Hayatımda hiç bu kadar sebze yediğimi hatırlamıyorum. Ispanak, pırasa, kereviz, lahana ne bulsam yiyorum. Maaile ot obur olduk vallahi. Elbette balık ve et de tüketiyoruz ama sebze önceliğimiz. Çünkü güçlü bir bağışıklık için bağırsak sisteminin saat gibi çalışması önemli. Sebzeler hem bunu sağlıyor hem de vitamin olarak çok zenginler.
İşte, saydığım sebzelerin arasında bana göre en favori olanı lahana. Salgından önce suyunu içerek zayıflama aracı olarak gördüğümüz lahana vücudumuzun en büyük destekçisi. Birçok yemeği var lahananın. Ben hepsini severim. Çorbası da, bol acılı kapuskası da şahane olur. Amaa bir sarması olur kii, sormayın gitsin. Bugüne kadar sağ olsun sevgili kayınvalidem Serpil Sayan ne zaman istesek yapardı. Gel gelelim bu salgın bizim sarmayı bile etkiledi. Neredeyse 7 aydır, bırakın aynı sofrada yemek yemeyi, doğru dürüst görüşemiyoruz bile. Hal böyle olunca eşim Ebru ile “Yetti bu lahana sarmasızlık, iş başa düştü, yaparız biz bunu” dedik ve taşın altına elimizi koyduk.
Kıymalı yapar
Gittik manava, abinin tabiriyle iki tane orta boy lahana aldık. Dedik ki, dış yapraklarını sarar ortasını turşu yaparız. Malum turşu tüketmekte bağışıklığa katkı. Kayınvalidem hep kıymalı yapar sarmayı, biz boyut değiştirdik. Bu sefer parça etli yapmaya karar verdik. Etleri olabildiğince minik doğradık önce, ardından şöyle bi kavurduk ama kızarmasına izin vermedik, yeterince pirinç, bol acı biber salçası, bol bol taze nane, dere otu, maydanoz doğradık. Bi de bastık içine sızma zeytinyağını. En sonunda da bi kavanoz yazdan yaptığımız domatesi koyduk, kavurduğumuz kuzu etini de ekledik ve işte iç harcımız hazır. Sıra geldi lahananın yapraklarını ayırmaya. Arkadaş ben hayatımda böyle lahana görmedim! Yahu bi tane fire vermez mi bi lahana? Vermedi.
İşkence!
Şöyle bir, iki dakika kaynar suda haşlayıp çıkardık yaprakları ve başladık sarmaya. Sar sar bitmedi lahana. Bi tencere, iki tencere, üç tencere derken tam dört tencere lahana sardık. Siz buna işkence mi, terapi mi dersiniz bilmem ama bizim için, ne kadar da yorulsak da muhteşem bi eğlence oldu.
İkişer tencere, ikişer tencere koyduk ocağa, silme suyunu ilave edip hepsinin üzerine geniş birer ağırlık koyup, önce harlı, kaynadıktan sonra da en kısık ateşte 40/45 dakika pişirdik. Bu arada Ebru sürekli “Annem bunu kıymalı yapardı” diye homurdanıp durdu. Sonuçtan pek ümitli değildi anlayacağınız. Amaa bir lahana sarması oldu kii, akıllara zarar. En son ocağı kapatıp biraz daha zeytinyağı ekleyip uygun sıcaklığa gelince maaile üşüştük mutfağa. Kıymetli dostlar, bi lahana ancak bu kadar güzel olabilir.
Bizden tam not alınca hemen kayınvalidem Serpil’e götürdük. Kapıya bıraktığımız lahananın tadını nasıl bulduğunu söylesin diye balkonun altında beklemeye başladık. 5 dakika sonra kayınvalidem “Lahana şahane olmuş Fedo” deyince, Ebru ile “Oldu bu iş” deyip ikinci tencereyi de baldızım Zeynep’e götürdük.
Bağışıklık
Anlayacağınız bu bereket herkese yetti. Şimdi bu adam ne diyo, neden anlattı bunları diyeceksiniz.
Mesele şu, bi kere sebze yiyin, bol bol lahana tüketin bu günlerde. Ama daha da önemlisi vitaminlerin bağışıklık sisteminize iyi gelebilmesi için ailenizle küçük mutluluklar icat edin. Özellikle yaşlılardan uzak durun ama çekirdek aile olarak küçük yuvanızda daha çok bir arada olun, bişeyler yapın. Yarın ve pazar günü hepimiz evlerimizdeyiz. Alın iki lahana hem gününüz şenlensin hem mideniz bayram etsin. Kalın sağlıcakla...
Her kafadan ayrı ses!
Eveet, geldik yine aynı yere. Kısıtlamalar yavaş, yavaş sahaları daraltmaya başladı. Eh, sürpriz oldu mu? Hayır! Yazdan beri bu kısıtlamaların geleceği belliydi zaten. Neden geldi, neden bu haldeyiz peki? En yakınlarımla tartışıyoruz, her kafadan ayrı bi ses çıkıyor. “Abi rakamlar eksik veriliyor, aşı gelecekmiş, aşı etkili değilmiş, ben falanca aşıyı olmam, maske korumuyormuş, abi şöyleymiş...”
Bla bla bla... Her kafadan ayrı ses. Yahu arkadaş, ne diyorsan kabul! Eyvallah, anladık! Sen biliyorsun bu mevzuları.
Arkadaş bu kadar şeyi konuşacağına önce bi maske tak, ellerini yıka, insanlarla arana mesafe koy, laylaylomdan uzak dur! Yap bunu yahu! Eğer yapmıyorsan zararı sana değil, en yakınlarına, farkına var kardeşim bunun! Hani tabir-i caiz ise, her şeyi devletten bekleme! Ellerini yıka, maske tak yahu!
Şu ara derdin AVM’ye gitmek olmasın, ille canın kebap çektiyse iki aile bi araya gelme, sipariş ver evine gelsin!
“Ben de bişi yok, özledim seni, gel bi sarılayım sana babam” deme. Sevgini bi müddet sevdiklerinden uzak durarak göster.
Restoranlardan sadece sipariş ver. Yemeğini al ve git evine! Esnafı “Ben yemeğimi şurada yerim, arka tarafta bi masa aç, orda yiyelim” diye zorlama.
Bilim insanlarını dinle, maskeni tak, ellerini sık yıka, evinde kal!
Budur arkadaş...