Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek, yeni anayasa tartışmalarını değerlendirirken, “1961 Anayasası’nın ruhuna dönülmesi” gerektiğini vurguladı. Özbek, yapılan değişikliklerden sonra 1982 Anayasası’na da “darbe veya asker anayasası” demenin mümkün olmadığını belirtti. HSYK Başkan Vekili Özbek, bir anayasa veya anayasa değişikliği yapılacaksa bunun 1961 Anayasası’nın özgürlükçe ruhunu esas alması ve mutlaka toplumsal ve kurumsal bir uzlaşmanın ürünü olması gerektiğini savundu.
Özbek, gündemdeki konulara ilişkin sorularımı yanıtlarken, görüşlerini şöyle özetledi:
1961 Anayasası
“1961 Anayasası’na dönmeliyiz. Bunu söylerken geriye, eskiye dönelim, 1961 Anayasası’nı aynen alalım demiyorum. Söylemek istediğim 1961 Anayasası’nın değiştirilmeden önceki özgürlükçü ruhuna dönmeliyiz. Çünkü, 1961 Anayasası’nda sonradan yapılan değişikliklerle hak ve özgürlüklere önemli kısıtlamalar getirilmişti. Bu nedenle aynen almayalım ama o anayasa veya anayasa değişikliklerine o ruhla yaklaşalım.”
‘Uzlaşma şart’
“Yeni anayasa veya anayasa değişikliklerinin mutlaka toplumsal ve kurumlar arası uzlaşmaya dayanması gerekir. Avrupa Birliği istekleri bağlamında gündeme getirilen demokratikleşme amacının temel ilkesi bu uzlaşma olmalıdır. Genel uzlaşı sağlanmadan demokratikleşme ve uygun yapılaşma sağlanamaz.”
‘Referandum yetmez’
“Ayrıca basit çoğunluğa dayalı bir referandum da doğru olmaz. Anayasanın hem toplumsal ve kurumsal uzlaşmaya dayanması hem de yapılacak referandumda salt çoğunluk değil nitelikli çoğunluk aranmalıdır. Anayasa ancak böylece toplumsal uzlaşıya dayanabilir. Yoksa bir partinin çoğunluğuna dayanarak yapılan bir anayasanın referandumda yüzde 51’le kabul edilmesi yeterli olmaz. O nedenle hem hazırlanmasında uzlaşma aranmalı hem de referandumda nitelikli çoğunluk kuralı getirilmelidir.”
‘1982 Anayasası’
“1982 Anayasası’nın elbette aksayan, eksik tarafları var. Ancak bugünkü anayasaya darbe veya asker anayasası da diyemeyiz. Çünkü birçok maddesi değiştirilmiştir. Dolayısıyla darbe veya asker anayasası olma özelliğini yitirmiştir. Buna karşın ihtiyaçlara yanıt vermeyen, aksayan, eksik yönleri vardır. Bunlar da çağdaş anayasa anlayışına uygun şekilde düzenlenebilir.”
Yüksek Hâkim Kurulu
“Bugün HSYK’nın yapısının değiştirilmesi tartışılıyor. Bu kurulun oluşumunda da 1961 Anayasası’ndaki düzenlemeyi esas almalıyız. HSYK yerine Yüksek Hâkimler Kurulu oluşturulmalı. Yüksek Hâkimler Kurulu çok daha bağımsız bir kuruldu. Kurula yine Adalet Bakanı başkanlık edebiliyordu, ancak oy kullanamıyordu. Bu yargının bağımsızlığı bakımından çok daha uygun bir düzenlemedir.
‘Bakanlıkla mutabakat!’
“HSYK konusunda Adalet Bakanlığı’nın önerileriyle mutabık değiliz. Bizim görüşümüz Yüksek Hâkimler Kurulu’nun kurulması ve üyelerinin de yüksek yargı tarafından seçilmesidir. HSYK üyeliklerine TBMM tarafından üye seçilmesini de sağlıklı bulmuyorum. Meclis’in üye seçmesi konusunda Türkiye gerçeklerini değerlendirmek gerekir. Çünkü yasama organımız maalesef bağımsız değil. Bu itibarla seçimlerin mesleki ölçülerden çok siyasi tercihlere göre yapılması endişesi taşıyoruz. Bunun nedeni ise siyasi partilerde parti içi demokrasi olmamasına kadar dayanıyor. Milletvekilleri çoğunlukla parti başkanlarının telkini, işareti hatta tercihiyle seçiliyor. Bu da yasama organını liderlere bağımlı kılıyor.”
İlçe başkanı etkiliyor’
“Denizcilikte geçerli bir fizik kuralı vardır. Büyük gemi etrafından küçük gemileri kendine doğru çeker. Bu nedenle yasama etkileyecek derken, sadece doğrudan doğruya etki yapacaktır, diye düşünmemek lazım. Seçilmek isteyen yargı mensupları da yasama organı üyelerine ve hatta bağlı oldukları parti teşkilatlarına yakınlaşmak isteyebilirler.Bir partinin ilçe başkanı bile hâkim ve savcıları etkiliyor. Biz bunu önümüze gelen olaylardan biliyoruz. İlçedeki bir hâkim ve savcı bile bakanlıktaki işlerini çözmek için o ilçenin parti başkanına yanaşmaya, yakınlaşmaya çalışıyor. Bu da bağımsızlığı olumsuz yönde etkiliyor.”
‘Yürütmenin etkisi’
“HSYK’nın yapılandırılmasında yürütmenin etkilerini ortadan kaldırmak esas alınmalıdır. Değişiklikler, kurulu yürütmenin etki alanından kurtarmayı hedeflemelidir. Bunun için de öncelikle Adalet Bakanı ve müsteşarı kuruldan mutlaka çıkarılmalıdır. Bu nedenle 1961 Anayasası’nda olduğu gibi Yüksek Hâkimler Kurulu’na geçilmelidir.”
Bir sorun da HSYK kararlarında yargı yolunun kapalı olmasıdır. Bu yol açılmalıdır. HSYK’nın disiplin ve bazı terfi kararları yargı denetimine açık olmalıdır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu işlevi yerine getirebilir.”
‘Yüce Divan Yargıtay’
“Yüce Divan işlevini Anayasa Mahkemesi’nin görmesi de doğru değildir. Sanıklar için teminat arıyorsak, adaletin isabetli gerçekleşmesini istiyorsak bu işin uzmanları tarafından yerine getirilmesi gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu iş için en uygun organdır.”
‘HSYK’ya bağlanmalı’
“Deniliyor ki Adalet Bakanlığı Teftiş Kurul’u ve Personel Genel Müdürlüğü, HSYK’ya bağlanacak. Evet, bağlanması gerekir. Ama şu andaki kurula niye bağlanmıyor, diye sormak gerekiyor. Çünkü bunun için anayasal değişikliğe gerek yok. Adalet Bakanlığı Teşkilat Kanunu değiştirilerek bu hemen yapılabilir.”
Kabul ve atama
“HSYK, mesleğe kabul ve atamada yetkili görülüyor ancak uygulamada hiçbir işlevi yok. Sınav ve mülakat HSYK dışında yapılıyor. Oluşturulan listedeki isimlerin Kurul tarafından atanması isteniyor. Bu olmaz. HSYK’nın hâkim ve savcı adaylarının belirlenmesinde yetkisi olduğu halde işlevsiz bırakılmış olması kabul edilemez.”
‘Edilgen konumdayız’
“HSYK, bugün Adalet Bakanlığı karşısında edilgen durumdadır. Uygulamalarla ilgili olarak önümüze getirilen şikâyetleri bakanlığa aktarmak dışında bir fonksiyonumuz yok. Örneğin, bir kısım uygulamaların yasaya ve hukuka uygun olup olmadığının saptanması için kurul kararıyla Adalet Bakanlığı’na yaptığımız yazılı emir yolunun kullanılması talebinin akıbeti hakkında bile bilgi verilmemiştir.”