Parti kapatmada Meclis’e yetki

18 Mart 2010

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir gündemde olan anayasa değişikliği konusunda dün partisinin kurmaylarıyla bir çalışma yaptı. Toplantıya Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve hukukçu kurmayları katıldı.
İktidar partisi anayasa değişikliğine son şeklini verdikten sonra muhalefet partilerine giderek görüşlerini almayı da planlıyor. Dün yapılan toplantı, nihai çalışma değildi. Anayasa değişikliği konusundaki öneriler Başbakan Erdoğan’la birlikte tartışıldı. Değişiklik önerileri üzerindeki çalışmalar bugün de sürecek.

Parti kapatma
Toplantıda ele alınan önemli konulardan birinin parti kapatmayla ilgili düzenleme olduğunu söyleyebiliriz. İktidar partisi, Anayasa’daki parti kapatmayla ilgili düzenlemenin değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Bu konuda TBMM’ye yetki verilmesi gündemde. Toplantıda tartışılan konulardan biri bu. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı’nın tek başına parti kapatma davası açma yetkisine itiraz söz konusu. Bu süreçte TBMM’nin yetkilendirilmesi önerisi değerlendirildi. Parti kapatma davası açılmasında nihai yetkinin TBMM’de olması ve 367 gibi nitelikli çoğunluk aranması da seçenekler arasında yer alıyor.
Kapatma davalarının

Yazının Devamı

Başbuğ’un üniforma rekoru

17 Mart 2010

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Merkez Orduevi’ndeki resepsiyonda gazetecilerle uzun uzun sohbet etti.
Söz dönüp dolaşıp Başbuğ’un, ıslak imza, Balyoz tutuklamaları, 3. Ordu gibi konularda yaptığı açıklamalara gelince, üniformasını tutarak, “Bakın” dedi:

53 yıl
“Ben, bu üniformayı 1957’de askeri öğrenci olarak giydim. Şimdi 2010’dayız. Demek ki, 53 yıl bu üniformayı taşımışım. Sanıyorum bu süre bir rekor, komutanlar arasında. Ben, diye konuşmayı hiç sevmem; ama yine söylemek zorundayım: Ben, bu süre zarfında söylediğim her şeyin arkasındayım.”
Başbuğ, sadece aldığı brifinglerle yetinmediğini, konuşacağı konuda önceden bizzat okuyup, araştırma yaptığını da ekledi.

Yazının Devamı

İsrail Genelkurmay Başkanı’ndan sıcak mesajlar

16 Mart 2010

Genelkurmay Başkanlığı Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği” sempozyomunun en çok ilgi gören konuklarından biri İsrail Genelkurmay Başkanı General Gabi Aşkenazi’ydi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışından sonra siyasi ilişkilerin ciddi biçimde gerildiği bir dönemde General Aşkenazi’nin Ankara’ya sempozyum için gelmesi önemli bir işaretti. İsrail Genelkurmay Başkanı, Ankara’da olmaktan memnun görünüyordu. Kahve aralarında Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’la sık sık sohbet etti; sıcak, neşeli tavırlarıyla dikkati çekti.

‘Biz iyiyiz’
Başbuğ, kahve molasında Aşkenazi’yle sohbet ederken, Mehmet Ali Birand’la beni de yanlarına davet etti. Başbuğ’la İsrailli meslektaşının neşeli hallerini gören Birand, “Bakıyorum” dedi, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin siyasi yönü sorunlu ama bu siz askerleri hiç etkilememiş.”
“Niye etkilesin ki?” diye karşılık verdi İsrail Genelkurmay Başkanı, gülerek:
- Biz iyiyiz. (Başbuğ’u göstererek) Bizim ilişkilerimiz çok iyi. Benim burada olmam bile ilişkilerimizin iyi olduğunu gösteriyor. TSK ile ilişkilerimiz her zaman iyi olmuştur.”

Yazının Devamı

‘İhbarı bize haber vermemiş olmaları benim için önemli’

15 Mart 2010

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, bomba yüklü kamyona yapılan polis baskınını eleştirdi: Bizce mühimmatla ilgili olayda iki önemli nokta var. Bir, mahalli emniyet birimleri bu intikalden haberdar edilmemiştir. Yönetmelikler var. Bu konuda idari soruşturma yürüyor...İkinci olarak da ihbarda, kamyondaki mühimmatın askere ait olduğu ifade edilmesine rağmen ilgili savcının askeri makamlarla bir bilgi teatisi içine girme ihtiyacı duymamaları benim için çok önemlidir. Böyle bir ihbarın doğru olmasının düşünülmesini bile ben ürkütücü buluyorum...

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la söyleşimizin ikinci bölümünde ağırlıklı olarak Ankara’yı ayağa kaldıran “bomba yüklü kamyon” konusunu konuştuk. Başbuğ, ihbarda bile malzemenin askeri, araçtakilerin asker olduğunun belirtilmesine karşın emniyet ve savcılığın kendileriyle temas kurmamış olmalarına dikkati çekti. İhbardaki iddiaların doğru olabileceğinin düşünülmüş olmasını ürkütücü bulduğunu vurguladı. Olayla ilgili yaşanan sürecin “güven sarsıcı” nitelikte olduğunu söyledi.
Başbuğ, bu konudaki sorularımı yanıtlarken sözü önce Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Arslan Güner’e verdi.

Kamyonla Ankara’ya getirilen el

Yazının Devamı

İSTİFAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİK

14 Mart 2010

İstifa iddialarına yanıt: Böyle bir şey kesinlikle ne konuşulmuştur, ne tartışılmıştır, ne yansıtılmıştırBalyoz planı konusu: Olay ciddidir ve bugüne kadar belki yaşanan olayların en önemlilerinden birisidir

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la karargâhında dün uzun bir görüşme yaptım. Org. Başbuğ, aylardır TSK’ya ilişkin olarak ortaya atılan ve Türkiye’nin gündemini işgal eden konularla ilgili sorularımı büyük bir açıklıkla yanıtladı.
Orgeneral Başbuğ’la görüşmemize Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Arslan Güner, İkinci Başkan Yardımcısı Hava Orgeneral Bilgin Balanlı ve Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu da katıldı. Org. Başbuğ, teknik konularda sözü zaman zaman Güner’e ve Çubuklu’ya da bıraktı. Orgeneral Başbuğ’a yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle:

‘Ön inceleme de yapabilirdik’
Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen İrtica İle Mücadele Eylem Planı ilk gündeme geldiğinde “kâğıt parçası” olarak nitelemeniz çok eleştirildi. Kısa süre önce imzanın Dursun Çiçek’e ait olabileceğine ilişkin yeni deliller bulunduğu gerekçesiyle soruşturma yeniden açıldı. Genelkurmay Başkanlığı bu bilgiyi kamuoyuyla paylaştı. Bu belge için bugün ne

Yazının Devamı

Baykal: Ben hukuku arıyorum

13 Mart 2010

CHP lideri Deniz Baykal’ı, CNN Türk’teki Ankara Kulisi programında Murat Yetkin’le birlikte konuk ettik.
Baykal, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili iddialar ve yaşanan süreçle ilgili kaygılarını dile getirdi.
CHP liderinin, üzerinde en çok durduğu konulardan biri Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen ıslak imza konusuydu. Baykal, bu konunun kuşkuya yer bırakmayacak biçimde aydınlatılması konusunda ısrarlı. Bu konudaki görüşünü dile getirirken şu vurguları yaptı:

‘Parmak izi aransın’
“Ben sadece gerçeği arıyorum. Bu belge neyin nesidir? Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen imza ve belgeyle ilgili tatmin edici bir kanıt ortaya konulmalıdır. Albay, hâlâ imzanın kendisine ait olmadığı konusunda ısrarlı. Buna karşın Genelkurmay, imzanın Çiçek’e ait olabileceği yönünde yeni deliller bulunduğunu açıkladı. Albay askeri savcılık tarafından askeri mahkemeye tutuklanma talebiyle sevk edildi. Ama mahkeme tutuklamadı. Delilleri yeterli görmedi. O halde, gerçek durum nedir? Örneğin bu belge üzerinde neden parmak izi araştırması yapılmıyor? Hammurabi kanunlarıyla ilgili tarih araştırması yapabilen teknoloji varken, bu kâğıttaki parmak izi veya mürekkebin analizi neden

Yazının Devamı

TSK’ya uygulanan baskı

12 Mart 2010

Ankara’da önceki akşam yaşanan “kamyon olayı”, Türk silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) nasıl bir baskı altında bırakıldığını göstermesi açısından önemliydi.
Muğla’dan Ankara’ya yapılan ve rutin olduğu açıklanan mühimmat sevkiyatı, savcılığın el koyduğu bir olay haline geldi. Mühimmatı taşıyan sivil kamyon emniyete çekildi, 7 saat bekletildi. Sonra, Merkez Komutanlığı’na teslim edildi.

Yapılan yayınlar
Ancak, olan bu 7 saatlik sürede oldu. Kamyonun polis tarafından Gölbaşı yakınlarında durdurulmasından serbest bırakılmasına kadar geçen süre içinde ne yayınlar yapılmadı ki...
Henüz savcı ve emniyet yetkilileri, kamyonun brandasını açıp içinde ne olduğunu görmeden, TRT dahil belli televizyonlar yayına başladılar. El bombalarının seri numaralarının silindiğinden, “yürüyen Ümraniye” yorumlarına kadar haber bombardımanı başladı. Yapılan ihbarda, söz konusu el bombalarının Nevruz vesilesiyle Güneydoğu’da kullanılacağı, çıkacak kargaşanın da ayrıca “kullanılacağı” gibi çok ileri haberler ve yorumlar yapıldı.
Kamyonda ne olduğunu daha savcı bile görmeden, bu kadar hızlı işleyen bir “haberleşme ağı”nın kurulmuş olması dikkat çekiciydi.

Yazının Devamı

Taş atan çocuklar sorunu

11 Mart 2010

Bir de “taş atan çocuklar” kavramı oluştu. PKK’lılar ve yandaşları, çocuklara taş attırıyorlar. Öne çocukları, hemen arkalarına kadınları koyarak polis ve asker taşlıyorlar.
Görüntü yabancı değil. Filistinlilerin uyguladığı intifada eylemlerinden biliyoruz. Çocukların taş atması “sivil itaatsizlik” projesinin eylem türlerinden biri. Eylemin çocuklara yaptırılması hem cezanın hafiflemesine hem de izleyenler açısından duygu sömürüsüne yarıyor. PKK da bu yöntemi izliyor.

Çocuk mahkemesi
Açılım süreci bağlamında hükümet taş atan çocukların, özel yetkili mahkemeler yerine çocuk mahkemelerinde yargılanmalarını öngören bir düzenleme yaptı. Terörle Mücadele Kanunu’nda bu yönde bir değişiklik hazırladı. Yaklaşık 4 ay önce TBMM’ye getirdi, ancak iki nedenle geri çekti: Birincisi, sokak gösterilerinin ve taş atma eylemlerinin artması; ikincisi de CHP’nin bu düzenlemenin bir başka hükmü nedeniyle Öcalan’a yeniden yargılama yolunun açılabileceği kuşkusuydu. Düzenleme yeniden gündeme getirildi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, muhalefet partilerini ziyaret etti ve destek istedi.

CHP ve MHP’nin tutumu

Yazının Devamı