Hep söylerim, “Bu memleketi kurtaracaksa kadınlar kurtarır!” diye.
Değil mi ki onlar, eşleriyle, çocuklarıyla aynı cephede savaşıp düşmanı defetmişler Anadolu’dan, omuz omuza durmuşlar hep birlikte. Şimdi de her yerde taşın altına koyuyorlar ellerini ve bu güzel ülkeye güç katıyorlar. Benim dünya görüşüme göre bir ülkenin özgürlüğü, kadınlarının özgürlüğü kadardır. Onların özgürlüğü, eğitim ve kendi ayakları üzerinde durabilmelerinden, emeklerinden geçer. Emekçi bi nenenin torunu, emekçi bi annenin oğluyum ben. Kadının her daim erkeğinin yanında olduğu, birlikte çalıştığı bi ailede büyüdüm.
Ne diyor bu adam diyorsunuz di mi? Anlatayım...
Sosyal medya üzerinden tanıştığım, daha sonra da sıkı dost olduğum, Tokatlı bir arkadaşım var. Adı Ayşegül. Geçenlerde beni aradı. Fedo sana bir kargo göndereceğim, bi bak bakalım beğenecek misin, dedi. Kargo elime geldi. İçinden, kuru fasulye, erişte, kuşburnu pekmezi, üzüm pekmezi, salça, ceviz, asma yaprağı ve birkaç ürün daha çıktı. Buna alışığım. Yaptığım iş dolayısıyla böyle ürünler gelir arada. Fakat bu gelen koliden çıkan ürünlerin üzerinde yazan slogan çok hoşuma gitti: ‘Kadının Gücü, Tokat’ın Gücü’... Dedim ki, nedir bu hikâye, şöyle bi araştırdım. Uzun uzun yazmayacağım, çünkü çok fazla teknik ayrıntı var. Temelde Tokat Valiliği öncülüğünde Tokat ve çevresinde bir kooperatifleşme hareketi başlatılmış. Ürünlerin tamamı, kurulan ‘Tokat Kadın Kooperatifleri’nin eseri. Bu işe kim önayak olduysa ellerine sağlık. Baştan sona kadar titizlikle planlanan kooperatif hareketi, inanıyorum ki yakın zamanda hem kişi hem de ürün olarak büyüyecek. Gönderilen ürünlerin arasında üç tanesini çok beğendim.
Birincisi, kuşburnu pekmezi. Ülkemde bolca bulunan bu C vitamini deposu doğal meyvenin işlenmesi harika bir iş. Bugüne değin hep çayı konuşulan kuşburnunun pekmez hali harika. Ayrıca marmeladı da pek güzel olur bu meyvenin. Biliyorum, çünkü doğum yerim Bulgaristan’da, okuduğum okulun öğrencileri, mevsimi geldiğinde toplar, kooperatife verirdik. Böylelikle kitap ve defter paramız kooperatif tarafından karşılanırdı.
İkinci ürün ise, Narince üzümünün yaprağı. İncecik, pürüzsüz, şahane bi yaprak. Öyle bi yaprak ki, meyvesinin önüne geçmiş.
Son olarak da Niksar cevizi... Bu arada, ceviz ve üzüm yaprağının Tokat’a ait coğrafi işaretli ürünler olduğunu söylemekte fayda var.
Hanım
Bunlarla birlikte Tokat Kadın Kooperatifleri’nin tüm ürünleri iyi tarımla üretilmiş ve doğal ürünlerden oluşuyor. Tüm ürünlerin Tokatlı kadınların elinden çıkması da ayrı bi güzellik. Bu ürünlere www.tokatkadinkooperatifleri.com adresinden ulaşabilirsiniz. Yazımın başında “Bu memleketi kurtaracaksa kadınlar kurtarır” demiştim ya... Rivayet edilir ki, bir gün; Cengiz Han, tüm hanlarını toplamış, sağ yanına da eşini oturtmuş; Hanlarına, “Ben hanlar hanı Cengiz Han, hepinizin hanıyım”, eşini göstererek “Bu da benim HAN’IM” demiş. Ben de diyorum ki, ellerinize sağlık HAN’ımlar, bravo. ‘Kadının Gücü, Tokat’ın Gücü’ hareketini ortaya çıkanlara ve ‘Tokat Kadın Kooperatifleri’ne başarılar dilerim. Dilerim, bu ve benzer projeler, ülkemin her yerinde hayata geçer ve ‘Kadının Gücü, Türkiye’nin Gücü’ olur...
Ah be Neco, ah be Nejat Abi!
Her daim gülen, gülümseten adam ne yaptın sen, ne zamansız ayrıldın aramızdan...
Ardından sana dua mı etsek, yoksa göğe bi kadeh mi kaldırsak?
Bilemedim...
23 yıl omuz omuza çalıştığım sevgili abim, Hürriyet Ege Yazı İşleri Müdürü Nejat Bekmen’i sonsuzluğa uğurladık. Şöyle olsaydı, böyle olsaydı demeler fayda getirmeyecek, biliyorum. Demiyorum da, ama gel bi de yüreğime sor!
Sen var ya sen, en güzel kavga edilen adamdın Neco. “Hayır olmaz” sözü en çok sana yakışıyordu. Ve biz o ‘hayır’ın aslında “Tamam, ben hallederim” olduğunu hep biliyorduk. Benim müdürüm Gülümser, senin müdürün Nedim Bubik’in ardından tatlı tatlı, çaktırmadan iş çevirmelerimiz de pek keyifliydi be Neco. Daha konuşacak çok şeyimiz, çok anılarımız olacaktı be Nejat Abim, çok!
Dedim ya, güzel, gülümseyerek anacağım seni... Mekânın cennet olsun güzel abim, ışıklar içinde dinlen...
Ben seni hep güzel ve gülümseyerek anacağım abim...
Şimdi yazımı gazeteye atacakken Ebru’nun gözlerinde yaş, yine seni anıyoruz. Hep gülümseyeceğim seni anarken demiştim, ama olmadı be abim olmadı. Gözümüzdeki yaşa engel olamıyoruz.
Ama söz, olmayacak bir daha...
Mekânın cennet olsun.
Güle güle abim...