Ozan Neşet Ertaş ne güzel demiş, “Kadınlar insandır biz insanoğlu”
İzmir Karşıyaka Bostanlı’da, sokakları arşınlıyoruz sevgili dostum Evren Eğrikülahla. Namı diğer @neyedikbeabi ile.
Öğlen bi şeyler yemeye karar verdik ama ne yiyeceğimizi bilmez haldeyiz. “Şurası” diyorum, “Abi olmaz suratsız o adam” diyor.
“Burası” diyorum, “Gittik abi oraya, zaten sahibi amca gelmiyor, tadı yok” diyor. Anlayacağınız ya aç kalacağız ya da gevrek peynire talim.
O sokak senin, bu sokak benim derken Evren birden “Aa abi gel gel, bak seni nereye götüreceğim” deyip kolumdan tuttuğu gibi bulunduğumuz yerden iki sokak ötede bir mantıcıya götürüyor.
Sakin, çok da hareketli olmayan bir sokak burası. Küçük bahçesinden kapıya doğru yürüyoruz. İçeriye adım atar atmaz, şen gülüşlü üç kadın karşılıyor bizi. Mantıcı’nın sahibi Yasemin Hanım (Tuyran) birden Evren’i karşısında görünce şaşırıyor. Tam mola saatine denk gelmişiz. Hemen çaylar koyuluyor. Bahçede palet tahtalarıyla yapılmış divana kuruluveriyoruz.
Biraz kadın, biraz erkek muhabbetinin arasına çokça iş sohbeti ekleyip kahkahalarla şenlendiriyoruz muhabbeti.
Yasemin Hanım aslında bir ev hanımı. Bi ara iş hayatına da atılmış ama olmamış. “Fedocum bu işe de başlarken acaba olur mu diye çok düşündüm” diye söze başlayıp anlatıyor.
2016’da karar vermiş mantıcı açmaya. Çok kişi olmaz demiş ama o mahalledeki komşuları ile inanmış bu işe.
Üç kadın girişmişler mantı yapmaya. “Günde 3 kilo satsam yeter” diyormuş. Çabuk yakalamışlar hedefi. Bugün ne kadar matı sattıklarını söylemeyeyim ki, nazar değmesin.
Mantıyı açan da pişiren de servisini yapan da üç kadın.
Pek öyle “ev yemeği, ev mantısı” laflarına inanmam ama burada üç kadın, tıpkı evlerindeki gibi, gözünüzün önünde yapıyorlar mantılarını. Allah nazardan korusun, şahane bir dayanışmaları var.
“Başka çalışanınız var mı, eşiniz yardımcı oluyor mu?” diyecek oluyorum, “Bu dükkandan içeri erkek sinek bile giremez” diyor ve tüm kadınlar hep birlikte basıyor kahkahayı.
Neşeli muhabbetimiz sürerken koca bi tabakta, sarımsaklı yoğurt ve tereyağı ile şenlendirilmiş mantımız geliyor. Evrenle birlikte sallıyoruz kaşıkları mantıya.
Yemeğimizi yerken böyle butik işletmelerin kıymetini konuşuyoruz. Bu arada dükkanda açıldığı günden beri sadece 12 tabak olduğunu öğreniyorum. Şaşırmakla birlikte çok hoşuma gidiyor.
12 çatal, 12 kaşık, 12 tabak. O kadar!
Böyle küçük nüanslar yaratan yerlere bayılıyorum.
Herhalde yarım saat bu 12 tabak olayını konuşuyoruz. Mantımız bitiyor ve ben memnuniyetimi kaşığımı atarak belirtiyorum Atölye Mantı’nın sahibesi Yasemin Hanıma.
Mantı uzmanı sayılmam, ki kendimi “lezzetin muhabbetşne aşık” diye tanımlarım biliyorsunuz. Artık sohbetin güzelliğinden mi, mantıları açan güzel elli kadınların lezzet kokan ellerinden mi bilmem mantı gerçekten şahaneydi.
Ellerinize sağlık hanımlar, yolunuz açık olsun.
Üstad Neşet Ertaş, “Kadınlar İnsan, Biz İnsanoğlu” diyor ya, ben de “Kadınlar kurtaracak bu dünyayı, güzel elli, güzel yüzlü kadınlar…” diye bitiriyorum.