Sosyal demokratların yakından tanıdığı, SHP’de ve CHP’de uzun yıllar dış ilişkiler danışmanlığı yapan sevgili Şule Bucak, pazar günü, geleneksel hale getirdiği akşam yemeğinde CHP lideri Deniz Baykal’ı evinde ağırladı. Şule’nin konukları arasında Müjde Ar, Ercan Karakaş ve aralarında benim de bulunduğum çok az sayıda gazeteci dostları vardı.
Yemeğe geçmeden önce Baykal’a Van’daki protesto olayını konuştuk. CHP lideri, Van’da yumurtalı protesto eyleminin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in organizasyonu olduğundan emin konuştu. Baykal, Van’daki olayın bir tuzak olduğunu ve hatta bazı emniyet görevlilerinin de dahlinin bulunduğu yönünde kuşku taşıdığını belirtti. Baykal, olayı şöyle anlattı:
‘Beni yürüteceklerdi’
“Van’a ulaştık. Her şey çok güzel ve çok normaldi. Sokaklarda vatandaşların ilgisiyle karşılaştım. Yol boyunca otobüsten onları selamladım. Kongreyi yapacağımız salonun hıncahınç dolu olduğu bilgisi geldi. Biz otobüsle kongre salonunun bulunduğu yere doğru ilerliyoruz. Bu arada arkadaşlar, emniyet yetkililerinin kongre salonunun bulunduğu sokağın başında otobüsten inmemi istediklerini ilettiler. Hem benim koruma müdürüm hem de Yılmaz Ateş’e iletmişler bu
Arınç: Gizli oylamalarda fire ihtimali her zaman vardır. Bu CHP, MHP ve BDP için de varittir. Yönetim ambargo koymazsa ‘evet’ oyu veren CHP’lilerin sayısı 20 - 25 olur
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nü tanıtmak amacıyla gazetelerin Ankara temsilcileriyle dün kahvaltıda bir araya geldi. Koordinatör İbrahim Kalın’la birlikte planlanan faaliyetler hakkında bilgi verdi. Arınç, gazetecilerin güncel konulardaki sorularını da yanıtladı.
‘Siyaseten yanlıştır’
Arınç, anayasa değişikliği teklifinde TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in de imzasının bulunduğuna ilişkin tartışmaların sorulması üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“CHP’nin iddiasına göre, burada Sayın Başkan’ın da imzası var. Bu doğru ise, yani Sayın Başkan bu anayasa değişikliği teklifini imzalamışsa bu siyaseten yanlıştır. Niye siyaseten diyorum, hukuken demiyorum? Neden yanlıştır? Çünkü anayasa değişikliği konusu olsun, bir başka mesele olsun, oy hakkı olmayan ve kısmen tarafsız olması gereken Meclis Başkanı’nın, ‘Bu benim konum değil, ben bu konuda tarafsızlığımı koruyacağım’ demesi lazım. Aklı başında herhangi bir insan -bırakın Mehmet Ali Şahin gibi birisini- sıradan bir milletvekili
Anayasa değişikliği tartışmaları içinde iptal davasının referandumdan önce mi, sonra mı açılabileceği konusu da yer aldı. Hukukçular, bu konuda farklı görüşler öne sürdüler. Bazıları davanın referandumdan önce, bazıları ise sonra açılabileceğini savundular.
10 günlük süre
Konuyu, Anayasa Mahkemesi’nin eski Genel Sekreteri ve YÖK eski üyesi olan ve 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in döneminde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten Bülent Serim’le konuştum.
Serim, şu yorumu yaptı:
“Anayasa’nın, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinin birinci fıkrasında, ‘Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler’ hükmü yer alıyor. Aynı maddenin ikinci fıkrasının sonunda ise, ‘Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren 10 gün geçtikten sonra şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez’ hükmü bulunuyor. Bu hükümler, anayasa değişikliğine ilişkin yasa hakkında iptal davasının 10 gün içinde açılmasını öngörüyor. Çünkü bu davaların şekle dayalı iptal davaları olmaları gerekiyor. Bu durumda referandumun beklenmesine bu hükümler olanak tanımıyor. Burada anayasa koyucunun
Ankara dün gergin bir gün yaşadı. Sabahın erken saatlerinde Ankara’ya giriş yolları kesilmişti. Polis, TEKEL işçilerini taşıyan otobüsleri Ankara girişlerinde durdurdu.
İçişleri Bakanlığı, TEKEL işçilerine karşı Ankara’yı “savunmaya” kararlıydı. İşçiler, Ankara’ya sokulmayacaktı. Sokulmadılar.
Emniyet yetkilileriyle sendika yetkilileri arasında süren uzun görüşmeler sonunda sadece 20 otobüse Ankara’ya giriş izni verildi.
Kendi binana gidemezsin
Hedef, Türk-İş Genel Merkezi’ydi. TEKEL işçileri sahibi oldukları Türk-İş binasına gitmek istiyordu. Ancak, hükümet bu binaya gitmelerini yasaklamıştı. Nitekim gün boyunca işçilerin üyesi oldukları Türk-İş binasına ulaşmalarını önlemek için emniyet güçleri büyük mücadele verdiler.
İşçilerin önünü kestiler, barikat oluşturdular. Cop ve biber gazı kullandılar. Bazı işçiler yaralandı. Polis, işçiler nerede toplanmışlarsa, oraya müdahale etti. İşçilere geçit vermedi!
Anayasa değişikliği oylamasında her milletvekilinin oyu çok önemli. İktidar partisinin 330’u rahat aşabilmek için desteğe ihtiyacı var.
AKP’nin TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin dışında 336 milletvekili bulunuyor. Şu anda diğer partilerden destek alamamış görünen iktidarın anayasa değişikliğini geçirebilmesi için fire vermemesi gerekiyor. AKP sözcüleri, bu konuda bir endişelerinin olmadığını açıklamakla birlikte, TBMM’deki sandalye dağılımı oylamayı kritik hale getiriyor.
CHP ve MHP
CHP ve MHP, anayasa değişikliklerine destek vermeyeceklerini açıkladılar. Bu durumda iktidar partisinin oylamayı garanti edebilmesi için BDP ve DSP’nin veya bağımsızların desteğini alması önemli hale geliyor. Nitekim, AKP yetkililerinin tek tek bağımsız milletvekillerini de ikna etmeye dönük gayretleri söz konusu.
BDP’nin desteği sorunlu
Anayasa değişiklik paketinin en çok tartışılacak konularından biri de referandum aşaması olacak. Değişiklik yasalaştıktan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün paketi bir bütün olarak mı yoksa ayırarak mı referanduma götüreceği merak konusu. TBMM’ye sunulan teklifin son maddesi, değişikliklerin bir bütün olarak referanduma sunulmasını öngörüyor.
367’yi aşarsa...
Anayasa değişikliği öngören yasa, TBMM’den 367 veya daha fazla oyla geçerse, referandum Cumhurbaşkanı Gül’ün takdirine bağlı olacak.
Bu halde Gül, yasayı isterse referanduma götürebilir veya referanduma gerek görmeden onaylayabilir. Cumhurbaşkanı’nın 367 ve üzerinde oyla geçen anayasa değişikliklerinde böyle bir takdir yetkisi var.
Cumhurbaşkanı, 367’yi aşan anayasa değişikliğini eğer TBMM öyle kararlaştırmışsa referanduma bir bütün olarak sunmak zorunda mı, yoksa maddeleri ayırarak sunabilir mi?
Daha önce yapılan ve 367’yi aşan anayasa değişiklikleri referanduma TBMM’nin de kararı doğrultusunda bir bütün olarak sunulmuş. Bunun tek istisnasının 9. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde yaşandığını dün yansıtmıştım. Sezer, 367’nin üzerinde oyla geçen ve bir bütün olarak referanduma sunulması maddesini içeren
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hukukçu ve siyaset bilimcilerle anayasa değişikliği çalışmasını konu alan bir toplantı yaptı.
Toplantıya katılan Prof. Dr. Hikmet Sami Türk ile yazarımız Taha Akyol, Gül’ün aldığı bilgiler ve öneriler doğrultusunda hükümete tavsiyelerde bulunacağını açıkladılar.
Yetki tartışması
Muhalefetin en çok eleştirdiği konulardan biri, değişiklik paketinin referanduma bir bütün olarak sunulması. Pakette yer alacak maddelerin ayrı ayrı oylanması yerine, seçmen, paketin tümüne evet veya hayır diyecek. Muhalefet bu yöntemi hükümetin referandumu aşmak için yöneldiği bir taktik olarak değerlendiriyor.
CHP lideri Deniz Baykal, bu görüşten hareketle Cumhurbaşkanı Gül’e bir çağrıda bulunmuş ve paketteki maddelerin ayrı ayrı referanduma sunulması için yetkisini kullanmasını istemişti.
Cumhurbaşkanı’nın referandum yetkisi konusunda ise bir tartışma var. Anayasa’nın 175. maddesi bir yandan Cumhurbaşkanı’na “Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri” referanduma sunma yetkisi verirken, bir yandan da TBMM’ye “hangi maddelerin birlikte, hangilerinin ayrı ayrı oylanacağını kararlaştırma” yetkisi tanıyor.
CHP’den 5 yıl önce ayrılan ünlü sanatçı Zülfü Livaneli’nin, Baykal’ı ziyareti ve açıklamaları ilgi gördü. Baykal, Livaneli’nin partiye dönüşünü “yakıştı” sözüyle değerlendirirken, “Kapımız herkese açık” dedi
CHP’den 5 yıl önce ayrılan ünlü sanatçı Zülfü Livaneli’nin, Deniz Baykal’ı ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklama ilgi gördü. Muhabirimiz Mansur Çelik’e, “Baykal’a saygı eksilmedi, elimden geldiği kadar CHP’ye destek olacağım. Türkiye’nin gerçekten şu anda CHP’ye ihtiyacı var” diyen Livaneli, kırgınlıkları geride bırakmış görünüyor.
‘CHP’ye ilgi var’
Livaneli’nin bu sözlerini ve yaklaşımını dün Siirt’ten telefonla konuştuğum CHP lideri Deniz Baykal’a sordum. Baykal, Livaneli’nin ziyaretinden ve sözlerinden büyük memnuniyet duyduğunu vurguladıktan sonra şu değerlendirmeyi yaptı:
“Zülfü Livaneli gibi çok değerli bir sanatçımızın bu yaklaşımı beni çok mutlu etti. Sanatçılarımızdan, aydınlarımızdan, fikir adamlarımızdan CHP’ye yönelik büyük bir ilgi var. CHP etrafında bir toparlanma, kenetlenme eğilimi içindeler. Bu beni çok mutlu ediyor. Türkiye’nin ihtiyacı olan bir tablo doğuruyor. Zülfü Livaneli’nin de belirttiği gibi, Türkiye’nin CHP’ye olan ihtiyacı her zamankinden daha