle bir muamelenin laiklikle, kurumsal hassasiyetle izah edilemeyeceğini belirtti. Başbakan, olayı biraz da duygulanarak detaylı biçimde şöyle anlattı:
“Benim ülkemde çok önemli bir sanatçı hasta yatağında. Eşim,
“Balyoz” adıyla bir darbe planı hazırlamak ve tatbikat seminerinde tartışmakla itham edilen dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, biraz sitem yüklü ifadelerle dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ü, vatandaşlık görevi gereği açıklama yapmaya davet etmişti.
Özkök Paşa, hem Doğan Paşa’nın çağrısını dikkate alarak hem de basındaki eleştirilerin giderek ağırlaşması üzerine bazı açıklamalar yaptı. Bu konudaki sorularımı yanıtlarken, cami bombalama, kendi uçağımızı düşürme gibi eylemlerin senaryoda yer almayacağını, bu iddialara inanmadığını söyledi. Ayrıca Star gazetesine yaptığı açıklamada Taraf’ta yer alan içerikte bir seminer emri vermediğini ve kendisine sunulan raporda da basında yer aldığı gibi suç oluşturacak bilgiler bulunmadığını ifade etmişti.
Özkök Paşa, ayrıca Çetin Doğan Paşa’nın, böyle bir senaryo olmadığını, seminerde bu mahiyette bir senaryo tartışılmadığını açıkladığını da anımsattı.
Özkök, aynı görüşmemizde, konunun yargıya intikal ettiğini, savcıların basında yer alan metin ve iddialarla ilgili gerçeği kolayca ortaya çıkarabileceklerini ifade etmiş ve süreci etkilememek amacıyla dikkatli konuştuğunu söylemişti.
Çetin
Tatbikat seminerinde darbe planı hazırlamak ve tartışmakla itham edilen dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, iddiaları kesin dille reddettiği gibi, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün de açıklama yapması çağrısında bulunmuştu. Doğan Paşa, Özkök Paşa’yı vatandaşlık görevi gereği konuşmaya davet etmişti.
Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Özkök, sözlerinin başka tarafa çekildiği, yargı sürecini etkileme riski bulunduğu için sessiz kalmayı yeğliyordu. Ancak hem Çetin Doğan Paşa’nın çağrı yapması hem de basında yer alan bazı eleştirilerin suçlamaya dönüşmesi üzerine Taraf’ın yayımladığı iddialarla örtüşecek içerikte bir tatbikat semineri emri vermediğini ve kendisine bu içerikte bir sonuç raporu sunulmadığını Star’ın Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’a açıkladı.
Özkök, dünkü görüşmemizde, “Balyoz planı” adı altında yayımlanan, “Cami bombalayacaklardı” biçimindeki senaryoya da inanmadığını söyledi. Özkök Paşa, sorularımı yanıtlarken şu değerlendirmeleri yaptı:
‘Cami senaryosuna inanmıyorum’
“Seminer, plan tatbikatı, harp oyunu rutin çalışmalardır ve her yıl yapılır. Mevcut planların değerlendirilmesine, eksiklerin belirlenmesine