Üç ay sonra ilk kez bir restoranda yemek yedim. Açık söylemeliyim, biraz tedirgin oldum. Ama bi yerden başlamak lazım di mi?
Geçen Salı, karantina günlerinde pek özlediğim köfteyi yerinde yemek üzere evime de yakın olan Çiğli Atatürk Organize Sanayii’ndeki Köfteci Nadir Usta’ya gittim. Giderken, acaba henüz erken mi, şöyle bikaç hafta beklesem mi diye düşündüm. Ama oğlumla birlikte köftenin cazibesine kapılıp geri adım atmadan vardık bizim Köfteci Nadir Usta’ya.
Maskemiz ağzımızda, sosyal mesafe aklımızda, daldık dükkândan içeri. Her zamanki gibi, Nadir Usta’nın oğlu Hakan ızgarasının başından seslendi: “Fedai Abi hoş geldin, özledik be ya...” Aynı şekilde karşılık verdim Hakan’a. Özledik dedim, hem de çok özledik...
Ayaküstü, ızgaranın başında sohbet ettik biraz. “Abi, insanlar hem köfteyi hem de dışarıda olmayı çok özlemiş valla. E biz de çok özledik çalışmayı, köfte yapmayı, şöyle bi iki insan görmeyi...”
- Yeni normal hayatımız için neler yaptınız peki Hakan?
Abi, biz zaten temizliğimize fazlasıyla özen gösteriyoruz. Ancak bu süreçte, mesafelerin dışında, her müşteriden sonra masanın üzerinde ne var ne yoksa alıp dezenfekte ediyoruz. Yani, her müşteride masa yeniden kuruluyor. Müşteriler de bu konuda titiz, öyle de olunmasında fayda var. Bu hastalıktan ancak bu şekilde kurtulabiliriz.
Ben Hakan’la sohbet ederken, garson arkadaşım “Köftelerin masada abim, soğumasın” diyor.
Ve işte uzun zamandır özlemini çektiğim köfte piyazla baş başayım. Gerçi bu kez yanımda, piyazı ve köfteyi tek tek söyleyerek rejim yaptığımızı zannettiğimiz abim yok. Ama olsun bi dahakine onunla da gideriz. Oğlumla birlikte dalıyoruz köfte ve piyaza. Evde kaldığımız süreçte de köfte yaptık, ama güzel köfteyi ustasının elinden, yerinde yemek başka bi keyif.
Yazımın başında da belirttiğim gibi biraz tedirgin çıktık dışarıya. Yemek boyunca da sürdü bu tedirginliğimiz. Ama nihayetinde hayat devam ediyor, bi yerden yeniden başlamak lazım di mi?
Değerli okurlarım, salgın sürecinde hepimiz yıprandık, yaralar aldık. Biliyorum. Ama şunu da biliyorum ki en büyük yarayı, özellikle gıda işi yapan restoranlar, küçük işletmeler aldılar. Bu süreçte, eğer imkânınız varsa, önlemlerinizi aldıysanız bir restoranda yemek yemeyi, alışveriş yapmayı ihmal etmeyin. Elbette restoranlardan beklentimiz de kuralların tamamına uymaları, asla ödün vermemeleri.
Yeni normali, normale çevirmek bizim elimizde...
Mavi suların şefi olmak isteyenler
Ben aşçılığı, her yerde aynı zannediyordum. Ta ki, sevgili arkadaşım Uluslararası Servis ve Lezzet Akademisi (USLA) CEO’su Emel Arslan Güryıldız anlatana kadar... 2019’un son günlerinde salaş bi restoranda ilk defa ondan duydum ‘yat aşçılığı’ konusunu. Epey de ilgimi çekti. Sonraki gelişinde uzun uzun konuşuruz deyip kısa kesmiştik sohbeti. Ama gündem o kadar hızlı değişti ki, bırakın bizim Emel’le görüşmemizi, bu salgın yüzünden anamız babamızla görüşemedik. Evlerimize tıkılıp kaldık. Ama geçen hafta aldığım bir mail’le anladım ki, sevgili Emel Arslan Güryıldız ve ekibi bu süreçte hiç de boş oturmamış, bizim salaş bir masada kısacık sohbetini yaptığımız yat aşçılığı konusunu organize etmiş. Daha sonra bu konuyu ayrıca sizlere anlatırım. Ama şimdi özellikle genç aşçı adaylarının, meslek okullarının aşçılık bölümlerinde okuyan öğrencilerin bu yazıyı dikkatle okumalarını, araştırmalarını tavsiye ederim. USLA, dünyanın en tanınmış ve yaygın denizcilik eğitim kurumu International Yacht Training’le (IYT Worldwide) birlikte Türkiye’de bir ilke imza atıyor. Mutfağın uzmanı USLA, lezzet macerasına çıkacak gezgin şefler için IYT Superyacht/Yat Aşçılığı sertifikasıyla yepyeni bir eğitim programını başlatıyor. Dünyada yat ekonomisi büyürken, yat aşçılığı da gözde meslekler arasında hızla yükseliyor. Bu alanda uzmanlaşan Türk şefler, dünyanın dört bir tarafında iş bulabiliyor. Fırsatlar artarken bu konuda eğitim alınabilecek kurum sayısı yetersiz ve sınırlı kalıyor. USLA Akademi; dünyanın en tanınmış ve yaygın denizcilik eğitim kurumu International Yacht Training (IYT Worldwide) ile birlikte başlatacağı IYT Superyacht Chef / Yat Aşçılığı programıyla, mesleğini Türkiye ve uluslararası sularda yapmak isteyen şefler için benzersiz bir fırsat yaratıyor. Yüksek maaş olanağı sunan yat turizminde kariyer yapmayı düşünen şeflere uluslararası standartlarda bir eğitim vererek sektöre nitelikli eleman yetiştirmeyi amaçlıyor.
Zerdeçallı balık çorbası
Sağlıklı bir yaşamın içinde olmazsa olmaz en önemli gıdalardan biri balık. Ben her çeşidini, her haliyle sevenlerdenim. Ama kimi insan maalesef, şu veya bu sebeplerle balık yemiyor, ya da çok az yiyor. İşte size farklı, kolay bir balık çorbası tarifi...
Malzemeler
1 adet levrek veya çipura (sadece kafa kısmı bile olur), 1 tatlı kaşığı zerdeçal, 1 adet yumurta sarısı, tuz, maydanoz, bir limon, 2 kaşık tereyağı
Önce balğınızı 6 bardak suyun içinde, evde hangi sebzeler varsa onlarla haşlayın. (havuç, kuru soğan, maydanoz, kereviz vb.) Haşladığınız balığı tifterek kılçıklarından ayırın. İçinde hiç kılçık kalmamasına özen gösterin. Balık suyunuzu süzüp bir tencereye alın, içine bir tatlı kaşığı zerdeçal ilave edin. Biraz kaynasın, bir yumurta sarısını limonunuzun suyuyla güzelce çırpın. Çırpılmış yumurtaya kaynayan balık suyundan ilave ederek, yumurtanız kesilmeyecek kıvama gelecek şekilde yavaş yavaş balık suyuna ilave edin. Tifttiğiniz balıkları ve 2 kaşık tereyağını ekleyin. Kısık ateşte 15 dakika kaynatın. Üzerine ince kıyılmış maydanoz serperek servis edin. Afiyet olsun.
Not: Çorbanız kaynarken çok küçük doğranmış havuç koyabilirsiniz.