Babalık öyle kolay değil ha! Onu diyeyim baştan. Tahir olunuyor belki ama “Tahir Baba” kolay olunmuyor. Beş, altı sene önceydi, bir dost sohbetinde adını duydum Söğüşçü Tahir Baba’nın. Kemeraltı’nda, Havra sokağındaymış dükkanı. Gece saat 02.30 gibi açar sabah gün doğumuyla da kapatırmış. Ha bugün, ha yarın derken bi gün oğlum Efe ve annesini sabahın kör saati otizm ile ilgili bir konser yolculuğuna uğurlarken aklıma geldi ve gittim ustanın dükkanına. Sabahın kör saati diyorum çünkü Kemeraltı’nda Havra sokağına doğru yürürken az kalsın köpekler tadıma bakacaktı. Neyse ki, iyi koşuyorum. Üstelik göbeğime rağmen.
Listeye yazarmış
İşte Tahir Baba’yı böyle maceralı bir sabahta tanıdım. Ben gittiğimde saat 06.00 sularıydı. Hararetli kalabalık sükût bulmuştu.
Dükkanın önünde bir kalabalık yok aslında, kalabalık gelenlerin kendi siparişlerini kendilerinin yazdığı listede. Usta dükkana gelmeden gececi, sabahçı çalışan esnaf kapıdaki listeye yazarmış siparişlerini. Tahir Baba’da gelir gelmez bu sıraya göre yaparmış söğüşlerini.
Usta hemen tüm söğüşçüler gibi, söğüşün anavatanı Niğdeli değil. Konyalı kendisi. Söğüşçülüğü de biraz nasip işi.
1967 senesinde abisi ile pidecide çalışıyormuş usta. Aynı sokak üzerinde de bir söğüşçü varmış. Bi gün ustanın abisine “Evlat gel şu söğüşçülüğü öğreteyim sana” teklifinde bulunmuş. Abisi kabul etmiş teklifi. Öğrenmiş de.
Tahir Baba da abisiyle başlamış işe. Birlikte kellelerini ayıklayıp, aynı dönemde farkı yerlerde yapmışlar bi müddet bu işi. Ancak bi süre sonra ustanın abisi gurbetçi olarak yurtdışına gitmiş. Böylece iş ustaya kalmış. Usta tek başına sürdürmüş söğüşçülüğü. O da 54 yıldır işinin başında.
Tatlı bi adam Tahir (Sivritepe) Baba. Güleç yüzlü, şahane bi sohbeti var. Mesela dükkana geldiğinizde “Şunu bi üfle bakayım” der bi lokma söğüş tıkıştırır ağzınıza. Güzel esnaf anlayacağınız.
Gel gelelim dükkan yeri olarak biraz kadersiz usta. Mesleğe Havra sokağının bitiminde bir arabada başlamış. Sonra Karaosmanoğlu Han’da bi dükkan açmış. Han otel olunca yine Havra sokağında, balıkçıların yan solağında bi dükkan tutmuş. Kader bu ya orası da geçenlerde yıkılmış. Şimdi İkiçeşmelik yokuşunda, ikinci lambaların tam köşesinde bi yer bulmuş kendine. Umarım dükkandan yana şansı yaver gider bundan sonra.
Dedim ya uzun yıllar gece başlayıp sabahın ilk ışıklarına kadar çalışmış usta. Şimdilerde oğlu Cemil’e el vermiş. Kendisi yine eskiden olduğu gibi gece 02.30’da açıyor dükkanını. Öğlen 11.00/12.00’ye kadar dükkanda. Sonra nöbeti oğlu Cemil alıyor.
Kağıtta 3 pideli ve sarmadan servis ediyor söğüşünü. Yani kelle etini siz sarıyorsunuz lavaşa. Yetmezse sınırsız lavaş veriyor usta. Doymamak imkansız yani.
Çarşamba günü uzun zamandır gidemediğim Tahir Baba’daydım. Muhabbetimizi yaptık, söğüşümü yedim. Güzel bi insanla, lezzetli şeyler paylaştım.
Dilerim hep işinin başında olur usta, dilerim nice yıllar, “Üfle bakayım şunu” demeye devam eder...