En sık karşılaştığım soru şu: Abi, en güzeli nerede, kim yapıyor?
Nereye gitsem, kimi yazsam, kimi Instagram sayfamda paylaşsam, gelen en yoğun soru bu.
Verdiğim cevap net...
Ben lezzetin muhabbetine âşığım. Gezmeyi hedefe varmak için değil, yolda olmayı sevdiğim için yapıyorum.
Hayata bakışım böyle. Kimseyi yemeğinin tuzu çok, tereyağı az diye eleştirmiyorum. Çünkü, yemek yediğim yerlerin işini iyi yaptığını varsayarım, ki öyle de olmalı zaten. Öyle olmasa neden restoran açsınlar, di mi?
Bir de hikâye ararım, masal severim yemeğin yanında.
İşte böyle bi yer anlatacağım size. Hem de şuracıkta, Menemen’de.
Spor muhabiri
Birkaç ay önce Instagram’da önüme bir kokoreççi düştü. İlkinde pek dikkatimi çekmedi. Sonra bi iki kez daha karşılaşınca şöyle bi sayfasına baktım. Kupürler dikkatimi çekti sayfasında. Kokoreççi gazeteciymiş. Merak ettim, listeme ekledim.
Geçen hafta, eşim ve oğlumla Menemen’e gezmeye gittik. Pek bilinmez ama eski sokakları, evleri pek güzeldir buranın... Mahkeme Camii, Taş Han, Kubbeli Bakkal ille görülmesi gereken yerlerdir. İşte biz de epeydir ha bugün, ha yarın gideriz derken programsız düştük yola.
Yol dediğime bakmayın, Karşıyaka’dan 20 dakikada ulaşılıyor otoban üzerinden.
Tavsiyem, navigasyonla gidin. Menemen’in girişinden hemen önce yan yoldan Kubilay Anıtı’nın arka taraflarından götürüyor, park sorunu da yaşamazsınız.
Uzun uzun anlatırım sonra Menemen’i size. Şimdi gelelim Taş Kuyu Kokoreç’in gazeteci ustasına...
Halil Özan aslen Menemenli. Okumuş, gazeteci çıkmış mektepten. Uzun yıllar İstanbul’da ulusal basında ve haber ajanslarında spor muhabirliği yapmış. Sonrası malum... İşsiz kalmış, üzerine bir de korona denen illet başlamış. Hepimiz gibi Halil ve eşi de sorgulamışlar yaşamlarını. Karar çıkmış aile meclisinden. Azıcık aşım, kaygısız başım demişler, tutmuşlar Menemen’in yolunu. Halil’in eşi psikolog, halen işini sürdürüyor. Arta kalan zamanda da Halil’e yardımcı oluyor. Kokoreç işi de onun fikri. Dükkânlarını açmadan önce, Aydın’da kuyu kokoreçle ilgili bir ustadan eğitim almışlar. Tamam yaparız biz bu işi, dedikten sonra da, Taş Han’ın bitişiğinde buldukları, eski bir dükkânı tutmuşlar. Sıvamışlar kolları, başlamışlar kokoreçlerini pişirmeye. Gazeteci Halil, şimdinin Kokoreççi Halil’i, ürününü kendisi pişirdiği gibi, kokorecini de kendisi sarıyor.
Arpacık soğan
Minik dükkânlarında güler yüzle, hoş sohbetle karşılıyorlar misafirlerini. Her gün saat 12.00 gibi taş kuyu tandır kokoreçlerini getiriyor dükkâna Halil Usta, sonra da akşama kadar misafirlerini ağarlıyor. Hafta sonları saat 14.30 gibi hazır oluyormuş kokoreci. Yetişirseniz sıcak sıcak, kuyudan çıktığı gibi yeme şansınız var bu naif lezzeti. Haliyle, bir müddet sonra soğuyor. O zaman da ızgarasında ısıtıp sunuyor gazeteci Halil, kendi sarıp pişirdiği kokorecini.
Acı turşu ve ızgarada közledikleri arpacık soğan eşliğinde veriyorlar müşterilerine kokoreci. Valla arpacık soğan çok yakışıyor yanına.
Görmemiştim!
30 yılı aşkın süre basın sektöründe çalıştım. Halen de camianın içindeyim. Evet, limoncu, gevrekçi, hırdavatçı gazeteci gördüm; ama işin sarımından pişirmesine, kesiminden satışına gazeteci bir kokoreççi görmemiştim!
Gönül isterdi ki, Halil kardeşim gönlündeki mesleği yapabilsin, spor muhabirliğine devam etsin. Ama yapacak bi şey yok. Hayat bi yerlere savuruyor insanı.
Ne diyelim; insan plan program yaparmış ya hani, kader de bi köşeden gülermiş, “Ne yapsan nafile, hayatında ben varım” dermiş.
İyi mi, kötü mü ben bilmem, fakat sevgili Halil’in eli de, dili de pek tatlı.
Allah yollarını açık etsin.