Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Hepimiz işimizde gücümüzdeydik.
Bahar yüzünü göstermişti.
Yaz planları yapılmıştı. Tam havaya gitmiştik kiii, birden kabus gibi bi şey çöktü dünyanın üzerine. Corona!
Ne olduysa oldu işte! Bütün dünya evlerimize kapandık.
Korttuk, endişelendik, gerildik, keyfimiz kaçtı.
Ama tüm bunlarla birlikte bir şey daha oldu.
Evlerimizde eşimizle, çocuklarımızla özümüze döndük.

Paylaşmayı öğrendik!

Mesela üç öğün birlikte yemek yemeye, günü kıymetli kılacak zaman geçirme formülleri üretmeye başladık. Canımızın çektiğini hazır almaya alışmış bizler, evde çeşit çeşit yemekler yapar olduk. Hiçbir şey yapmasak, ekmek yapar olduk evlerimizde.
Öyle ki, marketlerde maya kalmadı. Ama ona da çare bulduk, kendi mayamızı kendimiz yapmayı öğrendik, bunu başkalarına anlattık. Paylaşmayı öğrendik.
Dedim ya, canımızın çektiğine her an ulaşabiliyorken, bu lüksümüzü kaybettik. Ama yılmadık!
Mesela ben, her gün bi yerlerde farklı lezzetlerin peşinde koşarken, burnumda tüten pideye hasret kaldım. Bir, iki, üç, beş, on gün derken sonunda pide hasretini evde yaparak gidermeye karar verim.

Haberin Devamı

Hamurla boğuşuyorum

Şimdi size uzun, uzun tarif vermeyeceğim. Merak edenler instagram sayfamdan neler yaptığımı görebilirler. Benim asıl anlatmak istediğim başka.
Dedim ya, pide burnumda tütünce, eşime, “Hadi be Ebuş yapalım şunu” dedim.
Evde un var, maya var, kıyma var. Hem bi pide yapmak ne kadar zor olabilirdi ki?
Hızlıca giriştik işe. Hemen internetten bir pide tarifi videosu açtık. Şunu söyleyeyim pide içi hazırlamak zorlamadı beni. Kolay bile geldi. Öyle ki, keyfinize göre, tarifsiz ama bi o kadarda şahane pide içi hazırlayabilirsiniz. Asıl iş hamuru yapmakta!
Tıpkı videodaki ablanın anlattığı gibi her şeyi gram gram, neredeyse onunla aynı hızda kabın içine koymaya başladık. İlk başlarda her şey yolundaydı. Ne zaman elimi hamurun içine daldırdım işte o an bunun hiç de kolay olmadığını anladım. Ama çok geçti, başladık bi kere, bitirmek gerek. Ellerim yapış yapış hamur, bi taraftan hamurla boğuşuyorum, diğer taraftan eşim Ebru’nun “Biraz daha un koy, topla, topla, şu kenarları al, olmadı şuraları topla…” talimatlarına uymaya çalışıyorum. Topu topu yarım kilo hamur, ama bi türlü seyrettiğimiz videodaki kıvama gelmiyor. Neyse, biraz daha un, biraz daha topla, ha oldu, ha oluyor derken mayalanma kıvamına getirdik hamuru. Yalan yok, mutfak kapısından çıkarken şöyle bi döndüm, gururla seyrettim mayalanmakta olan hamurumu. Zannedersin savaş kazandım!

Haberin Devamı

Ustaların elini öpeceğim

Nefsimizi köreltti

İkinci aşama geldiğinde, kolay be, yaparım ben bunu, havasını kaybetmiştim. Hamuru açma ve kıymayı yufkaya yedirme işinde pide ustalarına saygım tavan yaptı! Hani şu karantina günleri bi geçsin ilk işim mahalle pidecimiz Karşıyaka Şemikler Can Pide’nin ustalarının elini öpmek olacak.
Neyse şişeyle açtığım hamurları az da olsa pideye, lahmacuna benzettim. Hatta oğlum seviyor diye bir iki pideyi yumurtalı yaptım. Ee oldu mu peki, derseniz. Eh işte nefsimizi köreltti derim.
Ama şunu bir kez daha anladım ki, ustalık başka bi şey. Hele şu sıkıntılı günlerde bunu çok daha iyi anlıyoruz.
Buradan Karşıyaka Şemikler Can Pide ustalarının şahsında tüm pide ustaları ve bugün bizler evlerimizde otururken hizmetlerini kapımıza getiren tüm çalışanlara teşekkür etmek istiyorum.
Ve elbette en büyük teşekkür doktorlarımıza, hemşirelerimize, tüm sağlık çalışanlarımıza…
Sarılacağımız günler yakın…

Haberin Devamı

Bugün onları anlama günü!

Sarılmak isteyip, sarılamamak!
İnsanların yanlarına gitmek isteyip, gidememek!
Öpmek isteyip, öpememek!
Dokunmak isteyip, dokunamamak!
Dışarı çıkmak isteyip, çıkamamak!
Eğlenmek isteyip, eğlenememek!
Oyun oynamak isteyip, oynayamamak!
İsteyip de yapamamak,
NE KADAR ZOR DEĞİL Mİ?!
Yaşadığımız bu günler bunları yapamadığımız, evlerimize kapandığımız günler.
Ama bi yandan da hayattan ders çıkarma günleri. Bunca zamandır görmediğimiz, duymadığımız şeyleri duyma, görme günleri.
Dün 2 Nisan’dı.
“Dünya Otizm Farkındalık Günü”.
Bi düşünün şimdi bizler yaşadığımız bu zorluklara kısa bir süre bile katlanamazken, onlar bi ömür böyle yaşıyorlar.
Çünkü onlar OTİZİMLİ! Bizi göre çok basit şeyleri farklı oldukları için yapamıyorlar. Daha doğrusu biz izin vermediğimiz, aramıza almadığımız için yapamıyorlar.
Bugün onları ve tüm engellileri anlama günü...
Dilerim bugünler bitince 2 Nisan’lar hep birlikte olma, sarılma, sokağa çıkma, oyun oynama, dokunma, eğlenme, hayatı paylaşma, birlikte yaşama günü olur...