Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne gitmemesi ve paketin 367’yle geçmesi halinde uzlaşma sağlanabileceğine yönelik sözlerine CHP lideri Deniz Baykal, çok sert yanıt verdi. Baykal, dünkü görüşmemizde, “Anayasa ihlaline göz yumun, Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyin, diyen bir Adalet Bakanı’nı dünyada çok az bulursunuz” diyerek, Ergin’in önerisine karşı çıktı.
‘Ahlaksız teklif’
Baykal, Adalet Bakanı Ergin’in sözlerini şöyle değerlendirdi:
“Bu ahlaksız tekliftir. Bakan, CHP’ye, ‘biz Anayasa’yı ihlal ediyoruz, siz de bu suça ortak olun’ teklifi yapıyor. Suç ortaklığı öneriyor. Bu teklif Adalet Bakanı’na yakışmadı. Anayasal hakkınızı kullanmayın, anayasa ihlaline siz de katılın, diyen Adalet Bakanı’nı dünyada çok az bulursunuz.”
‘3 maddeyi çeksinler’
Adalet Bakanı Ergin, anayasa oylamalarında, yürürlük maddesine, “Şu maddeler ayrı oylanır” diye bir hüküm koyulabileceğini ve böylece paketin bölünebileceğini ifade etti...CHP, parti kapatılması, Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili maddeleri Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyeceği taahhüdünde bulunursa, bu maddelerin referanduma ayrı sunulması konusunda iktidar partisi uzlaşmaya açık görünüyor...
TBMM sabahlara kadar çalışıyor. Anayasa değişikliği maddeleri 330-340 aralığından geçiyor. Partiler arasında uzlaşma yok ama arayış sürüyor.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile dün Meclis bahçesinde uzlaşma olasılığını konuştuk. Kanal 7’de Mehmet Hacet’in Başkent Kulisi programına birlikte konuk olduğumuz Bakan Ergin’e, Zaman’ın Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal ile birlikte sorular yönelttik. Reklam aralarında perde arkasındaki gelişmeleri öğrenmeye çalıştık.
“Uzlaşma hâlâ mümkün”
TBMM birinci tur oylamaları bitirmek üzere... Pakete iktidar partisi dışında destek yok. BDP’nin 330’un altında kalmasın diye verdiği birkaç oyluk destek dışında muhalefet partileri destek vermiyor. Maddeler bıçak sırtında geçiyor.
Acaba ikinci tur oylamalar başlamadan iktidar partisiyle CHP arasında bir uzlaşma
CHP lideri Deniz Baykal’ın anayasa değişiklik paketinin üç maddesini seneye bırakma önerisini Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, gerçekçi bulmuyor. Çiçek, dün bu konudaki sorularımı yanıtlarken, “Sayın Baykal’ın ne istemediğini biliyoruz, ancak ne istediğini bilmiyoruz” yorumunu yaptı. Çiçek, Baykal’ın gözünün Ahlatlıbel’de olduğunu belirterek çözüm mercii olarak milleti değil, Anayasa Mahkemesi’ni gördüğünü öne sürdü.
“Umudu Ahlatlıbel’de”
Çiçek’in bu konudaki değerlendirmesi özetle şöyle:
“Sayın Baykal, ne istediğini söylemiyor, ne istemediğini söylüyor. Biz ise, Sayın Baykal’ın ne istediğini bilmek istiyoruz. Baykal’ın sözlerinden çıkardığımız sonuç, anayasa değişikliği paketine karşı olduğudur ve çıkmasını istemediğidir. Benim kişisel fikrime göre, Sayın Baykal’ın gözü ve umudu Ahlatlıbel’dedir. Yani Anayasa Mahkemesi’ndedir.”
Değişken öneriler
Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Arslan Güner, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan arasındaki tartışma için “Emekli komutanlarımızın kendi takdirleridir. Ama çok hoş değil” dedi
Orgeneral Arslan Güner
Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümünün 60. yılı nedeniyle Genelkurmay’da düzenlenen panelde Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la ve İkinci Başkan Orgeneral Arslan Güner’le zaman zaman sohbet ettik. Org. Güner, panelde sorularımızı da yanıtladı.
Başbuğ’un birlik mesajı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, panel sonrasında Fevzi Çakmak ilgili kısa bir konuşma yaptı. Kurtuluş Savaşı’nın çekirdek kadrosunu Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’ın oluşturduğunu vurguladı. İnönü ve Çakmak’ın her zaman Atatürk’e bağlı olduklarının altını çizdi. Başbuğ, bugün de TSK’da birlik ve beraberliği, moral ve disiplin değerlerini kimse bozamaz, dedi.
Balyoz adıyla gündeme getirilen ve darbeye ortam hazırlamayı amaçladığı öne sürülen plan veya daha sonraki tarihleri taşıyan Sarıkız, Ayışığı gibi isimlerle kamuoyuna yansıtılan planlarla 1 Mart Tezkeresi arasında bir bağlantı olabilir mi?
Yenişafak’tan Fehmi Koru böyle bir bağlantı olabileceği üzerinde duruyor. İddia edilen bu tür hazırlıkların 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçeceği varsayımına dayalı olarak yapılmış olabileceğine işaret ediyor. Özden Örnek’in günlüklerinin 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM tarafından reddedildiğini akılda tutarak okunması gerektiğine vurgu yapıyor. Bu yaklaşıma göre, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesi, bu tür planları suya düşürdü. Eğer 1 Mart Tezkeresi geçseydi; ABD askerleri Türkiye’den geçecek, bazı merkezlerde 60 binin üzerinde ABD askeri konuşlanacak, önemli liman ve havaalanları ABD’nin kullanımına açılacak; bu tablo Türkiye’de kargaşayı artıracak ve askerin yönetimdeki ağırlığı artacaktı. Böyle bir ortamda Balyoz’da öngörülen eylemlerin uygulanması şaşırtıcı olmayacaktı.
Özkök destekliyordu
1 Mart Tezkeresi öncesinde Ankara’da Türkiye ile ABD arasında çok çetin bir müzakere süreci yaşandığı biliniyor. Bu müzakerenin konusu 1 Mart
CHP lideri Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e çağrıda bulunarak, anayasa değişikliği paketinin 3 maddesini ayırıp referanduma sunacağını şimdiden açıklaması halinde, iktidarla mutabakata açık olacaklarını duyurmuştu.
Baykal, Anayasa Mahkemesi, siyasi partilerin kapatılması ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ilişkin maddelerin Cumhurbaşkanı tarafından referanduma sunulacağı taahhüdüne karşılık, diğer maddelerde uzlaşacakları mesajını verdi.
Görüş açıklamayacak
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP lideri Deniz Baykal’ın çağrısıyla ilgili olarak bir görüş açıklamayı düşünmüyor. Çankaya’dan edindiğim izlenim, Cumhurbaşkanı Gül’ün, değişiklik yasalaşıp önüne gelinceye kadar nasıl bir yol izleyeceği konusunda konuşmayacağı yönünde.
Cumhurbaşkanı Gül, yasa önüne gelmeden görüş açıklamasının siyasi partiler karşısında tarafsız konumunu bozacağını düşünüyor. Ayrıca Baykal’ın önerisinde olduğu gibi, peşin taahhütte bulunmasının da hem doğru hem de mümkün olmadığı görüşünde. Baykal’ın çağrısına yanıt vermesi halinde iç siyasetteki tartışmalarla taraf konumuna geleceği düşüncesini taşıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in, 25 general ve amiral, 78 muvazzaf ve diğerleri emekli olmak üzere 95 subayın gözaltına alınmasını isteyen savcıları görevden alması kamuoyunda geniş yankı buldu.
Başsavcı Engin, görevden aldığı savcıların yerine iki yeni savcıyı görevlendirdi ve operasyonları yeni savcıların dosyayı inceleyebilmeleri için bir süreliğine durdurdu.
Başsavcı Engin’in bu tasarrufu, bazı basın yayın organlarınca eleştirildi. Hatta Başsavcı’nın İstanbul Barosu’nun bir sergisini açarken gelen bir telefonla savcıları görevden alıp “Emredersiniz” diyerek operasyonları durduğu bile iddia edildi.
Başsavcı Engin’e dün bu iddiaları sordum. Şu yanıtı verdi:
‘Kimse cüret edemez’
“Ben 38 yıldır hukukçuyum. 5 yıl avukatlık yaptıktan sonra savcı oldum. 33 yıldır bu görevi yürütüyorum. Meslek hayatım boyunca kimseden emir almadım. 63 yaşındayım. Bundan sonra da kimseden emir almam. Ayrıca kimse de buna cüret edemez.”
Tekrar tutuklanmasına karar verilen eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın, avukatı marifetiyle yaptığı açıklamalara dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök çok sert yanıt verdi.
Doğan’ın avukatı marifetiyle yaptığı açıklamalardaki suçlamaları dönemin Genelkurmay Başkanı Özkök’e sordum. Özkök, konunun yargıya intikal ettiğini, yargıyı etkilemekten kaçınmak zorunda olduğunu belirterek, yorum yapmak istemediğini belirtti. Özkök, buna karşın doğrudan kendisini itham altında bırakan ifadelere ilişkin sorularımı da yanıtladı.
Özkök’e yönelttiğim sorular ve yanıtları şöyle:
Devlet işleri konuşulmaz
Sayın Çetin Doğan, avukatı aracılığıyla bazı açıklamalar yaptı? 1. Ordu Komutanlığı döneminde sizin Genelkurmay Başkanı olarak 1. Ordu’da darbe hazırlıkları konusunda kendisine sorular yönelttiğinizi ifade etti. Doğan’a 1. Ordu Komutanlığı’nda darbe hazırlıkları konusunda sorular yönelttiniz mi? Doğan ile aranızda böyle bir görüşme geçti mi?
- Bunlar konuyu sulandırmak için ifade edilen konulardır. Genelkurmay Başkanı’nın emri altındaki bir ordu komutanıyla konuşması elbette normaldir. Ancak bunlar hassas konulardır, devlet işleridir, çocuk oyuncağı değildir. Bu nedenle