Bahar geldi geçti, şöyle keyifle bi dışarıya çıkamadık, gezemedik. Bu gidişle de pek dilediğimiz gibi gezebileceğimiz kuşkulu. Yakın zamanda “normalleşme” başlayacak. Ama sakın her şeyin bir anda düzeleceği fikrine kapılıp gevşemeyelim. Şu anda sürdürdüğümüz disiplini hem kendi sağlığınız hem de çevrenizin sağlığı için sürdürün.
Bizler, birçoğumuz evimizden dışarı adım atmıyoruz da, birçok insanımız bizler evlerimizde kakalım diye üretmeye, çalışmaya devam ediyor. En başında da çiftçilerimiz. Onlar karantinanın başladığı ilk günden beri tarlalarında, ürünlerinin başında. Tüm olumsuzluklara rağmen hasatlarını yapıp bizlere ulaştırma gayretindeler. İşte bu gayrete destek veren, tabir yerindeyse, Hızır gibi yetişen bir grup kadından söz etmek istiyorum sizlere bu hafta.
Hızır gibi
Bildiğiniz gibi ülkemizde ve tüm dünyada hiçbir iş planlandığı gibi gitmedi. Birçok organizasyon iptal edildi. Bunlardan biri de Urla Enginar Festivali. İlk başladığı günden bu yana Urlalı çiftçiyi güldüren, her yıl artarak ekilen enginar, bu yıl festivalin iptaliyle üreticiyi zora soktu. Ama çiftçinin imdadına, Hızır gibi yetişen, bi nebze olsun merhem olan bir organizasyon çıktı ortaya: S.S. Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi.
Urlalı çiftçilerle öyle güzel bir dayanışma örneği oluşturdular ve Urla’nın sakız enginarını o kadar güzel sundular ki, kargo şirketleri yetişebilse, bi de sınırlar açık olsa tüm dünyaya taze enginar gönderecekler. Geliştirilen bu işbirliğini sizlere ayrıca anlatırım.
Benim asıl anlatacağım 2014 yılında, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun çok önemsediği “Yarımada Projesi” kapsamında, tüm çevrelerin bir araya gelip kurdukları ve bunda çok önemli bir payı olan, eski Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın yarattığı şahane enerji...
Şen kahkaha
İnsan uzun süre evinden dışarı çıkmayınca acayip tedirgin oluyor. Bu tedirginlikle, arabamın içinde elime dezenfektanlar döke döke gittim Urla’ya. Eski Başkan Sibel Hanım’la, şu anda enginarları işledikleri kooperatifte buluşacaktık. Şehir merkezinin ara sokaklarından birine aracımı park ettikten sonra aradım Sibel Hanım’ı. “Belediye binasının tam arkasında yerimiz; hadi buyrun, bekliyoruz.” Beş dakika sonra kooperatife geldim. Aman Allahım! Önlüklerini giymiş, malum sosyal mesafe kurallarına göre dizilmiş sandalyelerine oturmuşlar, enginar soyuyorlar. Muhabbet gırla. Birden beni görünce kısa bir sessizlik oluyor ama uzun sürmüyor, kaldıkları yerden hem çalışmaya hem de muhabbete devam ediyorlar.
Tam bu sırada karşıdan, şen kahkahasıyla Sibel Hanım görünüyor. Kısa bir hoşbeşten sonra, kapının önüne koydukları masaya davet ediyor beni. Hızlıca kolonya ikramı yapıyor ve başlıyoruz sohbete.
“Kadın üretiyor, yoktan yaratıyor yeri geldiğinde. Ama ürettiğini nasıl satacağını bilmiyor. Bunun bir planlamaya ihtiyacı var” diyor Sibel Başkan. Daha ben soramadan o ana fikri söylüyor.
S.S. Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin kuruluşu aşamasında Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’ndan yardım aldıklarını, Urla Belediyesi öncülüğünde ve belediyenin kurucu ortaklığı ile yola çıktıklarını anlatıyor. Hem anlatıyor, hem gelen telefonlarını cevaplıyor. Aynı anda sokaktan geçenlere laf yetiştiriyor. Şen kahkahalar yükseliyor sokakta. Sonra bana dönüyor “Fedai Bey, çok eğleniyoruz burada; tüm kadınlar keyifle çalışıyoruz...”
Eşyamı kendim aldım
Hayatım boyunca en çok desteklediğim çalışma modeli, eğlenerek çalışmak. Geçmişte birlikte çalıştığım arkadaşlarım ile başarılı olduysak, kesinlikle işimize eğlence kattığımız içindir. Sibel Hanım, işte bu akılla organize etmiş arkadaşlarını, ortaklarını.
Sibel Hanım, kooperatif Urla’ya, kadınlara ne fayda sağladı peki?
“Kadınlarımız biz demeyi öğrendi, çiftçinin ürünü işlenmiş haliyle katma değerli bir ürüne dönüştü. Üretici emeğinin nakde dönmesinden, tüketici ürettiğimiz butik üründen memnun. Yani üretici- tüketici dost oldu. Düşüncem o ki; Türkiye’nin politikasının bu olması lazım.”
Biz bunları konuşurken Sibel Hanım, “Sadece bunlar değil kazanılanlar” deyip beni hemen yanımızdan geçen Fatma Kaşkır ile tanıştırdı. “Fatma ne diyon bizim kooperatif için, bi de bakalım.”
Gök gözlü, ışıl ışıl bakışlı bi kadın Fatma. “Kooperatif ortağıyım ben de. Burda çalışmaya başladıktan sonra tüm ev eşyamı kendim aldım, askerdeki oğluma bile ben para yolluyorum” diye gururla anlatıyor. “Buraya gelen diğer kadınlardan çok şey öğrendim. Allah, Sibel Ablamdan razı olsun” diyor. Arife Bulut Hanım, 30 yıl memuriyetten sonra tanışmış kooperatifle. “Çok şey öğrendim kooperatifteki arkadaşlarımdan” diye anlatıyor. “Eğitimli olanlar da, eğitimsiz olanlar da birbirleriyle müthiş bir sinerji oluşturmuş. Arı kovanı gibi çalışıyor kooperatif. Koca bir enginar dağı işlenmeyi bekliyor. Ama bu neşeli insanlar o kadar inançlı ve çalışkan ki, kolaylıkla üstesinden gelecekler bu işin. Sibel Hanım, bu koşuşturmacada “Burada dil, din, ırk yok; tüm kadınlar var. Emekli öğretmen de, bankacı da, ev kadını da, hep birlikteyiz. Hepimiz öğreniyoruz, eğleniyoruz, çalışıyoruz” diyor.
Üretmeyi seviyorum
Kapı önündeki masada Sibel Hanımla sohbet sürerken neredeyse üç cümlede bir, selamla, sabahla kesiliyor muhabbetimiz. Ama hiç şikayetçi değilim. Aksine aklıma gelen şu; Hani belediye başkanları iktidara geldiklerinde “makam odamın kapısı hep açık olacak” vaadinde bulunur ya, zannedersiniz oturduğumuz masa makam masası. Ama sokakta bir makam masası!
Sokağın esnafı, sokaktan geçenler, çalışanlar pür neşe işinde gücünde. Elbette birbirine mesafeliler.
Sibel Hanım diyor ki; Tüm Urla’nın enginarını biz işlemiyoruz elbette. Ama önemli bir destek olduğumuzu söylemek isterim. Bu sıkıntılı günlerde yaptığımız günlük, taze üretimi kargoyla tüm ülkemize ulaştırıyoruz. Ama bazen siparişlerimizi durdurmak zorunda kaldığımız oluyor. O da kargo şirketlerinin kotalarından dolayı oluyor. Keşke sınırsız ürün alsalarda biz de herkese ürün gönderebilsek.”
Son soru Sibel Hanım, bu enerjiyi nerden buluyorsunuz? “Ben üretmeyi, insanlara dokunmayı seviyorum.” diyor.
Tam bu sırada yan tarafta molada bulunan kadınlar sesleniyor; Sibel başkan bizi maddi, manevi özgür yaptı. Buraya bi gün gelmesek evde canımız sıkılıyor, gelmeyince üzülüyoruz.
Ben de diyorum ki;
Sibel Hanım kooperatifçilik size çok yakışmış, tüm kadınlar, hep birlikte şa-ha-ne-si-niz! Şahane!
(Bu arada ben sadece enginardan söz ettim. Ancak kooperatif bünyesinde, enginar konserve, kuşkonmaz, iç bakla, enginarlı erişte, karakılçık erişte, vegan erişte, kapyalı, ıspanaklı, pancarlı erişteler, tarhana, domates soslar, reçeller ve daha birçok ürün üretiliyor.)